Geçen yıl içinde üç kez şampiyon olan Türk Kadın Voleybol Milli Takamı oyuncularının isyanını gördünüz herhalde.
Bir turnuva için takım halinde ABD’ye doğru yolan çıkan voleybolcularımız, hep birlikte ekonomi bölümünde, diğer yolcuların arasına serpiştirilmiş biçimde 11 saat sürecek yolculuğa çıktılar.
Şampiyonlara layık görülen, 2 metre boyundaki kızlarımızı, daracık koltuk arasına sıkıştırmak, olmuş. Voleybol takımındaki oyuncularımız ise “Bizim kadar başarılı olmayan takımlara özel uçak tahsis ediliyor, bize ekonomi layık görülüyor” isyanında.
Kızların isyanı, milletin isyanına dönüşünce, Voleybol Federasyonu THY’yi suçluyor, THY Voleybol Federasyonu’nu.
Voleybol Federasyonu diyor ki, “Biz söyledik ama sponsorumuz THY upgrade etmedi” yani ekonomi biletlerini business class’a çevirmedi. THY diyor ki, “Anlaşmamıza göre zaten az sayıda upgrade hakları var. O oda boş koltuk olursa kullanılabiliyor, bu kez boş koltuk yoktu”.
Ardından Voleybol Federasyonu bir açıklama daha yaparak THY’yi yalancılıkla suçluyor!
Bu arada sosyal medyadaki organize kötülük, yani troller de devreye sokulmuş ve “Herkes tasarruf tedbirlerine uyuyor voleybolcular business class’ı hangi hakla istiyor” demeye başlamışlar.
Peki kim haksız!
THY mi, Voleybol Federasyonu mu, voleybolcular mı!
Voleybolcuların haksız olmadığı kesin!
THY ile Voleybol Federasyonu’nun ise ikisi birden haksız.
Diyelim ki, THY ekonomi olan biletleri upgrade etmedi ve şampiyon oyunculara business class bilet vermedi.
Voleybol Federasyonu bu biletleri parasıyla da mı alamadı!
Baktın olmuyor. Farkını öder alırsın.
Ödeyeceğin topu topu 14 adet biletin farkı.
Voleybol Federasyonu’nun 27 adet sponsoru var. Bunlardan gelen parayı ne yapıyorsunuz bilemem ama şampiyonlara bilet alabilirsiniz herhalde.
İşin THY tarafı da başka bir alem.
Anlaşma gereği şampiyon voleybolcularımızın biletlerini bir üst sınıfa çıkaramayan THY, bir gün önce Madrid’de bir uçak dolusu “beleşçi” götürüyor.
Yediriyor içiriyor, gezdiriyor.
Bir de davet veriyor.
Peki o götürdükleri ile anlaşması mı var da hepsini business class uçuruyor?
Hani trolllerin “tasarruf” dediği uygulama?
Sadece Dünya Şampiyonu, Avrupa Şampiyonu takıma mı var tasarruf?
Avrupa Şampiyonası finallerine giden futbolcuları da ekonomi sınıfında yolcuların arasında mı uçuracaksınız?
Yoksa üzerine milli takımın resmedildiği özel uçakla mı!
Bu gördüğünüz aslında tam da AKP tipi tasarrufun fotoğrafıdır.
Başarılı olan ve arkasında bir güç olmayan ezilir, tasarrufa takılır; arkasında güç olan ise başarısız olsa da ne tasarruf tanır, ne tedbire takılır.
Voleybol kadın milli takımımızın başına gelen dönemin aynasıdır.
Yönetim kurulu üyesi olunmaz doğulur
THY’den bahsetmişken, öğrendik ki, Türk Hava Yolları yönetim kurulu üyelerinin “huzur hakkı” denilen ücretleri arttırılmış.
102.000. TL’ye çıkarılmış.
2022’den bu yana artış oranı yüzde 400.
Meselenin para kısmında değilim açıkçası.
Sadece yönetim kurulu üyelerinin bazıları dikkat çekici.
Mesela Fatmanur Altun.
Soyadı yabancı gelmemiştir muhtemelen.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un eşi.
THY yönetim kurulunda bağımsız üye.
