AYM, Erken Seçim, Orta Doğu, Rusya, ABD: Türkiye icin uzun ve sıcak bir yaz

İklim değişikliği nedeniyle yaşadığımız, daha vahimini de bu yaz yaşayacağımız söylenen hava sıcaklıklarından bahsetmiyorum sadece. Hem ülke içinde hem de küresel düzlemde oldukça sıcak bir yaz gündemi bekliyor bizi.

Sıcak yaz, AYM kararı

Anayasa mahkemesinin son gecikmiş kararları tesadüf olamaz. Malum, Anayasa’nın 153/2. maddesinde Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yürümeyeceği açıkça düzenleniyor. İptal edilenlerin yerine yeni düzenlemeler için de hükümete bir yıl süre verildi.

Dolayısıyla, siyasi önem taşısa da değişimler açısından halihazırda pratik değeri çok yüksek değil bu kararların.

Anayasa Mahkemesi üyelerinin çoğunluğunun mevcut iktidar tarafından atandığı düşünüldüğünde bu kararın güncel anayasal değişiklik çabasına mühimmat sağlamak dahil başka amaçları olduğu da düşünülebilir.

Erken seçim tartışmaları

İktidar blokunun iki ana omurgası olan AKP-MHP çekişmesi önümüzdeki aylarda daha da keskinleşebilir. 31 Mart yerel seçimlerinden AKP’nin tarihinde ilk kez ikinci parti olarak çıkması, sonraki süreçte oy desteğinde azalmanın sürmesi “erken seçim olabilir mi?” sorusunu gündeme getirmişti. CHP’nin sorumlu ve sonuç alıcı muhalefet anlayışını ortaya koyması bu soruyu geri plana iteklemişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yumuşama”, CHP genel başkanı Özel’in “normalleşme” dediği sürecin oyalama noktasına gelmesinden endişe edenler, karşı çıkanlar vardı. Özellikle MHP bu yakınlaşmadan ve bu sürecin yarattığı beklentilerden hiç hoşnut değildi; bu poziyonunu şüpheye yer vermeyecek açıklıkta Erdoğan’a ilettiği de bir sır değil.

Kobanı Davası, Yargıtay başkanı seçimi, yeni Yargı Paketi hazırlıkları, Maarif Müfredatı, 1 Mayıs tutuklamaları ve de kayyum politikaları CHP’nin beklediği değişikliklerin gelmeyeceğine işaret ediyordu. Bu nedenledir ki, siyasette “topal ördek” konumuna karşın Erdoğan’ın hala belirleyici güç kalması, AKP’ye kendini toparlama fırsatı verilmesi ve CHP muhalefetinin etkisiz kaldığı eleştirileri yüzünden ciddi baskı altında kalan Özel ilk kez “Böyle giderse erken seçimi millet ister, önünde kimse duramaz” mesajını verdi.

Yani, bir anlamda “çin lambadan çıktı” ve AKP’nin “dört yıl seçim yok” rehaveti olmayacak bundan sonra. İster istemez ekonomiye, dış politikaya ve güvenlik stratejilerine yansıyacak bu beklenti.

Rusya-Ukrayna

Daha önce yazdığım gibi, bu yaz Rusya, Ukrayna “işini” bitirmek isteyecek; Batı, ya Ukrayna’yı kaderine bırakacak (ki zayıf bir olasılık) ya da Ukrayna yanında Rusya’ya yüklenecek, başka bir deyişle havayı ısındıracak yanıbaşımızda. Biden’in sınırlı da olsa Amerikan silahlarının Rusya’ya karşı kullanımına izin vermesi bunun ilk işareti. Macron’un NATO askeri gönderilebileceğine dair açıklamalarının arka planını da bu kapsamda okumak lazım.

Burada NATO üyesi, Rusya ve Ukrayna komşusu olarak Türkiye’nin önümüzdeki sıcak aylarda alacağı pozisyon hem Rusya hem de Batı açısından kritik önemi haiz.

Suriye’de sıcak yaz

PKK/YPG’nin 11 Haziran’da Suriye’nin kuzeyinde düzenleyeceği seçimler “oyun değiştirici” nitelikte, yapılsa da yapılmasına izin verilmese de. Türkiye’nin bölgede yeni bir “teröristan” kurulmasına izin vermeyeceğini ilan ettiği sert tepkisinin ardından bölgede başka protestolar da yükseldi.

ABD’nin temkinli (ama seçimin meşruiyetini sorgulamayan) açıklamasının ardından Irak’ın Kürt bölgesinde Barzani yanlılarının “seçimin Kürtlerin seçimi olmadığını” belirtmesi dikkat çekici idi. Barzani-Talabani hesaplaşmasının bir yansıması olarak “Rojava Toplumsal Sözleşmesi’nin” Süleymaniye’deki Talabani yönetimince onaylandığı Kürtler arasındaki anlaşmazlığı, hatta kimin kimin arkasında olduğunu gösteriyor.

