İsrail, Araplar, İran

İsrail Lübnan’a saldıracağını günler önce açıkladı. Tipik bir Nazi karakteri olan Savunma Bakanı Yoav Gallant, “Hizbullah’a karşı savaşın bir sonraki aşamasının çok yakında başlayacağız” diye konuşmasından 24 saat sonra tanklar Lübnan topraklarına girdi.

Nazi karakterli diyorum, Gazzeliler hakkında “insansı yaratıklar” diye Nazi diliyle konuşmuştu.

Führer Netanyahu, beş gün önce BM kürsüsünde, “Hizbullah'ın füze kapasitesini büyük oranda yok ettiklerini söyledikten sonra, "tüm hedeflerimiz gerçekleşene kadar Hizbullah'ı geriletmeye devam edeceğiz” diyerek kara harekatı yapacaklarını da açıklamıştı. Ertesi gün Lübnan Hizbullah’ının lideri Nasrallah öldürülmüştü.

İsrail’in böyle önceden ilan ederek saldırması, gücünden geliyor.

Lübnan, İsrail militarizmine karşı ne tedbir alabilirdi ki?.. Hizbullah ne yapabilirdi ki?…

ORTADOĞU’DA KUTUPLAŞMA

Lübnan’daki Hizbullaha, “proxy” deniliyor, yani İran’a vekaleten hareket eden Şii silahlı örgüt… Sadece mezhep farkı değil, İran’ın “devrimci” ideolojisi, rejimi ve Ortadoğu’da “Şii hilali” denilen bölgelerde Şiileri aktive etmesi Arap rejimlerini tedirgin ediyor. İsrail’i değil, İran’ı tehdit görüyorlar. Sünni İhvan’ı da “tehdit” görmüşlerdi!

Orta Doğu’da İsrail-Arap çelişkisinden daha keskin olan, İran-Arap kutuplaşmasıdır.

İsrail’le iyi geçinme politikasının patronu, Suud’dur.

Netenyahu’nun BM kürsüsünde “Suudi Arabistan ile normalleşme anlaşması imzalamak istiyoruz, bu Orta Doğu'ya barış getirecek" diye konuşması boşuna değildi.

Suudi Veliaht Prens Bin Selman, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’a, “halkım Filistin meselesiyle ilgileniyor ama ben şahsen ilgilenmiyorum” diyebilmiştir! (The Atlantic, September 25, 2024)

Ama aynı Prens, “İran’a 10-15 yıl içinde savaşabiliriz” diye açıklama yaptı. (30 Mart 2018)

Tarafların rejimleri için hayat-memat meselesi haline gelmiş bu kutuplaşmada, Arap rejimleri Filistin meselesini en iyimser deyişle ‘ikincil’ planda görüyorlar, aslında ‘Filistinlilerin sorunu’ sayıyorlar. Filistin uğruna da Lübnan için de kıpırdamıyorlar.

Bu tablodan İsrail de istifade ediyor, zaten askeri bakımdan rakipsiz bir militarist güç.

Yemen’deki Şii Hussileri hem Suud’un, hem İsrail’in ve ABD’nin zaman zaman füzelerle dövlesi bundandır.

ASKERİ GÜÇ?

Arapların böyle davranmasının sebebi, 1967 ve 1973 savaşlarında ateşli Arap milliyetçiliğinin motivasyonuyla ve Sovyetlerin askeri-teknolojik desteğiyle girdikleri her iki savaşı da kaybetmeleridir. Mısır, Sina yarımadasını, ABD Başkanı Müteveffa Jimmy Carter’ın araya girmesiyle ancak geri alabilmişti.

Bugün hangi Arap ülkesi askeri olarak İsrail’le başa çıkabilir? Birleşseler?.. Birleştirici Arap milliyetçiliğinin eski takati yok. Artık Sovyet teknolojik desteği de olmadığına göre, ne yapabilirler?..

Yapabilecekleri şeyler varsa da yapamıyorlar. Her bir ülkesi kendi sorunlarını çözmeye odaklanmış durumda.

Hele de “modernist despot” Prens Bin Selman, “500 milyar dolar, 9 milyon nüfus ve temiz enerji” olarak tanıttığı NEOM projesinin peşinde… Petrol tükenince de “büyük” olmak davasında.

Kadın hakları konusunda bazı sembolik adımlar atıyor. Arabistan’ın İslam öncesi tarihine “cahiliye” diye değil “arkeoloji” diye bakıyor… Gazzeli bebekler umurunda değil.

İran Salı akşamı İsral’e 200 balistik füzele fırlattı. Bir kısmı ‘demir kubbeyi’ geçerek İsrail şehirlerini vurdu. İsrail karşılık vereceğini söyledi. Bunlar mevcut kuvvet dengesini değiştirecek çapta değildir.

ORTA DOĞU VE TÜRKİYE

Orta Doğu’nun bu jeopolitik realitesinde ve İsrail’in sahip olduğu militarist-teknolojik güç karşısında Hamas ve Hizbullah, çoğu havada engellenen üç beş yüz füze atmakla İsrail’i caydırmış mı oldular?

Haniye öldürülünce İran ne yaptı, ne yapabildi?

1967 ve 1973 savaşları gibi, Hamas’ın Haziran 2023’te, Hizbullah’ın Eylül 2024’te İsrail’e füzeler atmasının sonuçları ortada: 50 bine yakın Müslüman şehit… harabeye dönmüş Gazze, ezilen Lübnan…

Durduramasalar da en yüksek itirazların “insan hakları” çevrelerinden ve kuruluşlarından gelmiş olması önemli bir işarettir…

Müslümanlar bilimde, teknolojide, rasyonellikte, insan hakları şuurunda güçlenmek ve dünyadaki demokratlarla yüksek kalitede diyaloglar geliştirmek zorunda.

Türkiye Arap-İran kutuplaşmasına ve Araplar arası sorunlara karışmamalı, Filistin’e destek verirken İran çizgisinde görünmekten kesinlikle sakınmalıdır. İhvan uğruna kavga etmenin ağır faturasından ders alınmış olmalı… Burası Orta Doğu…