Aslında İstanbul Üniversitesi’nde sosyoloji okumuş.
Sonra Marmara Üniversitesi’nde Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Araştırma Enstitüsü’nde yüksek lisans yapmış, adını sanını duymadığım birtakım dergilerde (Havacılık ya da ulaşım ile ilgisi olmayan) yazarlık editörlük yapmış.
Ama asıl uzmanlığı “Yönetim Kurulu üyeliği”.
Önce AKP İstanbul İl Örgütü’nde yönetim kurulu üyeliği yapmış.
Sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ’de yönetim kurulu üyesi olmuş.
Ardından TÜRGEV’de önce yönetim kurulu üyesi sonra yönetim kurulu başkanlığına getirilmiş.
Bu arada Marmara Üniversitesi Ekonomik ve Sosyal Alanda Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi’nin de yönetim kurulunda.
Sonra CHP’li birkaç belediyedeki eş dost atamaları “vicdanları yaralıyor”.
Doğrudur.
Kanatıyor.
Ama hâlâ vicdan sahibi olanları.
Vicdanları çoktan ölmüş olanlarınkini değil!
Şimşek evinize de göz dikti
Türk halkı yatırımcı bir millet olmadığı, borsa gibi araçlara da haklı olarak çok güvenmediği için geleneksel olarak enflasyona karşı emlak yatırımları ile kendini korumaya almıştır.
Hem kendi hem de çocuklarının geleceği için ev alır, emlak alır.
Ortalama vatandaş elbette bununla zengin olmaz ama en azından parasını korur ve bir sonraki nesle aktarmayı bu yolla başarır.
AKP iktidarı, şimdi buna göz dikmiş görünüyor.
İktidarı finanse etmek ve son yıllarında çevresindeki zenginlere daha da para aktarmasına imkan sağlamak için fakir fukaranın maaşına göz diken ekonomi yönetimi şimdi de orta hallinin evine, barkına göz dikti.
Mehmet Şimşek, 5 yıldan daha uzun süreli elde tutulan konutların satışındaki vergi istisnasını kaldırmaya ve tüm konut satışlarına yüzde 40 vergi getirmeye hazırlanıyor.
Bununla ilgili eleştirilerimizi geçen hafta kaleme aldık.
30 yıl önce 100 bin TL’ye aldığınız bir evi bugün 5 milyon TL’ye satarsanız aradaki farkın vergisini ödeyeceksiniz. Üstelik de belediye değerinden değil, bilirkişi tarafından belirlenecek gerçek değer üzerinden.
Türkiye gibi son 50 yılını yüksek enflasyonla yaşamış bir ülkede saçmalık.
Üstelik mağduriyet sadece vatandaş için değil, şirketler için de geçerli olacak.
Kriz döneminde sermayesini güçlendirmek için gayrimenkul satarak, sermayeye katmak isteyenler de ciddi kayıplara uğrayacaklar.
Dahası böyle bir durum kentsel dönüşümün de önüne set çekecek.
Bu arada Mehmet Şimşek’in niyeti de ortaya çıkmaya başladı.
Şimşek, kentsel dönüşüm adı altında rantı gelirlerini halkın elinden alıp, müteahhitlere ya da sermaye sahiplerine aktarmayı sağlayacak bir plan peşinde.
Bunu da “Proje Gayrimenkul Yatırım Fonu” adı altında süsleyip getirecek.
Oysa yapılacak olan şu, vatandaşa ait binalar, araziler, kamuya ait araziler şirketlere peşkeş çekilecek.
Dev emlak şirketleri oluşturulacak.
Mehmet Şimşek’in bu süslü projesini Kalyon İnşaat’ın yöneticisi Mehmet Kalyoncu’nun bir süre önce gündeme getirdiği “Biz yüzbinlerce konut yapıp kiralayalım” önerisi ile üst üste koyarsanız ne dediğim daha iyi anlaşılır.
Belli ki, artık vatandaşın evine de göz kolmuşlar.
Onu da almadan gitmeyecekler!
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Vicdanlarını çoktan kaybetmiş olanların başkalarının vicdanlarına seslenmeye hakkı olmadığını anladığımız zaman.