20 küsur yıllık iktidar döneminde öğrendik ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortası yok.
Hep uçlarda olmayı seviyor.
Hep iddialı konuşmayı, iddialı tavırlar sergilemeyi istiyor.
Ama genelde bu iddiaların sonu hüsran oluyor.
Suriye lideri Beşar Esad’la ilişkisinde, rahip Brunson olayında, gazeteci Deniz Yücel olayında, Rus uçağının düşürülmesinde, eski NATO Genel Sekreteri Rasmussen’e tavrında, “darbeci” diye suçladığı Birleşik Arap Emirlikleri lideri ile ilişkisinde, “katil” dediği Suudi Veliahtı Selman ile bir araya gelmesinde, Yunanistan Başbakanı Miçotakis’le buluşmasında, Hollanda Başbakan’ı Rutte’nin NATO Genel Sekreteri olmasında, İsveç’in ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinde ve daha sayamayacağım pek çok yerde Erdoğan’ın bu tarzı ile karşılaştık.
Eskiler buna “ifrat ve tefrit” derlerdi.
Bilmeyen gençler açıp sözlüğe baksınlar.
Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile görüşmeler de bunun bir diğer örneği.
Müslüman Kardeşler’in zaten başarısız olan iktidarı Mısır’da yumuşak bir darbe ile düşürülünce Türkiye haklı olarak bu darbeyi kınadı ama sonrasında gereksiz bir sertlik ile iki ülke ilişkilerini kopardı.
Ülkenin yeni lideri Sisi ile tüm dünya ilişki kurarken, bizim iktidar iki ülke ilişkilerini kopardı.
Sonra ekonomi bozulup, Körfez ülkelerinin üç beş dolarına muhtaç hale geldiğimizde, Sisi‘yi destekleyen Suudiler ve Emirlikler bizimkilere “Sisi ile barışın” dedi. (Talimatı verdiler desem çok ayıp olacaktı)
Bu kapsamda geçen sene, 2023 Temmuz’unda Sisi Türkiye’ye bir ziyaret yapacaktı.
Ancak Sisi, bunca laftan sonra Türkiye’ye gelmeyi onur kırıcı bulduğu için son anda bu ziyaret “ertelendi”.
Sonra bizim Cumhurbaşkanı, Birleşik Arap Emirlikleri ziyareti sırasında, direkt Emirliklerden havalanarak Kahire’ye gitti ve Sisi ile buluştu. Belli ki, “Emirler” “Ne oldu şu barışma işi” demişti.
Ve şimdi de Sisi Türkiye’ye geldi.
Pek az kişiyi havaalanında karşılamaya giden Cumhurbaşkanı Erdoğan Sisi’yi Esenboğa’da karşıladı.
Açık söylüyorum.
Barışmak iyidir.
Dostluk iyidir.
Kavgadan kimseye hayır gelmez.
Özür dilemek de ayıp değildir.
Ama ifratla tefrit arasında gidip gelmek de doğru değildir.
Erdoğan’da eleştirdiğimiz ise önce şiddetle kavga ederek, sonra hiçbir şey olmamış gibi barışması değil, bu tavrından ötürü asla bir özeleştiri yapmaması ve ısrarla bu tavrını sürdürmesi, özeleştiri yapamıyor olmasıdır.
Farkında mıdır bilmem ama bu tavırlar saygınlığına gereksiz zarar verir, duyulan güveni azaltır, üstelik sadece kendisinin değil, ülkenin de.
Erdoğan’ın bu hatalı tavrı umarım bundan sonra gelecek tüm siyasetçilere ders olur.
Bu arada şunu da söylemeden geçmeyeyim, biliyorsunuz muhalefete oy verenlerin, Sisi’ye oy vermiş sayılacağını söylüyordu kendileri.
Şimdi seçmenlerine sormak isterim kim Sisi’ye oy vermiş anladınız mı!
Messi, CR7 ve AKP
Dünyanın en prestijli futbol ödülü Ballon d’Or yani Altın Top (Konunun Hamit Altıntop ve kardeşi ile hiç alakası yok) adayları açıklandı.
Ödülü alan futbolcu, o yılın en iyi futbolcusu sayılıyor.
Konunun bizi ilgilendiren tarafı ise Milli Takım kaptanımız ve FC Internazionale Milano oyuncusu Hakan Çalhanoğlu da adaylar arasında. (Kulübün resmî sitesi büyük bir terbiyesizlik yaptı ve Altın Top’a aday olan iki oyuncusundan sadece Lautaro’nun fotoğrafı ile adaylıkları duyurdu)
Böylelikle ilk kez bir Türk oyuncu bu ödüle aday 30 futbolcu arasında yer aldı.
Genç yetenekler arasında Arda Güler’in de olması ayrıca sevindirici.
Ancak bu yılki adaylıklarda çok ilginç bir durum var.
2003 yılından bu yana ilk kez Lionel Messi ve Christiano Ronaldo adaylar arasında yer almıyorlar.
2002-2003 sezonundan bu yana bir ilk.
Oysa futbol sahalarındaki dominasyonlarına, hâlâ en çok kazanan futbolcular olmalarına ve sosyal medyada hâlâ en güçlü sporcular olmalarına bakarak sanki sonsuza kadar bu ödüle aday olacakları zannediliyordu fanatik taraftarlarınca.
Demek ki, her şeyin bir sonu varmış.
Messi ve Ronaldo 2003 yılında futbol iktidarının zirvesine oturmuşlardı.
Artık iniyorlar.
Aynı yıl AKP’de Türkiye’de iktidarın zirvesine oturmuştu.
Beraber başladılar, beraber bitiriyorlar.
Umarım her iki futbolcu da biraz daha para kazanacağız diye kendilerini rezil etmeden futbol sahnesinden çekilirler.
Siyasetçiler için bu mümkün mü emin değilim.
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Asıl yalancının doğruya yalan diyenler olduğunu anladığımız zaman.