Status Quo Ante

Bizzat Genel Başkanı eliyle kendi kendini en hızlı imha eden parti olarak tarihe geçecek olan İYİ Parti’de şimdi genel kurul konuşuluyor.

Partisini önce yoktan var, sonra vardan yok eden ve 1 yıl içinde partisinin yüzde 19’lara çıkardığı oyunu, yüzde 3’lere indirmeyi başaran Meral Akşener misyonunu tamamladığını düşünmüş olmalı ki, kendisinin genel başkan adayı olmayacağı bir genel kurula gitme kararı verdi.

Karar çabuk alınmış bir karardı.

Bu karara yönelik tek olumsuz tepki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den geldi.

Kendini Türk siyasetinin “Personel Müdürü” ya da yeni adıyla “İnsan Kaynakları Müdürü” yerine koyan Bahçeli, “Bırakamazsınız” dedi, aynen bir süre önce Erdoğan’a da “Bırakamazsınız” dediği gibi.

İYİ Parti’nin kuruluş aşamasında Akşener ve ekibine demediğini bırakmayan, partiye her türlü zorluğu çıkartan ve çıkarttıran, üstelik bu bayramda bile İYİ Parti ile partisini bayramlaştırmayan Bahçeli’nin birdenbire Akşener’e sahip çıkması herkesi şaşırttı.

Hatta hemen ardından Erdoğan’ın da Akşener’le bayramlaşma telefonu sırasında “Bırakmayın” dediği öne sürüldü ki, bu iddia hemen yalanlandı.

Aslında Bahçeli’nin, Meral Hanım’a “Bırakamazsınız” talimatının gerekçesi çok açık.

Siyasette statükonun değişmesini istemiyor.

Mevcut durumu değiştirecek ve mevcut durumda sağlanan dengeleri bozacak her türlü harekete karşı çıkıyor Devlet Bahçeli.

Çünkü CHP’deki değişimin nelere mal olduğunu gördü. CHP’nin başından okul arkadaşı gidince siyasette meydana gelen değişiklik Bahçeli’nin hoşuna gitmedi.

Kılıçdaroğlu yerini Özgür Özel’e bırakınca CHP farklı bir noktaya geldi.

Bahçeli şimdi aynı şeyin İYİ Parti’ye olmasından korkuyor.

Ya Akşener gidip, yerine başkası gelince parti toparlanır, ilkeli bir tavır içine girer ve oylarını arttırmayı başarır, tutarlı bir merkez sağ bir parti haline gelip AKP ve MHP’nin tabanından oy çalmaya başlarsa diye İYİ Parti’de bir değişiklik istemiyor.

CHP’de olanın, bir ihtimal İYİ Parti’de olması Bahçeli’nin kabusu.

Bu yüzden de Meral Hanım kalsın istiyor.

Çünkü siyaseti iyi okuyor.

Büyük ihtimalle en büyük pişmanlığı, Kılıçdaroğlu’nun gitmemesini sağlamak için yeterince baskı yapmamış olması.

En azından Anayasa değişikliğine kadar CHP’nin başında kalmasını sağlayamaması, 2023 14 Mayıs statükosunu aynen koruyamamış olması Bahçeli’yi üzüyordur ve tekrarına izin vermek istemiyordur.

Ezcümle, Bahçeli alıştığı düzen bozulsun istemiyor.

Eh, bir yaştan sonra da düzen değişikliğini kim ister ki!


İnsan kaynakları müdürü

Bahçeli için “İnsan Kaynakları müdürü” benzetmesi yapmış olmam, öylesine yapılmış bir benzetme değil.

Son dönemlerin kurumsal şirketlerinde, İnsan Kaynakları yönetimi şirketlerin en önem verdiği yer ve bir süreden beri İnsan Kaynakları yöneticilerinin neredeyse CEO’lar kadar etkili ve yetkili olmasının şirketler üzerindeki olumlu veya olumsuz etkileri tartışılıyor.

Şirketlerin geleceklerinde, uzun vadeli planlarında insan kaynakları yönetimlerinin rolü giderek arttı ve neredeyse genel müdürlerin ve CEO’ların etki alanına girdi.

Hatta kimi çok uluslu şirketlerde İK, şirketlerin planlarını etkileyen en önemli unsur haline geldi.

Şirket içi ilişkilerde en saygın ve etkili makam İK müdürü oldu.

