Sırada Türkiye mi var?

Bugünlerde dünyanın gidişatına ve ülkenin geleceğine kafa yoran herkesin aklında aynı soru var:

İsrail nerede duracak ve savaş mekanizmasının nihai hedefinde Türkiye mi var?

Gazze'yi yerle bir eden İsrail'in Lübnan'ın güneyine girmesi, yaşanan süreci Hamas'ın 7 Ekim saldırısına karşı verilmiş refleksi bir cevap olarak okuyanları bile düşündürmeye başladı.

Zira Hizbullah'ın bütün yönetim kadrosunun birkaç günde ortadan kaldırılmasından tutun da İranlı üst düzey yöneticilere yönelik suikastlara kadar İsrail'in tüm hamlelerinin uzun bir hazırlık gerektirdiği açık.

Tüm olan bitene rağmen bölge ülkelerinin tepkisiz kalması ise Tel Aviv'in planını bugünden yarına yapmadığının açık bir kanıtı. 

Peki Türkiye planın neresinde?

Bugünlerde kuzeye doğru ilerleyip Lübnan'a giren İsrail, Suriye'yi aşıp Türk sınırına mı ulaşacak?

Evet, birkaç milyonluk bir devletin bunca alanı işgal etmesi ve ele geçirdiği yerlerde hâkimiyet sağlaması kolay iş değil.

Netanyahu da 7 Ekim'den birkaç gün önce BM kürsüsünden Ortadoğu haritasını gösterip İsrail'in bölgeyi dikensiz gül bahçesine çevirme hedefine "farklı bir yöntemle" ulaşacağını ilan etmişti.

Nasıl olacaktı bu iş?

Netanyahu'nun defalarca tekrar ettiği gibi, bölge ülkelerinde rejim değişiklikleri gerçekleştirerek.

Rejimlerin nasıl değiştirileceği de malumunuz. Suikastlar, sabotajlar, askeri darbeler, ülkelerin iç cephelerinin çökertilmesi için kullanılan yöntemler.

İsrail, güvenliğinin, ister adına Arz-ı Mevud deyin isterseniz Nil'den Fırat'a tampon bölge, sınırlarımızı da kapsayan bu coğrafyanın daha fazla kaosa sürüklenmesinden geçtiğinin farkında.

***

 

PEKİ İÇ CEPHE NE ALEMDE?

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Meclis'in açılışında tarihi bir konuşma yaptı. Sözü dolandırmadan açıkça "Vaat edilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarımız olacaktır. İsrail saldırganlığı Türkiye'yi de içine almaktadır" ifadelerini kullandı.

 

Böyle bir dönemde iç cephenin sağlam tutulması için ekonomiden hukuka pek çok konuda çatışma alanlarının değil uzlaşma alanlarının öne çıkartılması gerektiğini söyledi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in grubuna, Cumhurbaşkanı'nın bu tarihi konuşmayı yapmak için Meclis'e geldiğinde ayakta karşılanması için talimat vermesi de bize çok şey anlatıyor.

Kimi CHP'li vekiller, ülkenin seçilmiş meşru Cumhurbaşkanı'na asgari saygıyı göstermemek için Genel Kurul'a girmeyip kuliste söylenmeyi tercih etse de siyasetin bu sağduyulu tavrı bize "bir cismin yaklaştığına" dair emarelerin ciddileştiğini gösteriyor.

***

 

DEM'İN GÖZDESİ İSRAİL

Dün genel kurulda olan meslektaşlarımızdan ve siyasetçilerden öğrendiğimiz kadarıyla DEM Partililer yukarıda sözünü ettiğim konsensüsün dışında kalmışlar.

Aklıma Kremlin Sözcüsü Peskov'un açıklamaları geliyor...

 

Peskov, ABD'nin bölgeden çekilme olasılığı üzerine PKK-YPG'nin kendileriyle temasa geçtiğini ancak umduklarını bulamadıklarını söylemişti.

Belli ki HDP, bölgede YPG'nin tasmasını tutacak güvenilir bir efendi arayışında ve kendilerine sıkça sinyal çakan İsrail de son gözdeleri.

"İsrail, Türkiye sınırına nasıl ulaşacak ki?" diye soranlar, bugünlerde sponsor arayan Suriye'nin kuzeyindeki kiralık katil çetesinin varlığını göz ardı ediyorlar.

***

 

RÜŞVETE BAK ÇAY DEMLE

Foncu medya, ABD'deki Yahudi gazetelerinin Türkevi'ne karşı yürütülen karalama kampanyasını köpürtmeye devam ediyor.

Dün de ABD'nin New York eyaletindeki Brooklyn'in temsilcisi diye tanıttıkları bir adamın "Türk yetkililer bana da rüşvet vermeye kalktılar" açıklamasının üzerinde tepiniyorlardı.

Peki rüşvet neymiş?

Reynoso isimli adamın New York Post'a söylediğine göre bölge temsilcisi seçildikten sonra Türk yetkililer kendisine porselen çay takımı göndermiş. Ancak beyefendi hediyeyi iade etmiş.

Vay be, rüşvete bak!