CHP 31 Mart 2024 seçimlerindeki kazanımlarını büyük bir müsriflikle harcayarak yeniden ikinci parti konumuna düşmek üzere. AK Partiyle aralarındaki farkın kapandığını gösteren anketler var. Üstelik ekonomik krizin getirdiği geçim sıkıntısı bütün anketlerde hala açık arayla birinci sorun göründüğü halde. Bunun başlıca nedeni CHP’nin hem yönetim kademesi hem de bitmek bilmeyen parti içi mücadelelerle önündeki en vahim sorunu göremeyecek siyasi miyopluk içinde öncelikler sıralamasını yitirmiş olması.
AK Parti TBMM Grup Başkanı Abdullah Güler’in Gazete Duvar’da Nergis Demirkaya’ya “Seçmenin tekrar AK Parti’ye döndüğünü görüyoruz” diyor. AK Partinin bunun için büyük bir çaba harcadığı yok. Özellikle küçük şehirlerde AK Parti iktidarını ayakta tutanların il, ilçe başkanlarından çok vali ve kaymakamlar olduğu gözlenebiliyor. Geçenlerde Deniz Zeyrek hatırlattı; görevden alınan 12 vali, AK Parti veya MHP’nin belediye başkanlıklarını yitirdiği iller. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sürekli kadro değişimi sözü vermesi tabandaki 31 Mart sancısının devam ettiğini gösteriyor.
Oysa medyanın tartışma odağında AK Parti değil CHP var.
CHP en büyük şansını harcıyor
Bu durumda iktidara yakın medyayı suçlamak işin kolayına kaçmak olur; herkes işini yapıyor. Bunun en büyük nedeni CHP’lilerin ellerindeki kazancı korumak ve AK Parti iktidarına karşı arttırmak yerine bütün enerjilerini birbirlerini yıpratmaya harcayıp bu savaşı medya üzerinden sürdürmeleri.
CHP’nin bugün önündeki en büyük sorun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu aleyhindeki Ahmak Davasıdır. İstinaf Mahkemesinde Demokles’in Kılıcı gibi bekletilen davadan CHP’nin elindeki (Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile birlikte) en önemli siyasi silah olan İmamoğlu’na siyaset yasağı çıkması için ellerini ovuşturan CHP’lilerin bulunduğu Ankara’da bir sır değil.
Erdoğan 1 Ekim Meclis’i açış konuşmasında muhalefetin yargı kararlarına itirazlarını hedef alarak endişe kaynağını göstermesine rağmen CHP İmamoğlu’nun siyaset yasağı ihtimaline karşı kampanya açacağı yerde tevekkülle kararı bekliyor. Adeta stratejisini yasağın çıkıp çıkmayacağı üzerine kurmayı bekleyen bir atalet içinde.
Siyasi miyopluk işte budur. Gözünün önündeki sorunu görememe, bindiği dalı kesmek de işte budur.
Normalleşmeyelim mi?
CHP lideri Özgür Özel’in “normalleşme” diye tanımladığı diyalog siyaseti CHP’de iktidar perspektifini yitirmiş, iktidar olunmasa da kavga etme gereğini öne çıkarak anlayışın en öndeki hedefi.
CHP seçmeninin, hatta genel olarak muhalif seçmenin büyük çoğunluğunun artık tepkisel değil sonuç alıcı siyaset istediğinin farkında değiller.
Çünkü tepkisel siyaset kolaydır. Sonuç alıcı siyaset zordur.
Buradaki sorun Özel’in normalleşme dozunu, Erdoğan’a yeniden adaylık yolunu gönüllü olarak açma söylemine artırması sayılabilir; selefi Kemal Kılıçdaroğlu’nun “sandıkta yeneriz” söylemiyle düştüğü hata da buydu.
CHP’de halen birkaç gruplaşma var: Özel, Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Yavaş etrafındaki gruplaşmalar.
İmamoğlu aleyhindeki davanın hepsine birden hasar vereceğinin farkında değiller. AK Parti’nin en büyük kazancı da işte bu.