Asker mi, sivil mi?...

Cumhurbaşkanı ve AKP Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin yeni bir anayasaya olan ihtiyacının gerekçesini şu cümleyle açıkladı:

“Cumhuriyetimizin 100. yılının darbe ürünü bir anayasayla karşılanmış ve geçirilmiş olmasını Türkiye demokrasisine yakıştıramayız.”

Bu gerekçeyle Erdoğan, “Siyasetteki yumuşamanın yeni bir anayasa süreci için önemli bir fırsat olduğu”nu ifade ediyor.

“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adını taşıyan ve benzeri hiçbir demokratik ülkede görülmemiş olan bugünkü anayasal düzenimizin değişmesini isteyen pek çok kişi var ülkemizde. Ben de onlardan biriyim. Ama bu isteğin nedeninin, bu anayasanın “darbe ürünü” olduğunu öne sürmek çok yanlış olur. Çünkü anayasamız 1980 askeri darbesinin sonucunda hazırlanıp yürürlüğe girmiş olsa da 1995 yılında sivil bir koalisyon iktidarı zamanında önemli değişiklikler geçirmiş, antidemokratik hükümlerinin hiç olmazsa bir kısmından arındırılmıştır. 2010 yılında da bazı maddeleri gene bir sivil iktidar -hem de AKP iktidarı- zamanında yeniden değiştirilmiş ve halkoylamasından geçip yürürlüğe girmiştir. Bugünkü anayasamızın hükümleri ise 2017’de gene iktidardaki AKP çoğunluğunun -MHP’nin desteğiyle- kurduğu -gene sivil AKP hükümeti tarafındanbugünkü haline getirilmiştir. Yani bugünkü anayasaya yöneltilen haklı eleştirilerin, kanun koyucu olarak muhatabı, tamamen bugünkü “sivil” iktidardır.

Tabii, ülkelerin siyasal hayatında, hatalar yaparak ülkelerinin zararına yol açanlar, sadece askeri darbeciler değildir. Sivil siyasetçiler arasında o yanlışlara kendilerini kaptıranlar oluyor. Hatta o yanlış yola bile bile girenler ve iktidara seçimle geldikten sonra devletin rejimini değiştiren darbeler yaparak iktidarlarını sürdürmeye kalkanlar da oluyor. Bunu başarıp uzun yıllar iktidarda kalanlar da.

Dünyanın yakın tarihinde öylelerinin sayısı da az değil. 20. yüzyılda, seçim yoluyla iktidara gelip yıllarca kalan ve sadece kendi ülkelerini değil, tüm dünyayı da felaketlere sürükleyen diktatörleri hatırlayalım. Çoğunun mesleğinin askerlikle ilgisi yoktur.

Almanya’nın Hitler’i ressamlık tahsil etmişti. Askerlikle ilgisi, Birinci Dünya Savaşı’nda askere alınmış ve onbaşılık görevinde bulunmuş olmasıydı. İtalya’nın Mussolini’si gazeteciydi. İkisinin de kıyafeti sivildi. Yönetimi ele geçirince askerlerinkine benzer üniformalar giyip görüntülerini güçlendirmeyi tercih etmişlerdi.

***

Kısacası, dünyamızın çeşitli ülkelerinde darbeye de zulme de baskıya da meraklı olan “sivil”ler de az değildir. O açıdan, iktidarda bulunanların mesleklerine bakıp “sivil mi, asker mi” olduklarını saptamadan önce, yaptıklarının ve yapacaklarının ne olduğunu veya ne olacağını anlamaya çalışmak önemlidir.

Şimdi de şunu anlamaya ihtiyaç vardır: Sayın cumhurbaşkanının yeni bir “anayasa” ihtiyacından bahsederken acaba o anayasa ile hedefleri nelerdir?

Mesela, millet olarak bugün karşılaştığımız çok ciddi sorunlardan biri, “adalet ihtiyacı”dır. Bugün o konudaki örneklerden sadece biri üzerinde duralım.

Haksız yere ve çok uzun süre hapiste tutulan vatandaşlarımızın durumu meydandadır. Anayasa Mahkememizin kararlarına ve Uluslararası İnsan Hakları İlkeleri’nin -bizim de devlet olarak altına imza koyduğumuz- gereklerine uygun olmadığı defalarca saptanmıştır. Yeni anayasa o durumun düzelmesini sağlayacak kurallar içerecek, o alanlardaki sağlıklı uygulamalara yol açacak mıdır?

Bu sorunun cevabı evet ise o konuda bazı adımların hemen atılması faydalı olmaz mı? Bazıları için, cumhurbaşkanının imzası yeter. Mesela, yaşları ilerlemiş tutukluların cezalarının kaldırılması için.

Bazıları için Meclis’in iradesi yeter. Milletvekili seçilip de görevine başlayamayan tutukluların durumu gibi...

Uluslararası görüşmelerde, “güven artırıcı önlemler” diye adlandırılan benzeri adımlar, daha sonraki kararlar ve uygulamaların başlangıcı ve teminatı sayılır. Ve siyasette çoktandır özlenmiş olan iyi ilişkilerin gelişmesine katkılar yapar.

Bunun gibi, siyaset alanında atılmasında fayda olan ve atılması o kadar zor olmayan birçok “güven artırıcı önlem” var, ülkenin çok ağır sorunlarının çözüm yollarının açılmasını kolaylaştırmak için.

Dilerim, onları siyasetçilerimiz de düşünüyordur.