Beklenen oldu ve Biden seçimden çekildi. İleri yaşı, bunak ve sarsak hareketleri ile zinde Trump karşısında kazanamayacağı çok belliydi. Demokrat oligarşi bastırdı ve nihâyet Biden ve bilhassa karısının inadını kırdı. Barack Obama burada başrolü oynayanlardandı. Muhtemelen Biden’ın yerine kendi karısı Michelle Obama’yı düşünüyordu. Gelin görün ki, sebep veyâ sâiklerini kestirmek zor ama hanımefendinin buna pek gönlü yoktu. Trump’ı en fazla zorlayacak adayın Michelle Obama olduğu biliniyor. Halk katında Michelle Obama’nın çok ciddi bir desteği var. Buna rağmen aday olmak istemiyor. Hanımefendinin çok garantici bir yapısı olduğu söyleniyor. Muhtemelen Demokratlarla Cumhûriyetçiler arasında son münazaradan sonra %6’ya kadar ikincisi lehine açılmış olan makası kalan zaman zarfında kapatabileceğinden emin değil. Henüz, Demokratların adayının kesinleşeceği konvansiyonları yapılmış değil. Belli olmaz. Belki de son anda Michelle Obama iknâ edilip aday yapılabilir. Ama şimdilik meydan Kamala Harris’e kalmış görünüyor. Bilhassa, isimleri tedâvülde olan diğer adaylardan Kamala Harris’e gelen destekler ve bağışların trafiğinde yaşanan hareketlilikler bu ihtimâli kuvvetlendiriyor. Kamala Harris, eğer fevkalade bir gelişme yaşanmazsa Trump’ın rakibi olacak.
Kamala Harris, daha ismi tedavüle sokulduğu andan itibâren Demokrat tabanda bir derlenme ve toparlanmayı sağladı. Seçim tahminlerinde fark %6’dan %2-2.5’lara kadar kapandı. Eğer adaylığı kesinleşecek olursa, ikinci münazarada Trump’ın işi görece daha zor. Çünkü Kamala Harris uzun seneler boyunca hem yerel hem de federal seviyede savcılık yapmış birisi. Mahkeme celselerinde iddia makamı ile müdafaa makamı arasındaki çetin münazaralara çok alışkın ve burada çok başarılı olduğu biliniyor. Bu kabiliyet ve tecrübesini Trump karşısında esirgemeyeceği muhakkak. İkinci münazarada netice Trump’ın aleyhine dönebilir. Eğer böyle olursa, üçüncü münazarada Trump’ın sırtını yere getirmesi işten bile olmayacaktır.
Diğer taraftan Kamala Harris’in Başkan yardımcılığı pek de parlak bir grafik sergilemekten hayli uzak. Yâni, Kamala Harris son derecede silik bir performans ortaya koydu. Dahası, yer yer defolu davranışlarda bulundu. Çok iddialı olduğu Herkes İçin Tıbbî Bakım Hakkı ve Yeni Yeşil Mutabakat projelerinde herhangi bir ilerleme sağlanamadı. ABD’deki sosyal eşitsizliğin düzeltilmesi husûsunda yazdıkları ve yaptığı konuşmalar bir çözüm getirmekten uzak, sâdece çarpıcı tespitler ortaya koymaktan ileri gitmedi. Hâsılı Kamala Harris, sosyal soslu söylemine mukâbil, hakikatte o bildiğimiz liberal elitist çizginin dışına çıkamadı.
