Kamala mı, Donald mı sorusuna yanlış yorumla yanıt

Bugünlerde Türkiye’nin en popüler sorularından birini gazeteciler kendi kendilerine sorup cevaplamaya başladılar bile.

Soru şu, “Kamala Harris mi, Doland Turmp mı?”

Türkiye için hangisi daha iyi, dünya için hangisi daha iyi?

Hürriyet gazetesinin eski yayın yönetmeni büyüğümüz de bu soruyu sormuş, uzun bir Kamala Harris biyografisi yazıp, kadını güzelledikten sonra ve Trump’ın “Türkiye’yi ekonomik olarak çökertirim” demesini de öne çıkarmış ve yazısını bitirirken “Bana sorarsanız ben 21. yüzyılda dünyayı savaşların eşiğine getiren popülist liderlerden yana değilim” demiş.

Ben de bu son cümleyi görünce “Ha, demek ki Trump’tan yana” diye düşünürken eklemiş: “Bu nedenle oyum Kamala Harris’ten yana”

Şaşırdım. Bu kadar mı yanlış bir değerlendirme yapılır.

ABD’nin son 30 yıllık başkanları arasında herhangi bir yerde savaş çıkarmayan, dünyanın herhangi bir bölgesini işgal ettirmeyen tek başkanı Trump’a “Dünyayı savaşların eşiğine getiren popülist lider” diyor.

Buna karşın Suriye’nin Demokrat Obama döneminde karıştırıldığını, oradaki terör devletinin Demokrat Obama tarafından oluşturulmaya başlandığını, 3. Dünya Savaşı’nın ilk adımı olarak gösterilen Ukrayna-Rus Savaşı’nın Demokrat Biden döneminde kışkırtıldığını bilmezden geliyor ya da daha kötüsü bilmiyor.

Meseleye Türkiye penceresinden bakarsak Türk-Amerikan ilişkilerinin Obama zamanında ciddi biçimde bozulduğunu, Biden zamanında ise hiç olmadığı kadar kötü olduğunu ve bunun arkasındaki figürün açık Türk düşmanı Kamala Harris olduğunu da aklına bile getirmiyor.

Daha yanı başımızda daha da büyüyecek bir Rus-Ukrayna Savaşı’nı kışkırtacağını saklamayan ve ABD’de endüstriyel askerî kompleksin yancısı olduğu çok belli Kamala Harris’i Wonder Woman olarak görmek için gerçekten çok saf ya da bilgisiz olmak gerekiyor.

Harris’in tek olumlu yönü, İsrail’de Netanyahu’ya karşı olması ve Biden’ı Netahyahu yönetimine mesafe koyması için zorlamış olması.

Aslında çok uzağa gitmeden, Mehmet Ali Yalçındağ’a sorarsa Trump’la ilgili daha iyi fikir sahibi olabilir ve Trump’ın tacizci bir adam, diktatoryal eğilimleri olan bir megaloman kimliğinin altında hiç de öyle savaş yanlısı birinin olmadığını öğrenecektir.

Kamala Harris’in büyüsüne kapılmasın bence.

Son olarak Tansu Çiller’in büyüsüne kapılmış ve “Demir Lady’nın topuk sesleri” demişti.

Sonra o topukların neremize girdiği millet olarak hatırlarız hâlâ.


Herkes mi kötü!

Yukarıdaki yazıya bakıp da, sakın Trump’ın gelmesi Türkiye için çok iyi olur diye düşündüğümü zannetmeyin.

Bugün ABD’de kim başkan seçilirse seçilsin Türkiye için kötüdür.

Trump seçilirse çok kötüdür, Harris seçilirse çok çok kötüdür.

Ancak sorun Trump’ta mı, yoksa Harris’te mi emin değilim.

Bugün medeni dünyanın neresinde bir lider seçilirse seçilsin sonuçları Türkiye açısından iyi olmuyor.

Avrupa’da, Amerika’da her yerde.

Türkiye herhangi bir ülke ile iyi geçinebilmek için sürekli rüşvet gibi taviz vermek zorunda kalıyor.

İlişki sürdürmenin bedeli Türkiye açısından hep ağır oluyor aksi takdirde ikili ilişkilerde hep sorun yaşıyoruz.

Hal böyle olunca da insanın aklına şu geliyor: Acaba bizim mi dış politikamız sorunlu yoksa bizim dışımızda herkesin mi?

20 kere evlenip boşanmış bir adam mı ilişki yürütmekte zorlanır yoksa bu adamla evlenip boşanmış 20 kadın mı!


Cindoruk ve Aslı Baykal

Deniz Baykal gitti, kızı Aslı Hanım kaldı yadigar.

CHP’ye ait olan ama mutemet olarak Deniz Baykal’ın üzerinde görünen Halk TV’nin satışından gelen parayı ne yaptığını hâlâ açıklamayan ve paranın üzerine yattığı iddia edilen Aslı Baykal sürekli olarak konuşuyor.

O konuştukça da benim aklıma sürekli Hüsamettin Cindoruk geliyor.

Hüsamettin Cindoruk’u tanıyanlar diyecek ki “Ne alaka”, tanımayan gençler ise “O kim?” diye soracak.

Önce gençleri aydınlatalım.

Hüsamettin Cindoruk Demokrat Parti saflarında siyasete girmiş, 1950’lerin sonunda bu partiden ayrılmasına rağmen Yassıada mahkemelerinde Demokrat Partililerin avukatlığını üstlenmiş, bu nedenle 2 ay Balmumcu’da hapis yatmış, daha sonra Adalet Partisi’nin kuruluşunda yer almış, Demirel’in en yakınlarından biri haline gelmiş, Demirel’in siyasi yasaklı olduğu dönemlerde “emanetçi” sıfatıyla Doğru Yol Partisi’nin genel başkanlığını yapmış, Demirel’den sonra partiyi Tansu Çiller’e kaptırmış, DYP’nin TBMM dışında kalmasından sonra yeniden başına geçmiş ve 2011 yılına kadar bu partinin başında bulunmuş bir eski politikacıdır. Renkli, esprili, zeki bir adamdır. Aynı zamanda mahalle komşumdur.

Şimdi gelelim “Deniz Baykal’ın kızı ile Hüsamettin Cindoruk ne alaka?” diyenleri aydınlatmaya.

Yıllar önce Hüsamettin Cindoruk’u televizyonda bir programda konuk etmişim.

Eski günleri anlatıyor.

1960’ları. TBMM’de İşçi Partisi milletvekilleri ile Adalet Partisi milletvekilleri arasındaki kavgaları ve bir ara şöyle dedi Cindoruk:

“Bir o zaman Çetin Altan’a çok kızıyoruz ve nefret ediyoruz. Sürekli kavga halindeyiz, küfür kıyamet. Bize göre en kötü adam Çetin Altan. Tabii o zaman daha çocuklarını tanımıyoruz.”

Aslı Baykal ne zaman konuşsa aklıma işte Cindoruk’un bu sözleri geliyor.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Çocuklarımızı kendimizden daha iyi insanlar olarak büyütebildiğimiz zaman.