UZUN bir süreye yayılan seçim sonuçlarına ilişkin yazı dizim nedeniyle yakından izlediğim bazı önemli konuları zamanında değerlendirmeye imkânım olmadı.
Gerçi tekrar olacak ama Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Zühtü Arslan’ın kurumdaki görev süresinin dolması nedeniyle ayrılması ve yerine Başkan Vekili Kadir Özkaya’nın seçilip göreve başlaması bu başlıklardan biriydi.
Son aylarda siyaset sahnesinde ve yargı dünyasındaki tartışmalarda bazı kesimlerce sıkça hedef tahtasına konan, projektörlerin üzerine çevrildiği Anayasa Mahkemesi, bu sıkıntılı dönemde yoluna yeni bir başkanla devam edecektir.
Özkaya, geçen dört yıl boyunca mahkemede Başkan Vekili ve aynı zaman zarfında bireysel başvuruları inceleyen iki daireden biri olan İkinci Daire’nin de Başkanı olarak görev yapmıştı.
İdare hukuku kökenli olan Özkaya, Danıştay kontenjanından AYM’ye gelmiş bir üye. Kendisi, Recep Tayyip Erdoğan’ın 2014 yılı ağustos ayında Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra aynı yılın sonunda aralık ayında AYM’ye atadığı ilk üye. Mahkemedeki görev süresinin dolacağı 2026 yılı sonuna kadar başkanlık makamında oturacak.
*
Öncelikle, Prof. Arslan ile Özkaya arasında geçen 19 Nisan tarihinde düzenlenen görev devir teslim töreninin zarif ölçülerin hakim olduğu bir ortamda gerçekleştiği belirtilmeliyiz.
Örneğin Özkaya, konuşmasında Arslan’ın yönetimindeki “tamamen akla dayalı, realiteye uygun idare anlayışı ve icrasının takdire şayan olduğunu”kaydederek, kendisinin “mahkemede kurumsallaşma ve verimliliğe çok önemli katkılar yaptığını” söylüyor. Mahkemenin “bugün geldiği noktadaki başarısının en önemli nedeninin Prof. Arslan’ın gösterdiği gayret ve tercihler olduğunu” anlatıyor.
Kendisinin bir “takımdaşı” olarak “bu ruhla bayrağı onun bıraktığı yerden daha ileri noktalara götürme gayretinde olacağını” belirtiyor. Özkaya’nın konuşmasının en çarpıcı kısmı selefi hakkındaki şu sözleri olmalıdır:
“Sayın başkanımız hem bu yönlerden hem de hak eksenli yargılama anlayışıyla Anayasa Mahkemesi tarihine, Türk hukuk tarihine gerçekten kendisine bir yer oluşturdu, bir yer edindi. Bu da ayrıca bir kez daha takdir edilmesi gereken bir özelliği. Herhalde anayasa hukukuyla uğraşan, insan hak ve özgürlükleriyle uğraşan her ilgili kişinin, hak eksenli yaklaşım, hak eksenli paradigma denildiğinde aklına ilk Zühtü Arslan ismi gelecektir. Kendilerini çok özleyeceğiz mahkememizde.”
*
Prof. Arslan’ın “hak eksenli” yaklaşımını öven Kadir Özkaya, mahkemenin yeni üyesi Prof. Ömer Çınar’ın bir hafta sonra 25 Nisan tarihindeki and içme töreninde yaptığı konuşmada bireysel başvuru mekanizmasını kuvvetli ifadelerle savunmuştur.
Özkaya, bireysel başvuruyu “Türk yargı tarihinin en büyük reformlarından ve yüz yıllık Cumhuriyet tarihimizin hukuk sistemimize ilişkin en önemli kazanımlarından biri” olarak nitelendiriyor.
Kendisinin geçen 10 yıl boyunca AYM’nin bireysel başvuru dosyalarında verdiği sayısız hak ihlali kararının altında imzası bulunuyor. Özkaya, bunların bir bölümünde düz üyedir. Son dört yıldır ise hem AYM Başkan Vekili hem de İkinci Daire’nin Başkanı olarak bu kararlara katılmıştır. Tabii azınlıkta kalıp karşıoy yazısı kaleme aldığı birçok karar da vardır.
*
Mahkemenin arşivlerini araladığımızda, Özkaya’nın içeriği nedeniyle kamuoyunda ve siyaset dünyasında hassasiyet yaratan bazı kritik dosyalarda genellikle daha güvenlik odaklı bir çizgide durduğunu görüyoruz.
Örneğin, mahkemeden 26 Temmuz 2019 tarihinde çıkan ünlü ‘Barış Akademisyenleri Bildirisi’ kararı (Füsun Üstel başvurusu) bunlardan biridir. AYM, bu kararında bildiriye imza atan akademisyenler hakkında soruşturma açılmasının ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna hükmetmişti. O tarihte 16 üyesi olan mahkemede oylar 8’e 8 eşit çıkmıştı. Ancak eşitlik halinde Başkan’ın oyu ağırlıklı oy sayıldığından, Arslan’ın aldığı tutum sonucu mahkemedeki denge ihlal kararına kaymıştı. Bu kararda Özkaya ihlal olmadığı yönünde oy kullanmıştı.
