Ensarioğlu’ndan üst makama mesaj mı!

Narin bulundu.

Beklendiği üzere cansız olarak.

Üzerinden bu kadar gün geçtikten sonra tersi pek umulmuyordu zaten.

Anadolu’da ne yazık ki, böyle ölümlere sıklıkla tanık oluyoruz.

Bazen Narin gibi kamuoyuna mal oluyor mesele, bazen ise çok daha kapalı bir çevrede kalıyor.

Bu tip çocuk ölümlerinin temelde iki nedeni oluyor.

Ya çocuk görmemesi, şahit olmaması gereken bir olaya tanıklık ettiği için öldürülüyor.

Ya da görmemesi gereken bir muameleye maruz bırakıldığı için öldürülüyor.

Emin olun bunların aydınlatılanlarından daha fazlası aile içinde, köy içinde, kasaba içinde örtbas edilip gidiyor.

Muhtemelen Narin’in daha önce ölen ablası için de benzer bir durum söz konusu.

Narin’in kaybı ve ölümü bu kadar yaygın bir merakın konusu olmasaydı, muhtemelen ablanın da 7 yaşında “kaza sonucu” öldüğünü duyup bilmeyecektik.

Toplumsal açından Narin’in öldürülmesinden daha beter olan, bu cinayetin üzerinin en üst düzeyde kapatılacak olması.

AKP milletvekili olmanın ötesinde Güneydoğu’daki neredeyse tüm iş, kültür ve sanat örgütlerinde yer almış, Güneydoğu Sanayici ve İş Adamları Derneği (GÜNSİAD), Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği (DİSİAD), Doğu ve Güneydoğu İş Adamları Federasyonu (DOĞUGÜNSİAD), Diyarbakır Kültür ve Sanat vakfı (DKSV) ile Diyarbakır Sosyal ve Siyasal Araştırma Akademisi’nin (DİSSA) kuruculukları, yönetim kurulları üyelikleri, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı ve TOBB Ticaret ve Sanayi Odaları Konsey Başkanlığında bulunmuş Galip Ensarioğlu anında kendini ortaya atıp cinayetin içinde olduğu ilk günden bu yana ayan beyan ortada olan “aileyi korumaya” başlıyor.

Bu öyle sıradan bir koruma ya da cinayeti karatma çabası değil gibi geliyor bana.

Yüksek sesle yapılmasının, tüm şimşekleri üzerine çekme pahasına söylenmesinin bir amacı olmalı.

Bu amaç bu cinayetle ilgili “hassasiyet” bildiren bazı siyasetçilere mesaj olsa gerek.

“Bu cinayetin üzerine gitmenin siyasi bir bedeli olur” mesajı.

Bu mesaj yerine ulaşan üstü kapalı bir tehdittir.

Galip Ensarioğlu’nu küçümsemeyin.

Yıllar önce IŞİD tarafından öldürülen bir YPG’linin cenazesine katıldığı için kendisi hakkında bir soruşturma açılmıştı.

Ve o soruşturma açıldıktan saatler sonra apar topar kapatılmıştı.

Bilmem anlatabildim mi!

TÜSİAD yok, teğmenlerle idare edin

Askerlerin kılıç meselesi tam kapanacakken yeniden alevlendi.

İmam’ın kılıcı ile uğraşmayanlar, askerin kılıcına taktılar.

Tabii orada mesele kılıç değil.

Mesele yeni bir fay hattı, yeni bir karşıtlık yaratıp oradan siyasi ekmek yemek.

Artık dövecek bir TÜSİAD yok, Aydın Doğan ya da başka bir medya patronu yok, muhtıra yayınlayan bir genelkurmay yok.

Eh mecburen birkaç teğmenle idare edeceksiniz.

Ne olsa o teğmenler tahminen otuz kırk yıl sonra general olabilir ve askerî vesayeti hortlatabilirler.

Bu askerlerin bazılarını tanıyan özellikle de dönem birincisi kadın teğmeni bilenler bana ulaşıp, bu çocukların vatanseverlikten öte hiçbir ideolojileri olmadığına yemin ediyorlar ama anlamadıkları şu.

Burada mesele bu çocukların ideolojisi değil, mesele karşılarına dikilenlerin ideolojileri.

Tabii bu arada “SADAT elemesinden geçmiş teğmenlerde ne Atatürkçülüğü bekliyorsunuz” diyenler de yok değil.

Hatta türlü komplo teorisi ile tüm bu olayın baştan sonra düzmece olduğunu iddia edenler de var.

Ben bunları bilemem.

Ama bildiğim şudur.

Bu teğmenler Anayasa’ya bağlılık ve Atatürk ilkelerine karşı sorumluluk yemini değil de, tarikata bağlılık yemini ediyor olsalardı haklarında ne bir soruşturma açılır, ne de türlü hakarete maruz kalırlardı.

Celal Şengör ise teğmenlerin yeminin ve kılıç çekmelerinin bir anane, bir gelenek olduğunu söylüyor.

Bana yazdığı mektup aşağıda…

Gelenek

“Sevgili Fatihciğim,

Sana Hava Harp Okulu mezuniyet törenlerinin ikisinden fotoğraflar yolluyorum. Kılıç çakıştırmak gelenektir, disiplinsizlik değildir. Cumhurbaşkanı sormuş o kılıçlar kime çekiliyor diye. Cevabı ben vereyim: Teğmenlerimiz kılıçlarını meslek yaşamlarının başlangıcında sembolik bir şekilde düşmana karşı çekerler. Bu sembolik hareketten alınmak, kime çektiler diye soru sormak gereksizdir. Cumhurbaşkanı bu manzarada maraz görmek yerine, onunla gurur duymalıydı. Son beyanı beni gerçekten çok üzdü.

Sevgilerle arkadaşım

Celal”

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Utanmamız gereken şeylerden gurur, gurur duymamız gereken şeylerden utanç duymak zorunda bırakılmadığımız zaman.