Kılıçdaroğlu’na dava ve bir soru: CHP tuzağa gerçekten uyandı mı?

MHP milletvekillerinin CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na siyaset yasağına da yol açacak türden suç duyurusu üzerine dava açıldığı haberi tam da CHP’de 8 Eylül’deki tüzük kurultayına doğru tartışmaların arttığı günlerde çıktı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel “önce cesedimi çiğnemeniz lazım” demiş. Uyumakta olan bir dava dosyanın CHP Kurultay tarihi kesinleştikten sonra uyandırılmasındaki zamanlama dikkat çekiyor.

Suç duyurusu 2022 yılından. Altında MHP’nin üç ağır topunun imzası var. Sinan Ateş cinayeti davası nedeniyle suçlamalara hedef olan İzzet Ulvi Yönter, HDP kapatma davası altında da imzası bulunan Feti Yıldız ve İsmail Faruk Aksu. Gerekçesi “suç ve suçluyu övmek”. Ayrıntılarını Gerçek Gündem’de Seyhan Avşar’ın haberinden okuyabilirsiniz ama temel gerekçe Kılıçdaroğlu’nun Selahattin Demirtaş’ın haksız yere hapiste tutulmasına karşı çıkışları. Kılıçdaroğlu’nun milletvekili dokunulmazlığı nedeniyle yeniden başlatılmış. Duruşma 3 Aralık’ta başlayacak. 2,5 ila 3,5 yıl hapis cezası öngörülüyor; siyaset yasağı cezaya bağlı olacak.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na açılan hakaret davasında ve Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezada da görmüştük; yargı kararlarıyla siyaset yasağı muhalefet üzerinde ağır bir baskı unsuruna dönüşüyor.

Dava Kılıçdaroğlu’na, hedef CHP

Şimdi hedefte Kılıçdaroğlu var ama asıl hedefin CHP olduğu açık. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Malazgirt mesajında, daha önce milli güvenlik tehdidi” gördüğü Cumhuriyetin kurucu partisini Cumhuriyet için “yüksek düzeyli tehdit” ilan etmesinden anlaşılıyor zaten.

Kılıçdaroğlu’nun T24’te Murat Sabuncu’nun sorusunu “Siyasetten çıkış yoktur”  diye yanıtlamasından birkaç gün sonra siyaset yasağı getirebilecek dava dosyası canlandırılıyor. İsteyen tesadüf sayabilir.

CHP’nin önceki liderine ister Kurultay önce zamanlamasıyla ister başka bir zaman, siyasi beyanları üzerinden yasak getirilmeye çalışılması her durumda yanlıştır, savunulacak, demokrasiyle, vicdanla izah edilecek bir yanı yoktur.

Bununla birlikte, dava dosyasının canlandırılmasındaki zamanlamada CHP Tüzük Kurultayı dengelerine etki etme amacının da gözetildiği yoruma açıkı.

Buradaki kilit gelişmenin İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu’nu 20 Ağustos’ta evinde ziyareti ve sonrasında verilen “geçmişi bir kenara bırakıp Erdoğan’la mücadeleye yoğunlaşalım” mesajı olduğu görülüyor.

CHP içindeki çekişmelerin yerini konuşarak uzlaşmaya bırakması ihtimali Ankara’da belli mahfilleri rahatsız etmiş görünüyor.

“Moğol istilacıları” ve “kaybedenler kulübü”

CHP’nin İstanbul’daki İl Danışma Kurulu toplantıları bir nevi ön-kurultay oldu.

Özel ve İmamoğlu’nun yanı sıra, önceki genel başkanlar Altan Öymen, Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın’ın da yeni tüzük çalışmalarına katılmalarının hem devamlılık hem yeni tüzüğün sırf eskisine tepkisellikle kalmayıp parti-içi demokrasiye hizmet etmesi hem de CHP-içi gerilimin düşürülmesi bakımından işlevsel olduğu anlaşılıyor.

Aslında Kılıçdaroğlu da CHP’nin akil adamlar heyetine katılsa o sözü edilen “geçmişi bırakıp Erdoğan’la mücadele” söylemini eyleme geçirmiş olacaklar. Ancak Kılıçdaroğlu’nun etrafındaki gruplaşma Özel’i CHP’ye “Moğol istilacıları” gibi davranmakla, Özel’in ekibi ise diğerlerini “Kaybedenler kulübü” olmakla suçluyor. Bu da aslında her taraftan bazı isimlerin devre dışı kalması, ya da yer değiştirmesiyle çözülmeyecek gibi görünmüyor.

Kılıçdaroğlu’nun canlandırılan dava dosyası gruplaşmaların çözülmesi değil, kemikleşmesine hizmet edebilir.

Akil adamları dinleyecekler mi?

Gruplaşmaların kemikleşmesi ya akil adamların da katkısıyla çözülecek ya da CHP galibiyet hazımsızlığıyla meydanı yine AK Parti-MHP ortaklığına bırakacak.

CHP yönetimi nihayet devreye aldığı akil adamların sözüne kulak vererek hiç değilse bu defa -parti dışı müdahalelerin de katkısıyla- hizipçilik tuzağından kurtulmayı başarabilecek mi?

Bunu anlamak için hem Özel’in Kılıçdaroğlu ile yapacağı açıklanan görüşmeye hem de CHP-içi işlere (nedense) uzak durup CHP-içi işlerden (nedense) uzak tutulan ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın konumlanmalarına bakmak gerekecek.

Bu denklemdeki bir etkenin de İmamoğlu’na da siyaset yasağı getirebilecek bir başka dava dosyasının istinaf mahkemesince karar aşamasında olması.

Adli yıl 1 Eylül Pazar gününe geldiği için 2 Eylül’de başlıyor. Tüzük Kurultay ise 8 Eylül’de. Siyasetle yargının iç içe geçeceği tartışmalarla geçecek, sürprizlere gebe bir hafta olacağa benziyor.