Ekonomi yönetimi son seçimden bu yana Türkiye’nin kasa defterini tutturmak için harıl harıl çalışıyor. Bu konuda fena mesafe de alınmadı. Ama enflasyon oranlarındaki direnç iktidarın istediği sonucu almasının o kadar kolay olmadığını gösteriyor.
Ancak özellikle 2023 seçimlerine kadar elde avuçta ne varsa, olmayanlar ve gelecekte gelmesi gerekenler de dahil harcanmış durumda ki açık kolayla kapanacak gibi durmuyor.
Meselenin makro ekonomi boyutundaki sorunlu yanı daha çok uzmanların işi. Bir yanda enflasyonu düşürmeye çalışırken diğer yanda doğrudan fiyatlara etki edecek şekilde ilave vergi koymak ya da mevcut cari düzende toplanamayan vergileri tahsil etmeye çalışmak doğrudan fiyatları yukarı yönlü etkiliyor. Ekonomi yönetiminin bunu pek dert etmediği görülüyor. Kimin haklı çıktığı görüldüğünde olan vatandaşa olacak ama Türkiye’nin genel pratiği bu zaten.
Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek duyan hemen herkese çok iyi gelecek şekilde devletin vergi alacaklarının peşinde düşmüş durumda. Öyle ki vergi ödemeyen yüzsüzleri ilan edeceğini duyurdu.
Kimsenin itiraz etmeyeceği bu ilkesel talebin gerçek hayattaki karşılığı pek de kitapta yazdığı gibi değil. Bu yazı vergi ödemeyen zenginleri savunma yazısı değil notunu düşelim de sonrası daha doğru otursun.
Her şeyden önce gerçek yüzsüz kimdir sorusunu sormak gerek. Daha iki gün önce BDDK Başkan Yardımcısının denetleyeceği kurumları takı sırasına dizip altın tahsilatı yaptığı görüntülerle yüzleşmeden kimin yüzsüz olduğuna toplumu inandırmak pek kolay değil.
Hayatı boyunca memur maaşından başka geliri olmayan yüksek bürokratların (ki bu yüksek tabiri şube müdürüne kadar düşmüş durumda) yaşam standartlarındaki izah edilemezlikleri çözmeden de yüzsüzün kim olduğunu tarif etmek mümkün değil.
Toplanan verginin nereye nasıl harcandığı konusunda ise izah edilemez soru işaretleri ortada duruyor. Nihayetinde vergi sisteminin sadece zorlamayla değil ödenen para karşısında alınan hizmetin ürettiği rıza ile yürümesi gerek.
Şimşek haklı. Çok kazanan çok vergi versin. Ama vergi toplamak modern devletlerin oluşumunda, parlamentoların oluşumunda en hakiki kurucu unsurlardan.
Topladığınız paranın karşılığını verdiğiniz hissini topluma veremiyorsanız insanlar meşruiyetine inanmadıkları bir eyleme direnmek için yol bulurlar.
Okullarda büyük retoriklerle yeni müfredatlar ilan ederken tuvaletleri temizleyemezseniz vergi toplamanın meşru zeminini oluşturamazsınız.
AB üyeleri arasında en çok polise sahip olan bir ülkede mafya sokakta hesap görmeye başlamış, suç örgütü liderleri yolunu bulup dışarı çıkmış, yavaş işleyen adalet sistemi yüzünden suçlular dışarda kanun çiğnerken kamu düzeni sağlansın diye vergi talep edemezsiniz. Etseniz de ancak müfettişler yoluyla toplarsınız.
PANORAMATR araştırmalarında veliler imkanı olsa çocuğunu özel okula göndermek istiyor. Ve okulların çevresindeki en büyük sorunu uyuşturucuya erişimin kolaylaşması olarak görüyor. Yani okul yönetimi, kolluk güçleri, mülki idare işini beceremiyor diyor. Bütçeden en büyük payı alan eğitime insanlar güvenmezken iktidar daha fazla vergi toplamak istiyor.
Doğrudan vergilendirme sisteminin sağlıklı çalışmadığı bir ortamda dolaylı vergiler üzerine oturmuş bir sistem var. Yani geliri vergilendiremeyen devlet yapılan her harcamadan ne kadar kazandığına bakmaksızın vergi alarak açığı kapatmaya çalışıyor.
Yani memur varsa hesaplı aracı ile ya da işinsanı lüks aracı ile yakıt alırken aynı oranda devlete çalışıyor.
Şimdi bu sistemde bir revizyona gitmeden yani dolaylı vergilerde bir adalet sağlamadan doğrudan vergileri tahsil etme yoluna gidiliyor. Deli Dumrul misali. Geçenden bir geçmeyenden iki akçe.
“Neredeyse hiç vergi vermezken lüks arabaya binenlerden hesap soracağız.” Doğru bir yaklaşım. Ama tam da bu nedenle zaten çıplak fiyatı 5 milyon olan lüks bir aracı alacak zenginin 23 milyon ödemesi gerekiyor. Yani o alamadığı vergiyi aracı satarken tahsil ediyor devlet. Şimdi de diyor ki bir araba kendine 3 tane bana alman yetmez, gelirinin de vergisini vererek bana 3 tane daha alman lazım. Kabaca söylediği bu. Ne yardan ne serden.
Şimşek’in yapmaya çalıştığının en azından temelde ilkesel olarak doğruluk payı var. Ancak madalyonun öbür tarafına değemeyen, değmeyi bir kenara bırakın gündeme getiremeden bir vergi toplama mantığı vergi salmanın ötesine geçmez. İktidarın kaynaklarına, koalisyon ortağının alanlarına, bürokratların usulsüzlüklerine, irrasyonel ekonomi politikasının tekrar ihtimalini ortadan kaldırmaya ve iktidara yakın işadamlarına yetmeyen güç vatandaşa işliyor.
Harcama reformu yapmadan, tasarruf tedbirlerinde toplumsal vicdanı yaralayan kalemlere dokunamadan, ihale yasasında verimlilik ve liyakat odaklı düzenlemeye gidemeden, kamunun iş yapış ahlakında kurumsallaşan rüşvet ile mücadele etmeden, toplanan verginin ve hazine kaynaklarının iktidar ve muhalefet belediyeleri arasında adil dağıtılmasını sağlamadan, yap-işlet-devretin maliyetini çözemeden, irrasyonel politikaların yüksek faiz maliyeti ortada dururken sadece vergi toplayarak defteri düzeltmek en hafif tabirle adaletsiz.
Zengin bu kadar zengin fakir bu kadar fakir olmuşken elbette zenginlerden daha da çok vergi alınsın. Buna kimsenin itiraz ettiği yok. Ama arkasında kapsamlı bir felsefesi olmadan, gelir adaletini, üretim verimliliğini, adil vergilendirmeyi ve işleyen hukuk sistemini inşa etmeden yapılmaya çalışılanın günü kurtarmaktan öte bir faydası olur mu, çok zor.
Kaldı ki ekonomi biraz düzelse seçimleri kazanmak için tüm ekonomik birikimlerin yine bir seçim ekonomisinde tüketilmeyeceğinin hiçbir garantisi yokken.