Trump’ın kesin olarak seçileceğini düşünen, daha şimdiden buna emin olan çevreleri aceleci bulduğumu daha evvel kaydetmiştim. ABD’deki müesses nizâmın ağırlıklı olarak savaşkan (militarist) neocon kadrolarca kontrol edildiğini biliyoruz. Bu kontrolün, akılcı ve akıldışı iki boyutu var. İlki reelpolitik ve bizatihî reel olan ekonomik boyut. ABD ekonomik üstünlüğünü pek çok sektörde kaybetmiş durumda. Mukayeseli üstünlükler itibârıyla elinde kalan tek ana sektör savaş sanayii ve üretimi. Bu üstünlüğünü kanırtarak dünyâ hâkimiyetini devâm ettirebileceğini düşünüyor. İkinci boyut ise bu reel ve akılcı boyutun son derecede öznel ve akıldışı olan bir teopolitik misyon ile eşlenmesi. Demokrat oligarşi ve onun kontrol ettiği ABD müesses nizâmındaki manzara bu. Buradaki temel mesele, bunun faturasının son kertede ABD halkına çıkarılmakta ve çıkarılacak olması. Sıradan bir Trump taraftarı her ne kadar câhillikle suçlansa da bunun şöyle böyle farkında. Trump da işte tam da bu noktada devreye girerek popülist bir söylemle savaşkan ekonomiye saldırıyor. Trump’ın savaşlara karşı çıkarken ahlâkî bir kıstas kullanmıyor. Kullandığı kıstas, savaşkan ekonominin zannedildiği ekonomik olmadığı, Amerika’ya kârdan ziyâde mâliyet ve zarar getirmesi. Trump’ın gözünde Rusya-Ukrayna savaşı ekonomik bir değer taşımıyor. Kuzey Kore veyâ Çin ile dalaşmak ve savaşmak da mânâsız. Bunlar ABD’nin yükünü arttırıyor. Gelin görün ki, Demokrat oligarşi ile aynı teopolitik misyonu paylaşması. Burada ne hikmetse ekonomik akıl yürütmeden ziyâde teopolitik bir akıl yürütme yapıyor. Trump’ın eş anlı olarak Çin, Rusya’yı rahatlatması, İsrâil’i cesâretlendirmesi ve İran’ı tedirgin etmesi bu çelişkinin eseri olsa gerekir. Demek ki abartmamak gerekiyor. Demokrat oligarşinin Trump’tan nefret etmesi her şeyden evvel bir ölçek meselesiyle alâkalı. Trump’ın tam kapasite çalışan savaşkan ekonominin motorunu susturacak olması değil, gazını azaltması.
Demokrat oligarşi ve ABD müesses nizâmı çok açık ki, Trump’ı istemiyor. Zihnindekilerinin ne kadarını yapabilir, kestirmek çok zor, ama Trump’ın muhtemel ikinci gelişinin çok daha bilenmiş bir geliş olacağının farkında. Vance daha şimdiden yerleşik kadroları gözlerinin yaşına bakmadan tasfiye edeceklerini ifâde etti. Demokrat oligarşi Trump’ın gelişini Biden ile engelleyemeyeceklerini anladı. Teamüllerin tersine erken bir münazara yaptırdılar ve Biden’ı elediler. Bir kısmı Trump’a akan Hispanik ve siyâhî oyları geri çevirmek için Biden gibi beyaz değil renkli bir aday bulmaları elzemdi. Adayın kadın olması da, Trump’a oy veren kadın seçmenlerin aklını çelmek içindi. Hâsılı, filânca veyâ feşmekânca bir erkek vâli değil, ya Michelle Obama veyâ Kamala Harris’ten birisi olacaktı. Oligarşinin, Michelle Obama gibi toplumsal tabanı olan, düzgün beslenen ve yaşayan, belki de yeri geldiğinde kendilerine hayır diyebilecek zekî ve şahsiyetli birisini, seçimi kazanmayı daha fazla garanti etse dahi tercihe şâyan bulmadıklarını düşünüyorum. Savcılıktan gelme, tabanda çok fazla karşılığı olmayan, şahsiyeti silik, alkole daha fazla bağımlı birisi olarak Kamala Harris’te karar ettiler. Tabiî ki daha henüz kesin bir durum yok. Eğer Demokrat konvansiyonda bir sürpriz olur Michelle Obama aday olarak ilân edilirse bu, Demokratların yaptırdıkları kamuoyu yoklamalarında çok ciddî bir kaybetme riski olduğunu gördüklerini, bu sebeple çok gönüllü olmasalar Obama’yı ileri sürmek zorunda kaldıklarını gösterecektir. Değilse şimdilik Kamala Harris’in önünde bir engel kalmadığı ortadadır.
#