Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanan Prof. Acemoğlu’na kulak verirsek...

ABD’nin en saygın üniversitelerinden biri kabul edilen, Massachusetts Institute of Technology’de (M.I.T) öğretim üyesi olan Prof. Acemoğlu, bu ödülü birlikte araştırma yaptığı, kitap yazdığı her ikisi de Britanya doğumlu iki akademisyenle paylaştı.

Bunlardan biri kendisi gibi M.I.T’de hoca olan Prof. Simon Johnson, diğeri ise Chicago Üniversitesi’nden Prof. James Robinson’dur.

Acemoğlu ile Robinson’un ortak kaleme aldıkları “Ulusların Düşüşü” başlıklı kitapları 2012 yılında yayımlanmıştı. Johnson ile birlikte yazdıkları “İktidar ve Teknoloji: Bin Yıllık Mücadele” ise geçen yıl çıkmıştır.

*

Nobel Ekonomi Ödülü Komitesi, ödülün bu üç akademisyene “kurumların ülkelerin refahını şekillendirmede oynadıkları rolün önemini ortaya koymaları” gerekçesiyle verildiğini açıkladı.

Buna göre akademisyenlerin çalışmaları, kolonyal dönemde daha kapsayıcı kurumlarla yola koyulan ulusların daha çok refaha ulaştıklarını göstermiştir. Komiteye göre ödül sahipleri, teoriyi ve ellerindeki verileri öncü bir anlayışla kullanarak, ülkeler arasındaki kalıcı eşitsizliklerin daha iyi izah edilebilmesine yardımcı olmuştur.

Komitenin Başkanı Jakob Svennson, “Çığır açan araştırmaları sayesinde, ülkelerin neden başardıklarının ya da başaramadıklarının temel nedenleri üzerinde daha derinlemesine bir kavrayışa sahibiz” diye konuşuyor.

Harvard Üniversitesi’nden Prof. Dani Rodrik de New York Times’a yaptığı değerlendirmede, gelişme ile demokrasi arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor. Prof. Rodrik, ödüllendirilen akademisyenlerin çalışmalarının “demokrasinin, başarılı bir gelişme için önemli olabileceğinin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunduğunu” vurguluyor. Bu, daha öncesinde yaygın kabul gören bir görüş değildi.

Prof. Rodrik, “Demokrasinin uzun dönemli ekonomik performans üzerindeki önemli ve olumlu etkisini yukarı çektiler. Aynı zamanda, geçmişte pek revaçta olmayan tarih ve kurumlar üzerindeki çalışmaların rağbet gören bir alan haline gelmesine de yardımcı oldular” diye ekliyor.

*

Türkiye’de Bilim Akademisi üyesi bir grup akademisyenin, kuruluşun dijital popüler bilim platformu Sarkac.org’da Nobel Ekonomi Ödülü’ne ilişkin değerlendirmelerine de kısaca bakalım.

Prof. Şevket Pamuk, Acemoğlu’nun “derinlik, teknik beceri ve bakış zenginliğine” dikkat çekiyor bu söyleşide.

Acemoğlu ve arkadaşlarının önemi, Prof. Pamuk’a göre, ekonomi araştırmalarının bundan 30-40 yıl önce neredeyse sadece ekonomiden ibaret olan ilgi alanını siyaset, kültür, güç ilişkileri, coğrafyayı da içerecek şekilde genişletmiş olmalarıdır.

Prof. Pamuk, Acemoğlu’nun “biliminin genişleyen çağdaş yelpazesini simgelediğini” kaydediyor. “Bu yönüyle ekonomi araştırmalarına ilgi duyan gençler için teşvik edici bir rol modelidir” diye ekliyor.

Prof. Ayşe Buğra ise Acemoğlu’nun teknoloji ve yapay zekaya ilişkin çalışmalarına değinerek, teknolojiyi sadece emekten tasarruf, işsizliğe yol açan bir faktör değil, duruma göre yeni faaliyet alanları ve istihdam yaratabilecek bir unsur olarak görmesinin altını çiziyor. Acemoğlu’nun “teknolojinin kullanımına insani açıdan, beşeri sermaye açısından baktığını” belirtiyor.

*

Ödülün pazartesi günü açıklanmasından sonra hafta boyunca gazetelerde, dijital haber portallarında ve sosyal medyada Prof. Acemoğlu’nun geride bıraktığımız yıllarda verdiği konferanslar, mülakatlar, yayımladığı makalelere ilişkin sayısız paylaşım yapıldı.

