Kim buldu!

Dün Youtube’daki yayınımda İran Cumhurbaşkanı’nın helikopterini Türk Akıncı İHA’nın bulduğundan söz ederken, bunun İran’ın drone teknolojisinin pek de iyi olmadığını gösterdiğini, ambargolar nedeniyle pek çok hayati ürüne ulaşamayan İran’ın belli ki bu teknolojilerden yoksun İHA’lara sahip olduğunu ve Türkiye’nin ise İran’dan daha yetenekli İHA’lara sahip olduğunun kanıtlandığını ama bu durumu da abartmamak gerektiğini, başka ülkelerin elinde de bu işi yapabilecek drone’lar olduğunu Türkiye’nin bölgeye yakın olması nedeniyle İran’ın talebi üzerine drone yollayarak enkazı bulmakta başarılı olduğunu anlattım.

Troller ve iktidar destekçileri delirdi.

Yahu kötü bir şey demedik diyeceğim ama benim sözleri kesip biçip, yayınladıkları için ne dediğimden habersiz saldırdılar.

“Kıskançlığımdan çatlıyormuşum, bütün dünya Türk İHA’sının başarısını överken, aleyhte konuşan tek benmişim.”

Aleyhte konuştuğum da yok, umurumda oldukları falan yok.

Saldırıları da ben de sadece Kasımpaşa duygusu yaratıyor ama “Kıskançlığından çatlıyor” demelerindeki saçmalığa da inanamıyorum.

Ne İHA imalatçısıyım ne de İHA satıp para kazanıyorum.

Kıskanacak bir durumum yok sadece abartılı övünmelere karşıyım.

Ama madem öyle gelin böyle.

Türk drone’ları ile ilgili olumlu haberler, yorumlar Batı basınında zaman zaman çıkıyor. Ama benden duymuş olmayın ama bu olayla ilgili olarak dünyanın Türk İHA’sının başarısını övdüğü falan yok.

“Türk Drone’nun müthiş başarısı” şeklinde haberler sadece iki mecrada yayınlanıyor.

Bunlardan biri AA yani Anadolu Ajansı.

Diğeri ise TRT yani Türkiye Radyo Televizyon Kurumu.

Başka bir yerde Türk drone’nun müthiş başarısı diye alkış tutanlar yok.

Bir iki Ortadoğulu internet yayınında da Türk drone buldu haberi var ama hepsinin kaynağı AA ve TRT.

Buna mukabil, İran medyası tam tersini söylüyor.

Anadolu Ajansı ve TRT Türk İHA’sı Akıncı’nın başarısını Türk halkına duyurduğu saatlerde Avusturalya merkezli ve Dr. Abdülatif Halimi tarafından yönetilen The Spectator Index adlı haber hesabı “İran devlet medyası, helikopter enkazının Türk drone tarafından bulunduğunu yalanlıyor. Türk drone’unun işaret ettiği yerde bir enkaz yoktu” diye yazıyordu.

Nitekim daha sonra kazaya uğrayan helikopterle beraber yolculuk eden diğer helikopterlerdeki İranlı yetkililer de benzer açıklamalar yaptılar.

Diğer helikopterdeki yolcu kaza yerinin yakınındaki bir madene inerek düşen helikopteri aramaya başladıklarını ve helikopterdeki yolculardan o sırada hâlâ hayatta olan biri ile telefon bağlantısı kurduklarını, BBC’ye konuşan bir İranlı enkazı kendilerinin bulduğunu, enkaz bulunduğu sırada Türk İHA’sının 10 kilometre uzakta bir yerde olduğunu iddia etti.

Belki onlar da palavra sıkıyordur.

Bilemem.

Ama bildiğim şu.

Size anlatılan her şeye inanmayın.

İHA yapmak, drone yapmak iyi bir şeydir, terörle mücadelede, istihbarat faaliyetlerinde, hava kuvvetleri olmayan düşmanlara karşı etkilidir.

Ama drone yapmak her şey değildir.

Üç beş İHA ile dünyayı fethedemezsiniz.

Edeceğinizi zannederseniz biri gelir yorganı üzerinize örter, gerçekle baş başa kalırsınız.


Türk ekonomisinde Seçil Erzan tarzı

Ekonomi yönetimi övünüyor.

“Türkiye’ye kaynak akıyor” diye.

Doğrudur. Bir sıcak para girişi olduğu ortada.

Buna kaynak demek ne kadar mümkün bilmiyorum.

Olay şu aslında.

Kur sabit, enflasyon ve buna bağlı olarak faiz ise yüksek olunca Türkiye bir kez daha bir sarmala girdi.

