İki liderin görüşmesi sonrasında ortalığa yayılan beklentiler bana neden tuhaf geliyor olabilir?

Ülkemizin en fazla destekçisi bulunan iki partisinin genel başkanları, bizde pek adet olmadığı halde, bir araya geldiler. CHP genel başkanı Özgür Özel ile AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir araya geldiklerinde neler konuşacakları hakkında haberler günler öncesinden medyada yer aldı, görüşme sonrasında da o haberlerin doğrulandığını öğrendik.

İki lider bir saat 35 dakika konuşmuşlar.

AK Parti genel merkezinde gerçekleşen buluşmada iki lider not tutsunlar diye yanlarında birer siyasiyi daha bulundurdular.

Buluşma sonrasında haberleri izlerken kulağıma geldi: Özgür Özel’e eşlik eden milletvekili Namık Tan sadece Tayyip Erdoğan’ın söylediklerini not almış… 

Özgür Özel’in neler söyleyeceğini bildiği için…

[Herhalde buluşmadan önce prova da yapmışlardır. CHP tarafının aldığı notların bir sayfa bile tuttuğunu sanmam.]

Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında yer alan Mustafa Elitaş da Namık Tan gibi davranıp sadece Özgür Özel’in söylediklerini not almakla mı yetinmiştir? Yoksa Özgür Özel’in buluşmada hangi konuları gündeme getireceği günler öncesinden gazetelerde yazıldığı, TV ekranlarında tekrarlandığı için, AK Parti tarafı, ayrıca not alma ihtiyacı duymamış olabilir mi?

Bana olabilirmiş gibi geliyor.

Reklam

Neden bu kadar ayrıntıya girdiğimi merak edenler çıkabilir; gecikmeden sebebi açıklayayım: Özel-Erdoğan görüşmesi yukarıda uzun uzadıya anlatmaya çalıştığım yönüyle bana çok tuhaf geldi de ondan…

CHP ile AK Parti arasında en az sekiz yıl boyunca lider düzeyinde görüşme olmamış… Önceki gün gerçekleşen, bu anlamda, ilk buluşma. Sonradan yaptıkları açıklamalara bakılırsa, iki lider, görüşmeden olağanüstü hoşnut ayrılmışlar…

Erdoğan “Siyaset yumuşama dönemine girdi, CHP’yi ziyarete gideceğim” diyor…

Özel’in değerlendirmesi de şu: “Dünkü toplantının Türkiye demokrasisi açısından önemli bir kilometre taşı olduğunu ifade etmek isterim.” 

Dünkü yazımda değindim: 1957 yılında, Demokrat Parti ile CHP’nin lider düzeyinde birbirleriyle ağız dalaşı yürüttükleri bir dönemde -1957 yılında- İsmet İnönü’nün Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada Adnan Menderes’i öven cümleleri üzerine, Menderes’in de yine aynı oturumda kürsüye çıkıp verdiği aynı hoşlukta mesajlar, şimdikine benzer bir yumuşamaya yol açmıştı. 

İki lider –İnönü ve Menderes– buluşmadan yumuşadılar ve ardından görüştüler.

Hem de gizlice.

Buluşup görüştükleri uzun yıllar sonra yazılan anı kitaplarından öğrenildi.

Reklam

Acaba neden öyle olmuş olabilir?

Şimdi gerçekleşene bu soruma açıklık getirebilecek yönüyle yaklaşalım.

Özgür Özel iktidarı temsil eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a CHP’nin hassasiyet duyduğu bir dizi konuda yapılması gerekenleri aktardı.

Anayasaya uyulmasını istedi.

Yargının uygulamaya yanaşmadığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmasını istedi.

Cezaevlerinde bulunan Osman Kavala ile milletvekili seçildiği halde Cezaevinde tutulmaya devam edilen Can Atalay’ın serbest bırakılmasını sağlayacak adımlar atılmasını istedi.

Ekonomik sıkıntılardan en fazla rahatsızlık duyan kesimlerin durumlarının iyileştirilmesi istedi.

En önemli maddeler kabataslak bunlar.

Tabii bir de 28 Şubat sürecinden yargılanan yaşları hayli ileri askerlerin cezaevlerinden çıkarılmasını istedi.

Sonuncusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla gerçekleşebileceği için, o askerlerin evlerine gitmeleri yarın bile mümkün olabilir.

Peki ya diğer maddeler?

Yapılacağı varsa ve küçük ortağı MHP itiraz etmese dahi -ki edecektir- CHP istedi diye iktidar partisi o tavsiyeleri yerine getirir mi?

Siyasetin doğasına aykırı bir beklenti bu.

O zaman?

Hadi, daha fazla ileri gitmeden, CHP’deki beklentiyi hayli tuhaf bulduğumu tekrarlamakla yetineyim.