Son günlerde seçim öncesi havayı koklayıp seçim sonrasında yatırım ortamını kestirmek isteyen yabancı yatırımcılar Türkiye’ye gelip yetkililer ve ilgililerle görüşmeler yapıyor.
Bunlardan bir kısmıyla görüşüp bilgi almak imkanım oldu. Aslında neleri merak ettiklerini öğrendim demek daha doğru olur. Çünkü oturmuş kanılarından çok soruları olduğunu gözlemledim. Bunları paylaşacağım ama neticede hepsinin dönüp dolaşıp bakacağı ölçünün aynı tek soruya indirgendiğini de gördüm.
Yabancı yatırımcıların yerel seçim soruları
Öncelikle, sadece Türkiye değil, dünyanın “yüksek riskli” ülkelerinde önemli miktarlarda portföy ve fon yöneten yatırım uzmanlarından konuştuklarım 31 Mart yerel seçimleriyle daha çok yol açacağı sonuçlar bakımından ilgileniyorlar. Yerel seçimlerle siyasi iktidarın değişmeyeceğinin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2028 seçimine dek başta kalacağının elbette farkındalar.
Öte yandan Erdoğan’ın 2023 zaferinden sonra büyükşehirlerin tamamını silip süpürmeyeceğini de görüyorlar. Diğer şehirler kusura bakmasın ama radar ekranlarında İstanbul, hükümet merkezi olduğu için Ankara, biraz da İzmir var önem verdikleri.
İzlenimim, yatırımcıların Ankara ve İzmir’de “muhalefetin” (onlar isimlendirmese de ben hatırlatayım, yani CHP adayları Mansur Yavaş ve Cemil Tugay’ın) galibiyetini “satın aldıkları”.
Türkiye’den isim olarak sorularına konu olan üç isim var şu anda, gözlediğim kadarıyla: Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek.
Erdoğan ve İmamoğlu’nu anladık da Şimşek’in ne ilgisi olduğunu soracaksınız belki de şimdi.
Çok ilgisi var.
“Atmosfer İstanbul seçimlerine göre yön değiştirecek”
Yatırım kararlarına Türkiye’de seçim sonrası atmosfere göre ince ayar verecekleri görülen Londra, New York, Frankfurt, Paris gibi Batı finans merkezleri adına nabız tutmaya çalışan uzmanlar, seçim sonrası atmosferin İstanbul seçimlerine göre yön değiştireceğinin de farkında.
Erdoğan kazanırsa bütün kararların daha tek elde toplanacağı, İmamoğlu kazanırsa daha çok sesli bir Türkiye var. (Murat Kurum alınmasın, ismi henüz dış yatırımcıların radar ekranında değil. Konuştuklarımdan biri ‘adı sizinle aynı’ dedi, tamamını hatırlattım.) Yanlış anlaşılmak istemem; demokrasi ve hukuk devleti aşığı oldukları için bu ölçüyü koymuyorlar. Ekonominin kurumlar ve kurallar içinde öngörülebilirliği bakımından yaklaşıyorlar.
Şu gibi sorular var, özetliyorum:
· Erdoğan kazanırsa o özgüvenle izlenen ekonomik politikadan ayrılır mı?
· Mehmet Şimşek’i gönderir mi?
· Ya da yakında seçim olmayacağı için Şimşek’in elini daha da serbest bırakır mı?
· Sıkı maliye ve para politikası tam uygulamaya geçer mi, yoksa Erdoğan’ın sabrı taşıp eski “hetorodoks” politikalara döner mi?
· Erdoğan kazanırsa o hızla Anayasa değişikliği reformuna gider mi? Giderse Türkiye bir seçim ekonomisini daha taşıyabilir mi? Bu Orta Vadeli Programın (OVP) sonu mu olur?
· İmamoğlu kazanırsa, Erdoğan acısını başka türlü çıkarır mı? Örneğin? Yani siyaset yasağı ve hapis cezası uygulanır mı?
· İmamoğlu kazanırsa, Erdoğan artık ihtiyacım kalmadı diye Şimşek’i gönderip eski düşük faiz siyasetine döner mi?
İmamoğlu kazanırsa?
Daha fazla uzatmayacağım. Konuyu anlatabildim sanırım.
Erdoğan, sonunda “heterodoks” politikanın ülkeyi kayalıklara sürüklediğini kabul etmek zorunda kalarak beş yıl önce 2018’de işine son verdiği Şimşek’i 2023’de ekonominin başına davet etmek zorunda kaldı. Ama bu süreç öyle kötü yönetildi ki Şimşek kendi istek ve iradesi dışında tek parametreli bir denklemin öznesi haline getirildi. İşi şakaya vuracak olursak, Şimşek yolda yürürken ayağı taşa takışacak olsa, buradan Türk ekonomisinin gidişine dair sonuçlar çıkarılacak neredeyse.
O nedenle aslında yerel seçimle iktidarın değişmeyeceği bilindiği halde İmamoğlu’nun kazanması halinde iç politikadaki denge değişikliğinin Şimşek’e, dolayısıyla “ekonomide normalleşme” programına ne olacağı sorusu dış yatırımcıları meşgul ediyor.
Sayılı gün çabuk geçer, bir kaç haftaya göreceğiz.