Yabancılar veya bıyıklı yabancılar geliyor, Türkiye’de büyük miktar dolar döviz bozduruyor parayı faize yatırıyor, dönem sonunda faizini alıyor, parayı yeniden dolara çeviriyor ve gidiyor.

Diyelim ki 1 milyar dolarınız var.

Getirip bozduruyorsunuz.

30 milyar TL alıyorsunuz.

Bunu herhangi bir Türk bankasına yüzde 60 faizle mevduat olarak yatırıyorsunuz.

6 ayın sonunda 30 milyar liranıza 9 milyar lira faiz geliri oluşuyor.

Faizle birlikte 39 milyar TL’yi alıyor, kur artmadığı için yine 30 TL’den bu kez 1,3 milyar dolar alıp gidiyorsunuz.

6 ayda dolara yüzde 30 faiz.

Dünyanın başka hiçbir ülkesinde bulunamayacak bir faiz, hiçbir işte elde edilemeyecek bir kâr.

Bir “sarma”.

Ne sarması olduğunu söylemeyeyim ama iyi bir sarma değil.

Bunun adı Saadet Zinciri.

Nereye kadar gider!

Gittiği yere kadar.

Türk Hazinesi’nin tükendiği yere kadar.

Bu yapılanın Seçil Erzan’ın yaptığından çok fazla farkı yok.

Yani anlayacağınız, hikayenin nasıl bittiğini aslında biliyorsunuz.


Koç için iyi, Türkiye için kötü bir satış

Seçimden bu yana sürekli olarak geleceği söylenen ve ekonomi yönetiminin Godot’yu bekler gibi beklediği Arap sermayesi sonunda ucunu gösterdi.

Yapı Kredi Bankası’nı bankasının Birleşik Arap Emirlikleri merkezli bir bankaya satılmak üzere olduğu Koç Holding tarafından açıklandı.  

Zaten Koç Holding hisseleri de dün tavan yaptı.

AKP döneminin en büyük palavralarından biri Koç Holding ile AKP’nin arasının açık olduğudur.

Oysa Koç Holding, grubun büyüklüğünü neredeyse iki katına çıkaran TÜPRAŞ gibi, Yapı Kredi gibi alımları hep AKP döneminde yaptı ve hepsini doğrudan veya dolaylı olarak kamudan aldı.

Yapı Kredi Bankası Mehmet Emin Karamehmet’e aitti ve el konulmak üzereyken, Koç Grubu’nun TMSF aracılığı ile yaptığı bir anlaşma ile Koç Grubu ve Unicredito ortaklığı tarafından 2005 yılında satın alındı.

TMSF’nin elindeki yüzde 13’e yakın pay da dahil toplam satış fiyatı 1 milyar 160 milyon avro idi. Banka 8 yıl sonra bu kez 8 milyar dolar değer üzerinden Körfez sermayesine satılıyor. Yerli ve milli bir dönemde bankacılık sektöründe yabancıların oranı giderek artıyor.

Koç Grubu için iyi bir iş olabilir.

Aldığı fiyatın 7-8 katına satmak hiç de fena iş değil.

Ama Türkiye adına çok da hoşuma gitmiyor.


Bekar: Bakan Bey’in uçaktan indirildiği doğru değil

Ulaştırma Bakanı Abdülkadir Uraloğlu’nun danışmanı eski gazeteci Osman Bekar aradı.

“Fatih Bey, Bakan Bey’in uçaktan indirildiği bilgisini sana kim verdi ise doğru bilgi vermemiş” dedi.

“Ben de zaten iddia diye yazmıştım” dedim.

“Abi, o iddialar kasıtlı olarak çıkarılıyor olabilir ama bahsettiğin gün Bakan Bey uçağa gitmedi.” diye ısrar etti.

“Kaynağım bakanlıktan” dedim.

“Maksatlıdır ama emin olun doğru değil” dedi.

Sonra ekledi.

“Eski Bakanımız ile Abdülkadir Bey arasında bir husumet olduğu da doğru değil. Sık sık görüşüyorlar. Daha önceki gün beraberlerdi. Araları çok iyidir. Arkadaştırlar” dedi.

Murat Gül ve Ayfer Kara ile ilgili yazdıklarıma ise sadece şunu söylemekle yetindi.

“Bahsettiğiniz beyefendi eski bakanımızın özel kalem müdürü idi. Bakanımız onu asıl görevine iade etti.” dedi.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Ülke parmaklarımızın arasından kayarken en azından tutmaya çalıştığımız zaman.