Erdoğan: enflasyon biraz daha zaman alacak. Yeni gerekçe: İsrail

“Enflasyonun sorun olmaktan çıkmasının biraz daha zaman alacağı anlaşılıyor.” Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu cümleyi dün, 18 Eylül’de Türk Müteahhitler Birliğinin “Yurt Dışı Müteahhitlik Hizmetleri Ödül Töreni”ndeki uzunca konuşmasının bir yerinde söyleyip geçti.

Daha 9 Eylül’de kabine toplantısı ardından Türkiye’nin kısa sürede enflasyonu düşüreceği ve düşürerek büyüyeceğini söyleyen Cumhurbaşkanının 18 Eylül’de ki ifadesi tam olarak şöyle:

“Son 70 yılın zirvelerini gören enflasyonun sorun olmaktan çıkmasının biraz daha zaman alacağı anlaşılıyor. Kuzeyimizdeki savaşın olumsuz etkilerini henüz aşamadan İsrail’in Gazze’ye saldırıları sebebiyle artan gerilim, ciddi bir endişe kaynağı olmayı sürdürüyor.”

Birkaç cümle sonra da şu ifadeyi kullandı Erdoğan:

“Tüm bunların ülkeleri korumacılığa ve yeni yatırımlar noktasında aşırı ihtiyatlı davranmaya ittiğinin farkındayız. Avrupa’nın da aralarında olduğu birçok gelişmiş ekonomi, büyüme beklentilerini düşürmekte, büyüme oranlarını aşağı doğru revize etmektedir.”

Enflasyonla mücadelede dış etkileri yok sayamayız. Bölgedeki çatışma ortamı ekonomiyi olumsuz etkiliyor ama bunlar asli etkenin 2018-2022 arası izlenen ekonomik politika olduğu gerçeğini gizleyemiyor.

Biraz daha derken?

Erdoğan bu konuşmayı yaptığında henüz İsrail, Hizbullah’a 17 Eylül çağrı cihazları saldırısı ardından 18 Eylül’de telsiz cihazları patlamasıyla saldırmamıştı. (Bu konuya biraz sonra geleceğiz.)

Bu konuşma sırasında henüz ABD Merkez Bankası FED dört yıl aradan sonra faiz indirimine girmemişti. Henüz TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, AK Parti içinde Mehmet Şimşek karşıtı Anadolu Kaplanları kaynaklı faiz indirelim lobisine karşı “Faiz erken inerse aynı döngüyü sürekli yaşarız” uyarısında da bulunmamıştı.

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek geçenlerde CNN Türk’te en büyük sorunun hayat pahalılığı olduğunun fakında olduklarını söylemişti. Bu da sorunun bir parçası: milyonlarca insan (ya da seçmen) için birinci sorun hayat pahalılığı ama siyasetin finansmanında pay sahibi olan dar bir kesim için önemli olan fiyat değil, maliyet, bu da işi ücretlere getiriyor ve Turan’ın sözünü ettiğine paralel bir döngü burada başlıyor.

Merkez Bankasının 2027 sonu hedefi, dünya standartlarına göre zaten yüksek olan yüzde 7 iken Erdoğan’ın sözlerinden bunun da gecikeceğini mi çıkarmalıyız?

İsrail 5 Kasım’a kadar durmayacak

17 ve 18 Eylül eylemleriyle Hizbullah’a hem kadro hem haberleşme güvenliği hem de özgüven yönünden ağır darbe vuran İsrail’in 5 Kasım ABD Başkanlık seçimlerine kadar duracağı yok. Ondan sonra durup durmayacağı da tartışmaya açık ama en azından 5 Kasım’a kadar -haydi ben de biraz abartayım- atom bombası bile kullansa ABD’yi arkasında bulacağına inanıyor Başbakan Binyamin Netanyahu.

ABD iç siyasetini yakından izleyen Hakan Akbaş’a göre, FED faiz indirimine giderek Başkanlık yarışında Kamala Harris’e avantaj kazandırdı. Harris kazanırsa mevcut demokrat yönetim devam edecek ama artık üzerinde ABD’deki siyaset finansmanında ağırlığı olan İsrail lobisinin seçim tehdidi kalkarsa İsrail’i biraz frenleyebilir mi? Donald Trump kazanırsa hem Gazze (ve artık Orta Doğu) Krizi hem de Rusya’nın Ukrayna’ya savaşı konusunda ne yapacağını kestirmek mümkün değil.

Rusya’nın Ukrayna’ya savaşının ise kısa sürede biteceği yok.

Suriye ve Irak’taki kargaşanın son bulacağına dair işaret de yok.

Yani dış etkenler azalmayacak, dolayısıyla hükümetin görevi dış etkenler gerekçesine baş vururken içeride gereken neyse onu yaparak halkın üzerindeki yükü hafifletmek.

Kriz ve erken seçim

Başka partinin değil, AK Partinin devrinde ve daha ortada ne Covid-19 ne Rusya’nın Ukrayna savaşı ne de Hamas’ın 7 Ekim saldırıyla başlayan Gazze Krizi yokken, 2018’den itibaren içine çekildiğimiz ekonomik krizden çıkılamamasını sadece dış etkenlere bağlamak doğru değil.

Erdoğan’ın “enflasyonun sorun olmaktan çıkmasının biraz daha zaman alacağı” sözleri, aynı zamanda CHP lideri Özgür Özel’in aday olmak istiyorsa Kasım 2025’e dek erken seçim istemesi gerektiği çağrısına karşı AK Parti’nin böyle bir şeye yanaşmayacağını da gösteriyor.

Cumhurbaşkanı “biraz daha” sözüyle ne kast ettiğini açıklarsa, halk belki önünü biraz daha net görebilir.