Yeni anayasa?

İktidar mensupları “yeni anayasa” sözünü siyasi bir kampanya sloganı olarak kullanıyorlar. Nitekim şimdiye kadar Cumhurbaşkanı dahil, hiçbir iktidar mensubu, “yeni anayasa”yı anayasa hukukunun temel kavramlarıyla tanımlamadılar. “Darbe anayasası” ve “sivil anayasa” gibi siyasi kavramlardan öteye, içeriğe ilişkin tek kelime etmiyorlar.

Hukukçu Adalet Bakanı Tunç bile hukuk kavramlarıyla değil, siyasi kampanya söylemiyle konuşuyor.

Bir anayasada temel olması gereken “kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, denetim ve denge” kavramlarını ağıza almamakta direnen bir “yeni anayasa” kampanyası, hukukun üstünlüğüne inananlarda endişe. En azından kuşku yaratıyor.

‘DAHA ÖZGÜRLÜKÇÜ…’

Uzun süredir bekliyorum ki, yüksek yargı başkanları bu konuda, başta “yargı bağımsızlığı” olmak üzere anayasa hukukunun temel kavramlarıyla konuşsunlar. Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Zühtü Arslan’ın böyle birçok konuşması oldu. Fakat başka hiçbir yüksek yargı başkanı bu temel anayasal kavramları ağzına almadı.

Son olarak Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez, şunları söyledi:

“Ülkemizin daha demokratik, daha özgürlükçü, daha çağdaş, daha kapsayıcı bir anayasaya ihtiyacı vardır…”

Sayın Kerkez’in bu sözleri yeni anayasa konusunda hiçbir tanım vermiyor. “Daha demokratik, daha özgürlükçü, daha çağdaş, daha kapsayıcı” ne demek? Otoriter bir anayasa taslağının üzerine de bu kelimeler etiket olarak yapıştırılabilir

Ceza Hukukumuzun önde gelen isimlerinden ve bugünkü Ceza Kanunu’muzun mimarlarından Prof. İzzet Özgenç X hesabında şu paylaşımı yaptı:

“Yargıtay Başkanının yürürlükteki Anayasa’nın sorunlu olan somut hükümlerine işaret etmesi, görevinin gereğidir. Ancak, herhangi somut bir sorundan bahsetmeksizin, genel olarak ‘yeni’ bir anayasa ‘ihtiyacı’ndan söz etmesi, siyasetin kayığına binmiş bürokrat izlenimi oluşturmuştur.”

İNSAN HAKLARI?

Mesela, “daha özgürlükçü” derken, AİHM’nin ve AYM’nin “özgürlük ihlali” olarak verdiği kararlara tüm yargının ve Yargıtay’ın uyması veya uymaması konusunda Sayın Başkan ne düşünüyor?

AİHM ve AYM’nin ihlal kararlarına uymayı reddeden bir yargı nasıl “daha özgürlükçü…” olabilir?

Zaten Sayın Başkan’ın iktidarın “yeni anayasa” konusunu bu sözlerle gündemine alması ama ülkenin asıl gündemindeki “AYM kararlarının uygulanmaması” ve kuralsız hâkim atamaları sorununa hiç değinmemesi dikkat çekicidir.

“Daha özgürlükçü…” falan derken önemli olan, hangi esasın ölçü alınacağıdır. Anayasamızın 90. Maddesine bugünkü iktidar tarafından 2004’te eklenen hükme göre, bu esas, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”dir, AİHS.

Sayın Başkan ise diyor ki:

“Avrupa hukukuna uyum sağlamaya çalışan bir görüntü yerine, Avrupa ve dünya hukukuna yön veren milli hukuk sistemimiz bir an önce tamamlamak için yoğun çalışmalar yapmamız gerekir.”

Sayın Başkan böyle demekle bu AİHS’yi “esas” kabul etmiyor mu? “Yeni anayasa”da böyle bir düzenleme olmayacak mı?!

Konuları kavramlarıyla konuşmamak işte böyle kaygı verici sorulara yol açıyor. Onun için anayasa konusunu anayasa hukukunun kavramlarıyla konuşmak elzemdir.

HAKİM TEMİNATI?

Yargıtay ve Danıştay için çok somut bir sorun olan “hâkim teminatı” hayati bir meseledir. Türkiye’de hakimlerin coğrafi teminatı yoktur. Hoşa gitmeyen bir karar verdiğinde hâkim HSK tarafından başka yere sürülüyor.

Bu korku, yargı bağımsızlığı üzerindeki en büyük baskıdır; bağımlılık faktörüdür.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sorunu dile getirmiş, Beştepe’deki görkemli “Yargı Reform Stratejisi” konuşmasında şöyle demişti:

“Hâkim ve savcılar için coğrafi teminat getiriyoruz. Mevcut tayin sistemi mesleki verimliliği olumsuz etkiliyor. Coğrafi teminat, hâkim ve savcıların isteği olmaksızın çalıştığı yerden başka bir yere tayin edilememesi anlamına geliyor. Bu düzenlemeyle hâkim ve savcıların mesleki teminatlarının daha da güçlendirilmesini hedefliyoruz.” (30 Mayıs 2019)

Mülakatı kaldırmadıkları gibi bunu da yapmadılar. Ama Cumhurbaşkanı’nın böyle konuşmasını fırsat bilerek yüksek yargının “hâkimlere coğrafi teminat”ı sürekli gündemde tutması gerekmez miydi?

Hayır, bir tek Yargıtay başkanı, bir tek Danıştay başkanı oralı bile olmadı. Kerkez de yakınından bile geçmedi.

Hukuk devleti indeksinde Türkiye’nin sırasını 117’ye düşüren, ekonomide ülkeye on yıl kaybettiren bir gidişatın sonunda, aynı zihniyetle yapılacak bir “yeni anayasa”, sorunları büsbütün ağırlaştırmaktan başka neye yarar?