Asıl, Esad yönetiminin kendi egemen toprakları üzerinde yapılacak bu seçime henüz tepki vermemesi çok şaşırtıcı. Rusya’nın tavrı da henüz açıklık kazanmadı.

En önemlisi bir hafta sonra gerçekleşeceği anlaşılan bu seçimler karşısında kendi milli güvenliği tehdit altına girecek Türkiye’nin şimdiye kadarkinden farklı somut eylemler kapsamında ne yapacağı.

Çin ile ilişkiler

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan uzun bir aradan sonra gerçekleşen Pekin’deki üst düzey görüşmelerde bilinen dosyaların ötesinde neler konuştu?

Çin tarafı, tarafların birbirlerinin temel çıkarlarına ve hassasiyetlerine saygı gösterme konusunda mutabık kaldıklarını belirterek, “Yabancı güçlerin demokrasi ve insan hakları gibi bahaneler adı altında iki ülkenin iç işlerine karışmasına karşı çıkmalıyız,” ifadesini kulanmayı tercih etti. Fidan’ın Çin’in “yumuşak karnı” Sincan Uygur Özerk Yönetim bölgesini ziyaretinin arka planını da anlamamız gerekiyor.

Dahası, Ankara Çin ile ilişkilerden ne bekliyor ve ne tür kazanımlar elde etti son ziyarette?

Türkiye BRICS’e üye mi olacak?

Kremlin Sözcüsü Dmitry Peşkov’un, Türkiye’nin BRICS’e üye olabileceğini, topluluğun bir sonraki zirvesinde konunun gündeme geleceğini söylemesi ve Pekin temasları sırasında Türkiye’nin BRICS’e katılmayı isteyip istemediği yönündeki soruya Hakan Fidan’ın, “Elbette isteriz, neden istemeyelim” cevabını vermesi başka bir sıcak gündem maddesi.

Fidan’ın, 10-11 Haziran tarihlerinde Rusya’da düzenlenecek BRICS dışişleri bakanları toplantısında nasıl karşılanacağı, üyeliğin gündeme alınıp alınmayacağı merak konusu. Bu konuda Rusya ve Çin’in farklı düşündüğü biliniyordu, Fidan’ın son Pekin ziyaretinden sonra Çin’in tavrı değişir mi?

2006’da Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in ortaklığında BRIC olarak kurulan örgüt, Güney Afrika’nın da katılmasıyla BRICS’e dönüşmüştü. Geçen yıl alınan genişleme kararıyla da Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri topluluğa katıldı. Daha önce üyelik yönünde girişimde bulunan Arjantin başvurusunu geri çekerken, Suudi Arabistan katılım sürecini beklemeye aldı.

“BRICS üyeliği mi yoksa işbirliği mekanizmalarının güçlendirilmesi mi?” sorusuna verilecek yanıt Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde çok önemli bir dönemeç noktası olabilir.

Benim tahminim, ekonomik kırılganlığı devam ettiği ve Batı ile ilişkilerde yeni bir “kalibrasyon” çabalarının devam ettiği, BRICS’den somut bir yarar gelmeyeceği anlaşılan bir dönemde kulvar değiştirmek anlamına gelebilecek BRICS üyeliğinin sözkonusu edilmeyeceği yönünde.

Ortadoğu sıcak gelişmelere gebe

İsrail’in Gazze saldırı ve katliamları ile birlikte hem ne idüğü belirsiz (ve ABD tarafından İsrail’in kabul ettiğinin açıklandığı) ateşkes konuşuluyor hem de daha büyük resmin bir parçası olarak Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi çabaları.

İran’da Cumhurbaşkanı’nın bir helikopter “kaza”sında hayatını kaybetmesi, İsrail ile Suudi Arabistan ilişkilerinin Washington arabuluculunda canlandırılması, Körfez ile İsrail arasındaki Abraham Anlaşmalarının zedelenmesine izin verilmemesi, Türkiye’nin (şimdilik) Suriye ile ilişkiler hariç tüm Arap dünyası ile ilişkilerindeki normalleştirmesi, Irak ile Kalkınma Yolu projesinde anlaşılması ve yukarıda belirttiğimiz PKK seçimleri ile Kürt kartının yeniden ısıtılıp ortaya atılması hepsi birbiriyle alakalı.

ABD’de seçimler

Trump’ın Kasım ayındaki seçimleri kazanma ihtimali hala yüksek.2025 basında Beyaz Saray’a oturursa hem küresel ekonomik ve güvenlik mimarisi, hem AB, Rusya ve Çin ile ilişkiler, hem de ABD-Türkiye ilişkileri ciddi bir dönüşüm geçirebilir. Birçok uluslararası oyuncu Biden sonrası döneme hazırlık için önümüzdeki yaz aylarının ygane fırsat penceresi olduğunu düşünüyor, bu yönde hareketleniyor.

Ve yukarıda saydığımız tüm bu dinamiklerin hepsi Türkiye’de yazın ne kadar sıcak geçeceğini gösteren işaretler.

Sıcaklığı daha da arttıracak başka gelişmeler de var ama onları isterseniz bir sonraki yazımıza bırakalım.