Prof. Acemoğlu, Türkiye ile bağı hiç kopmamış, Türk kamuoyuyla iletişim içinde olmaya, görüşlerini paylaşmaya önem vermiş olan bir akademisyen.

En son konuşmasını İş Bankası’nın 26-27 Eylül tarihlerinde İstanbul’da düzenlediği “Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış Konferansı”nda yapmıştı. Bu konuşmasında muhtelif başlıkların yanı sıra Türkiye’nin eğitim ve beşeri sermayeye yatırım yapması gerektiğini kuvvetli ifadelerle vurgulamıştı.

Prof. Acemoğlu’nun son günlerde gündeme gelen bütün açıklamaları yan yana getirildiğinde en çok altını çizdiği konular arasında demokrasi, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü, kurumların ve eğitimin güçlendirilmesi gibi temalar karşımıza çıkıyor.

Her seferinde özellikle sistemle ilgili sorunlara dikkat çekme ihtiyacı duyuyor. Teknolojinin doğru kullanılmaması sorunlardan biridir. Sanayi sisteminin üretkenliğinin düşük olmasını bir diğer problemli alan olarak sıralıyor. Yatırımlarda geride kalınması, yatırımların ağırlıkla inşaat sektörüne gitmesini de bir başka olumsuzluk olarak kayda geçiriyor.

Keza, kendisini en çok kaygılandıran konulardan biri parlak gençlerin özgürlük kaygısıyla yurtdışına gitmeleridir.

Agos’ta yayımlanan açıklamalarında, yapay zekanın kendisini hem umutlandırdığını, hem de korkuttuğunu söylüyor. Birkaç şirketin etkisi altına girmesi, demokrasiyi zayıflatması, otomasyon süreciyle eşitsizliği artırıp ücretleri düşük tutan bir süreç olması yapay zekaya ilişkin çekinceleri arasındadır. Bu yüzden “yapay zekanın yönünün değişmesinin önemini” vurguluyor.

*

Acemoğlu’nun kurumların güçlendirilmesiyle ilgili görüşlerinden söz ederken, eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez’in bir uyarısını da dikkate almamız gerekiyor.

Eğilmez, T-24’te yayımlanan “Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri ve Nobel Ekonomi Ödülü” başlıklı yazısında, Acemoğlu kurumlardan söz ettiğinde bunu yalnızca bir takım örgütler, devlet kurumları gibi algılamamak gerektiğini belirtiyor. “Merkez Bankası, düzenleyici, denetleyici kurullar nasıl birer kurumsa, hukuk, demokrasi, eğitim ve laikliğin de birer kurum olduğunu” anlatıyor.

Eğilmez, “Bir başka ifadeyle, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, bu kurumun doğru kararlar alıp doğru politikalar uygulaması açısından ne kadar önemliyse, eğitim sisteminin bilime dayanması ve bilime uygun insan yetiştirmesi ya da hukukun üstünlüğünü ve herkese eşit uygulanması da o kadar önemlidir. Hatta bana sorarsanız bunlar çok daha önemlidir” diye konuşuyor.

Eski Hazine Müsteşarı’na göre, bu üç akademisyenin Nobel ödülü almasının en dikkat çekici sonuçlarından biri “yapısal reformların önemini bir kez daha ortaya çıkarmasıdır.”

*

Prof. Daron Acemoğlu’nun kazandığı Nobel Ekonomi Ödülü, kuşkusuz Türk kamuoyunda kendisinin görüşleri üzerinde daha kuvvetli bir farkındalığın oluşmasına yardımcı olması bakımından önemlidir.

Aldığı bu ödül, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde ekonomik ve toplumsal gelişmesi için nasıl bir güzergâhta yol alması, hangi önceliklere yönelmesi gerektiği konusunda bilimsel bir zeminde dikkate alınması gereken kayda değer mesajlar taşımaktadır.

Prof. Acemoğlu, önceki gün ödül almasıyla ilgili yaptığı bir sosyal medya paylaşımında konuyu yine demokrasi ve kurumlar meselesine getirerek, şu dileğini ifade etmiştir:

“Temennim, bu ödülün vurgusunun dünyada kurumları ve demokrasiyi güçlendirmenin ne kadar zorlu bir mücadele gerektirdiğine ışık tutacak olmasıdır.”

Görüleceği gibi, onun bakışında bütün yollar önce kurumlara ve demokrasiye çıkıyor...