Esad düştü. Bundan sonra?

Esat rejiminin bu kadar zayıf olduğunu kimse tahmin etmiyordu. Fakat rejimin erken çökmesini engelleyen ve bugüne kadar başarılı şekilde ayakta tutan Rusya ve İran kendi sorunlarıyla meşgul oyunca, Esat’ın güçsüzlüğü ortaya çıktı. Altmış yıllık Baas rejimi çöktü gitti.

Rusya Ukrayna savaşı sebebiyle, İran ve uzantısı Hizbullah ise İsrail tarafından hırpalanmış olduğu için Esat’a destek veremedi.

Bu durum, Suriye’de Türkiye destekli SMO’nun ve Türkiye’nin diplomatik olarak mesafeli durduğu HTŞ’nin önünü açtı.

Suriye’de Astana sürecine göre Türkiye’nin “gözetim” alanında bulunan ve elbette Rusya tarafından da gözetlenen HTŞ’nin nasıl bu kadar silahlandığı merak konusu.

Suriye’de hava gücü sadece Rusya-Esat ittifakı ile ABD’nin elinde var. İsrail istediği yeri vuruyordu.

Türkiye’nin hava operasyonları Rusya’nın hava sahasını açmasıyla yapıldı, esasen kara harekatları idi.

HTŞ’nin hiç hava gücü yok ama hiçbir silah ve mühimmat sıkıntısı çekmedi.

ESAT’IN DÜŞÜŞÜ

HTŞ ve Türkiye destekli SM0’nun harekâtı 27 Kasım’da başladı. 12 günde Esat rejimini çökertti. Önce

Halep’i, ardından Şam’a giden M-5 otoyolu üzerindeki Hama’yı aldı. Onuncu günde Humus’a girdi. Humus son derece önemli. M-5 otoyolunda, Şam’dan bir önceki stratejik mekan. Petrol rafineleri de burada.

HTŞ, Humus’u almakla Şam’ın sahildeki Lazkiye ile irtibatı kesildi. Lazkiye’nin hemen bitişiğindeki Hmeyhim’de Rusya’nın bölgedeki en büyük hava üssü var ama Esat’ı kurtaramadı, ciddi bir müdahale yapamadı.

HTŞ dün, Şam’ın güneyindeki Dürzi çoğunluklu Suveyda vilayetini ele geçirdi. Böylece Şam’ı, kuzeyden ve güneyden kıskaca aldı.

Önce Esat’ın Şam’daki Külliye’sinden ayrıldığı yolunda haberler de vardı. Bugün sabaha karşı Esat rejiminin çöktüğü resmen açıklandı. Başbakan El-Celali, hükümet görevini devretmeye hazır olduğunu açıkladı.

Hiç direniş yapamaması, Esat’ın ordusunun savaşma gücü kalmadığını gösterir. Maaş alamadıkları, savaş azmini kaybettikleri bildiriliyordu. Gerçekten artık hangi ideal uğruna savaşacaklar ki? Para pul olmuştu. Esat’ın hakim göründüğü coğrafyada eşkıya çetelerini cirit atıyordu.

SURİYE NEREYE?

Muhaliflerin ise “Baastan kurtulma” gibi ortak bir motivasyonları var. Hızlı ilerleyişler moral kazandırıyor tabii. Esat rejimi devrildiğinde, Türkiye ve Ürdün’deki göçmenlerin dönmesiyle Suriye’nin yeniden inşa edilmesi de umulur.

Şimdi iki tehlike var: Afganistan’da Rus işgali bittikten sonra birbirlerinin kanını emen mücahit örgütleri gibi muhalifler birbirine düşer mi?! HTŞ Talibanlaşır mı?!

İkisi de yeni bir felaket olur?

Dünyadaki iki soru bu.

Suriye’den uzak duracağını söyleyen Trump döneminde PYD-ABD ilişkilerinin nasıl olacağı, başlı başına bir problem.

HTŞ’nin geçmişinde IŞİD gibi kirli bir sicil var. El Nusra olarak da sicili kirliydi. Fakat liderleri Ebu Muhammed Colani (Golani) yönetiminde hakim oldukları İdlib’den Taliban türü haberler gelmemişti. Şimdi de Colani şöyle ılımlı, uzlaşıcı mesajlar veriyor:

“Bu mezhepler yüzlerce yıldır bu bölgede bir arada yaşıyor ve kimsenin onları ortadan kaldırmaya hakkı yok. Bu rejim düştüğünde Suriye'de yabancı güçlerin kalmasına gerek kalmayacağını düşünüyorum. Suriye, tek bir yöneticinin keyfi kararlar aldığı bir yönetim sistemini değil, kurumsal bir yönetim sistemini hak ediyor."

Colani’nin CNN’e verdiği mülakatta, “İran ve Rusya rejimi destekledi ama rejim öldü” diye konuşması, Arap Orta Doğusuna ve hatta Batı’ya verdiği sıcak bir mesaj olsa gerek. IŞİD ve Taliban’a, hatta İhvan’a karşı olan Arap rejimlerinin baştan beri HTŞ konusundaki ‘müsaadekâr’ sessizliği de dikkat çekiciydi.

HTŞ’nin ilk açıklaması, mültecileri geri çağırmak oldu; olumlu bir başlangıçtır bu. Colani’nin kamu binalarına dokunmama emri vermesi de akıllıca bir davranış.

TÜRKİYE’NİN ROLÜ

Türkiye’nin, görünür vadede elinin güçlendiği kesin. SMO’nun sahada etkin olmasının ve kontrol alanını genişletmesinin anlamı bu olduğu gibi, HTŞ üzerinde laf geçirebilecek otorite de birinci planda Ankara’dır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, gelişmelerin “kazasız belasız” ilerlemesini istemesinin anlamı budur.

Fakat Ankara’nın kötü bir İhvan tecrübesi oldu. İhvan’a karşı darbeyle mücadele uğruna Araplarla Türkiye’nin arası açıldı. Türkiye’ye çok pahalıya mal oldu.

HTŞ’nin Taliban tarzından uzak durması, demokratik ve davranması için Türkiye telkinlerde bulunmalı, baskılar yapmalı ve bu dünyaya gösterilmelidir.

Suriye’de, henüz zayıf da olsa uzlaşmayla iç savaşın bitirilmesi umudu doğmuştur.

HTŞ’nin Talibanlaşması bu umudu dinamitleyeceği gibi iç savaşı bu defa farklı bir zeminde, muhalifler arasında veya din-laiklik geriliminde yeniden körükleyebilir ve Türkiye’nin on yıllık göçmen faturasını kabartabilir. Yeni bir felaket olur.