Özkök’ün merakını gidereyim: TUSAŞ saldırısına farklı bir bakış

PKK ile İmralı’da mahpus Abdullah Öcalan’a ve temsil ettikleri ne varsa hepsine bütün hayatı boyunca muhalefetiyle bilinen MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından yapılmış çağrıdan hemen sonra…

Bahçeli’nin beklenmedik çıkışına DEM Parti’nin destek verdiğini açıklaması üzerine…

CHP lideri Özgür Özel’in itirazlara rağmen partisinin geleneksel politikası hilafına açıklamalar yapmaya başlamasını takiben…

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı desteği ile iki yılda bir düzenlenen ve dört gün (22-26 Ekim) sürecek SAHA EXPO Savunma, Havacılık Uzay Sanayii Fuarı’nın başladığı gün…

Başkent Ankara’da, Türkiye savunma sanayiinin en bilinen kurumu olan TUSAŞ’a karşı, bir terör saldırısı meydana geldi.

Biri erkek diğeri kadın iki terörist TUSAŞ’a saldırdı, etrafa kurşun yağdırdıktan sonra kendilerini patlattı.

Kim tarafından planlanmış olabilir?

Saldırının hemen ardından, PKK’ya bağlı Halk Savunma Merkezi (HPG) TUSAŞ'ın ‘ürettiği silahlar’ nedeniyle hedef alındığını açıkladı.

O da yetmedi, iki teröristten kadın olanın -Mine Sevjin Alçiçek- vaktiyle HDP’de Hakkari ilçe başkanlığı yaptığı ortaya çıktı.

Erkek olanın da ‘Rojger’ kod adlı bir PKK’lı olduğu…

İşte size dört dörtlük bir PKK saldırısı…

Her ne kadar AK Parti’de önemli görevler üstlenmiş isimlerden bile “Zamanlama manidar” türü açıklamalar gelse de, saldırganların adresiyle ilgili kimsede bir tereddüt kalmamış gibi.

PKK saldırısı… Hedef TUSAŞ…

Nitekim, terör saldırısının gerçekleştiği günün gecesi, Türk Silahlı Kuvvetleri, Irak ve Suriye’deki PKK’lı hedeflere hava saldırıları gerçekleştirdi.

Haberi okuyalım: “Milli Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada 34 hedefin imha edildiği ifade edildi. Bakanlık, Hakurk, Gara, Kandil ve Sincar'daki operasyonlarda 30 PKK'lı teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı.”

Durum bu kadar açık ve seçik iken, ben yine de şu soruyu sormakta yarar görüyorum: Neden PKK böyle bir intihar saldırısı yapma ihtiyacı duymuş olsun?

Saldırı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin grup toplantılarında yaptığı konuşmalara bir tepki ise, o konuşmalarda tepkiye sebep teşkil edecek ne bulmuş olabilir PKK?

O konuşmalarda, PKK lideri olmaktan yargılanıp idam cezası verilemediği için ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmış ve 1999 yılından beri İmralı adasında mahpus, son 43 aydır da tecrit hayatı yaşayan Abdullah Öcalan’a çağrı vardı.

“PKK’ya silahları bıraktır, senin mahpusluk hayatını rahatlatalım” çağrısı…

Hatta, Bahçeli, çağrısını cazip hale getirmişti: Öcalan TBMM’ye gelecek ve PKK’yı silah bırakmaya davetini oradan yapacaktı…

Bu eylemle, PKK, “Abdullah Öcalan yerli yerinde kalsın, biz yine eylemlerimize devam edelim” demek istiyor olabilir mi?

İyi de neden?

PKK zaten Türkiye içerisinde terör eylemi yapamaz haldeydi bu son saldırıya kadar… Son saldırıdan sonra alınacak geniş tedbirlerle eylemler yapması daha da zorlaşacaktır.

Belli çevrelerde genel kabul gören “PKK=DEM” denklemini bu tür yaklaşımlardan uzak duranların gözünde bile gerçeklik görüntüsüne kavuşturacak, mayınlı arazide siyaset yapmaya çalışan DEM’i de zor duruma düşürecek bir saldırıya PKK neden ihtiyaç duymuş olabilir?

Her yönden PKK’lılar tarafından gerçekleştirilmiş görünen bu saldırı, aslında başka bir yerin planı olmasın?

Sözgelimi, 1 Ekim’de “İsrail saldırganlığı Türkiye'yi de içine almaktadır” cümlesinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ağzından çıkması ile TUSAŞ saldırısı arasında terör eylemi hazırlığı için ancak yeterli 20 gün var.

Bahçeli’nin çağrısı ile saldırı ise bir gün arayla gerçekleşti.

Yalnızca bir gün…

Tarihte bazen böyle garip tesadüflere rastlanır. Başka örnekler de var ama birini sunayım:

Kennedy suikastı (22 Kasım 1963) ile ABD Başkanı’nın İsrail başbakanı David Ben-Gurion’a yazdığı, İsrail’in nükleer silah edinme peşinde koşmasının dünya barışına ciddi tehdit oluşturduğuna dair 18 Mayıs 1963 tarihli mektubu arasında yalnızca altı ay var.

Kennedy’nin mektuplarını ‘The Letters of John F. Kennedy’ adıyla Martin W. Sandler kitaplaştırdı. Sözünü ettiğim mektup kitabın 206. sayfasında yer alıyor. Tarihler arasındaki yakınlığa Sandler de dikkat çekiyor.

Ertuğrul Özkök eylemden kuşku duyuyor, aydınlanmak için “Yetiş” diyerek benden yardım bekliyordu. Cevabım budur.