Keza, AYM’nin Osman Kavala hakkında biri 2019 diğeri 2020 yılı sonunda olmak üzere verdiği ve kendisinin tutuklanmasında ‘ihlal olmadığına’ hükmettiği her iki bireysel başvuru kararında da, Özkaya çoğunlukla birlikte tutum almıştır. Buna karşılık Kavala’nın tutukluluğunun Anayasa’nın ihlali olduğunu düşünen ve azınlıkta kalan Başkan Prof. Zühtü Arslan, her iki karara da muhalefet şerhi yazmıştı.
Başka örnekler de verilebilir. AYM, Wikipedia’ya getirilen erişim yasağı konusunda 26 Aralık 2019 tarihinde ifade özgürlüğü açısından ‘ihlal’ kararı verdiğinde, Özkaya bu kez söz konusu yasakta ihlal olmadığı yönünde tutum alan azınlık içindeydi. Özkaya, bu kararda da Muammer Topal, Rıdvan Güleç, Recai Akyel, Yıldız Seferinoğlu ve Selahaddin Menteş ile ortak muhalefet şerhi yazmıştır.
Özkaya, bu arada HDP’nin AYM’de görülen kapatma davasında, geçen yıl önce ocak ayında partiye Hazine yardımının bloke edilmesi kararına katılmış, mahkemenin iki ay sonra tutum değiştirip blokajı kaldıran ikinci kararına ise muhalefet etmiştir.
*
Özellikle yakın zamanların iki kritik kararındaki muhalefet şerhlerine dikkat çekmek de Özkaya’nın bakışını anlamak bakımından önem taşıyabilir.
Bunlardan biri, mahkemenin 22 Şubat 2023 tarihinde aldığı ve kadınların evlendiklerinde istedikleri takdirde yalnızca kızlık soyadlarını taşıyabilmelerinin önünü açtığı ihlal kararıdır. Mahkeme, bunu yasaklayan yasa hükmünü Anayasa’ya aykırı bulmuştur. Bu karar Özkaya’nın da dahil olduğu 6 muhalif oya karşı 9 oyla çıkmıştır. Burada muhalefet şerhi yazanlar, Özkaya, Muammer Topal, Yıldız Seferinoğlu, Selahaddin Menteş, İrfan Fidan ve Muhterem İnce’dir.
AYM’nin son zamanlardaki en önemli bireysel başvuru kararlarından biri olan, zorunlu din kültürü derslerinin müfredatında ihlal bulan kararında da Özkaya yine azınlıkta kalmıştır. ( Hüseyin El, Nazlı Şirin El başvurusu)
Mahkeme, 7 Nisan 2022 tarihli kararında Anayasa’nın 24. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan “ebeveynlerin eğitim ve öğretimde dinî ve felsefi inançlarına saygı gösterilmesini isteme hakkının ihlal edildiğine” hükmetmiştir. Bu karara Kadir Özkaya, Hicabi Dursun, Muammer Topal, Recai Akyel, Yıldız Seferinoğlu, Selahaddin Menteş, İrfan Fidankarşıoy kullanmıştır.
*
Farklı yönde seyredebilen bütün bu kararlara rağmen, AYM’de son yıllarda sarkacın özellikle ifade özgürlüğü ve tutuklamaları ilgilendiren özgürlük hakkı gibi başlıklarda ilk dönemdeki liberal doğrultuya kıyasla güvenlikçi bakışa doğru kaymakta olduğu malumun ilanıdır. Bu yöneliş mahkemenin kompozisyonunun değişmesine paralel bir şekilde beliriyor.
Böyle de olsa, Özkaya, Arslan’ı uğurlarken selefinin simgelediği “hak eksenli” çizgiyi kuvvetli ifadelerle sahipleniyor.
Ayrıca, 25 Nisan tarihli konuşmasında da bireysel başvuru mekanizmasını sahip çıkarken alınan kararlar arasında kamuoyunda tartışma yaratanların sayısının “çok az” olduğuna dikkat çekiyor. Daha sonra “Türkiye’de de sorun olarak görülen bazı durumlar için bir takım düzenlemelerin düşünülebileceğini” belirterek, muhtemel bazı değişiklikler konusunda esnek bir tutum sergiliyor.
Bununla birlikte hemen ardından “Bireysel başvuru yolunun bugünkü işlevselliğiyle mutlak gerekliliği konusunda toplumumuzda ortak bir kanaat oluşmuştur. Bu kanaatin de bir gereği olarak yapılabilecek anayasal ve yasal düzenlemelerde müessesenin bugünkü işlevselliğini kaybetmeden korunması gerektiğini düşünüyoruz” diye konuşuyor Özkaya.
*
Bireysel başvurunun etkinliğinin sınırlanması niyetleri karşısında, AYM’de hak eksenli yaklaşım nasıl sürdürülebilecektir? Bu mekanizmanın işlevselliğini kaybetmeden nasıl korunabileceği, önümüzdeki dönemin temel hak ve özgürlükler açısından en kritik sorularından biridir.
Kadir Özkaya’nın bireysel başvuru hakkının aşınmaması yönünde sergileyeceği kararlılığın derecesi, başkanlığı açısından da önemli bir sınav olacaktır. Burada ortaya konacak kararlılık, kuşkusuz AYM kararlarının uygulanmasının sağlanmasını da içermek durumundadır.
Paylaş