İK yönetimleri, genel müdürlerin, CEO’ların ve hatta yönetim kurulu başkanlarının elini kolunu bağlayacak kadar etkin hale geldi.

Öyle ki, şirketlerde kimin yükselip kimin alçalacağına, şirketleri kimin yöneteceğine artık İK karar veriyor. Onların “olmaz” dediğini kurumsal yapılarda kimse değiştiremiyor. İK’nin sihirli bir dokunuşu, birilerini zirveye doğru itebiliyor.

Bugün 20 yıla baktığınız zaman Bahçeli’ye İnsan Kaynakları Müdürü olarak tanımlamak hiç de yanlış değil.

Hatırlayın Bahçeli olmasa Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olamazdı.

Bahçeli olmasa Erdoğan’ın karşısına İslamcı aday Ekmeleddin İhsanoğlu çıkarılamazdı.

Bahçeli olmasa Erdoğan’a Başkanlık yolunu açan Anayasa değişikliği yapılamazdı.

Bahçeli olmasa Erdoğan üç dönem üst üste Başkan seçilemezdi.

Bu yüzden Türk siyasetinde Bahçeli CEO değildir.

Ama kesinlikle İnsan Kaynakları müdürüdür.


Uğur Dündar’a o yanıtı kim yazdı!

Bayram haftasının en garip tartışması CHP eski genel başkanı Kılıçdaroğlu ile Uğur Dündar arasındaki tartışma oldu.

Uğur Dündar Kemal Bey’e “Adaylığınızı dayatarak seçimin kaybından sorumlusunuz” deyince beklediğimizden de sert bir karşılık aldı Kılıçdaroğlu’ndan.

Kemal Bey tam anlamıyla Uğur Dündar’a “daldı”.

Soyut suçlamalar ayrı ama somut bir de hata yaptı ve Uğur Dündar’ın TRT genel müdürlüğü yaptığını da söyledi ki, Uğur Dündar hiçbir zaman TRT genel müdürü yapılmamıştı.

Ben bu tartışmanın içine girmeyeceğim.

Uğur Dündar kendini savunma konusunda gayet başarılıdır.

Benim ilgimi çeken ise Kılıçdaroğlu’nun gereksiz sert üslubu.

Kemal Bey, benzer bir saldırıyı daha önce bana karşı da yaptı.

2022 Mayıs’ında Kemal Kılıçdaroğlu’na “Aday olmayın. Parti içinde bir klik size aday olun diyecektir ama onları dinlemeyin. Aday olursanız kaybedersiniz” diye bir yazı yazdım.

Bir şey demedi.

Yanıt da vermedi.

Parti içindeki kliğin baskısı arttıkça Kemal Bey’in adaylığa yeşil ışık yakmaya başladığını görünce yazıyı 2022 Eylül ayında tekrarladım.

“Olmayın. Kaybedersiniz. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu rahat kazanır. Kral olmaya kalkışmayın olamazsınız ama kralı tayin edebilirsiniz” dedim.

Aynı mahiyetteki ilk yazımda gıkını çıkarmayan Kemal Bey, yazının tekrarına çılgın bir yanıt verdi.

Adımı vermedi ama beni gizli AKP’li olmakla suçladı, o sırada çalıştığım gruba Alo Holding dedi.

Kılıçdaroğlu’nun üslubu olmadığı açıkça belli, çirkin bir yanıttı. Şunu da söyleyeyim, bundan ötürü Kemal Bey’e bir kinim, birikmiş bir öfkem yok.

Şimdi benzer hatta daha sert bir yanıtı Uğur Dündar’a yönelik yineledi Kılıçdaroğlu.

Ben bu yanıtın da Kemal Bey tarafından değil, onu Cumhurbaşkanı adaylığına ikna edenler tarafından kaleme alındığına inanıyorum.

Kılıçdaroğlu’nu başta istemediği adaylığa ikna ederler, Kılıçdaroğlu’nu üslubu olmayan bu yanıtlara ikna edenlerdir.

Kesin!

Ve bu metinleri kimin yazdığını da tahmin edebiliyorum.

Zannederim Uğur Dündar da tahmin edebiliyordur.

Ve bir zaman yanında çalıştırdığı, yetişmesine, parlamasına katkıda bulunduğu için de bir kez daha hayıflanıyordur.


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Başarıları üstlenenler, başarısızlığı da üstlenebildiği zaman.