Dünya Bankası’ndan 18 milyar dolar

Mehmet Şimşek açıkladı. Önümüzdeki beş yıl için hazırlanan ‘Mali İşbirliği Programı’ Dünya Bankası Direktörler Kurulu’nca onaylanmış.

Daha önce üç proje için 4.5 milyar dolar kredi anlaşması yapılmıştı. Şimdi “ilave olarak 5 yıl içinde 18 milyar dolarlık finansman” sağlanmış bulunuyor.

Bu parayı hükümet alıp bütçeye koyamayacak. Seçim ekonomisinde kullanamayacak. Sadece “afetlere karşı dirençlilik, enerji, yeşil dönüşüm, iklim değişikliğiyle mücadele, ihracatın desteklenmesi, reel sektör, altyapı, lojistik, sanayi, tarım, eğitim, sağlık” alanlarındaki somut projeler için kullanabilecek.

Bu elbette iyi haberdir ve ciddiyetle üzerinde durulmalıdır. Evvela, bu büyük finansmanı neden Mehmet Şimşek sağladı?

NEDEN ŞİMDİ?

Bu sualin cevabı başka bir sorudur: Şimşek’ten önce, CB sisteminde hangi bakan böyle bir finansman sağlayabilirdi?!

Dünya Bankası’nın ekonomistlerine “faiz sebeptir” diyerek, yahut veya “heterodoks ekonomi”den bahsederek ya da “milli ve yerli ekonomi paradigması”nı anlatarak kim böyle bir krediyi sağlayabilirdi?!

Mehmet Şimşek ise bunların tam zıddı kavramlarla konuşuyor: “Rasyonel zemine dönmek… Kurallara dayalı öngörülebilir bir Türkiye… Uluslararası normlara uygun politikalar… şeffaflık…”

Hatta Şimşek, göreve gelmeden iki hafta önce, Erdoğan’la yaptığı görüşmede, “uygulanan ekonomik modelin yanlış olduğunu, ortodoks ekonomi politikalarına dönülmesi gerektiğine inandığını” söylemişti. (Oksijen, 30 Mayıs)

Şimşek’in ortodoks görüşleri ve bu yönde geçmişte Erdoğan’la ihtilafları bilindiği için hemen güven oluşmaya başlamış, Türkiye’nin Risk primi 700’e kadar çıkmışken, Şimşek’in atanmasının üçüncü gününde 500’e inmişti.

CB SİSTEMİNDE 5 YIL

Bu tablo bize son on yılda ve özelikle CB sisteminde geçen 5 yılda nasıl yanlış politikalar izlendiğini gösterir. Yanlış politikalar kaynakları tüketmişti, Türkiye banker piyasasında yüzde 8-10 faizle ancak borçlanabiliyordu.

Düyun-ı Umumiye’de bile faiz yüzde 4-5 arasındaydı. (Şevket Pamuk, Osmanlı İmparatorluğunda Paranın Tarihi, sf. 233)

Böyle devam edilemezdi, tıkanmanın eşiğinde Mehmet Şimşek getirildi. Merkez Bankası’na dün “mandacı iktisatçılar” diye suçlanan Ortodoks ekonomistler atandı. Bugün ekonomide olumlu işaretler geliyorsa bunun sebebi, Şimşek’in şahsı değil, ortodoks ekonomiye, rasyonel zemine dönülmesidir.

Hatta emekliler ve ücretlilerin çektiği ağır sıkıntı tamamen geçmiş beş yıldaki tüketim ve borçlanma ekonomisinin faturasıdır: En az 22-23 bin dolar olabilecek kişi başı gelirimizin 10 bin dolar civarına düşmesidir. Yanlışların hasarı o kadar büyük ki, iktidar “faiz sebeptir” gibi söylemleri terk etmek, ortodoks iktisada dönmek zorunda kaldı.

DIŞ GÜÇLER

Evvela, dünyayı doğru okumak zorundayız. Siyasi konuşmalarda, iktidarın kontrolündeki medya yayınlarında, TRT dizilerinde telkin edilen “dış güçler” algısının gerçek olmadığı anlaşılmalıdır. 6 Şubat depremi hakikaten asrın felaketiydi. Hangi “dış güç” bundan istifade etmeye kalktı? Niye “ekonomimize saldırı” düzenlemediler?

Aksine, en büyük yardım, “Haçlı ittifakı” deniler AB’den geliyor. AB Türkiye’deki deprem için 1 milyar Avro ayırdı. İlk parti 400 milyon Avro için 6 Şubat’ta Brüksel’de anlaşma imzalandı.

Avrupa İmar Bankası’ndan sağlayacağımız 500 milyon Avro için Mehmet Şimşek 26 Mart’ta anlaşma imzaladı.

Şimdi de Dünya Bankası’ndan 18 milyar dolar proje kredisi…

Dünya bize düşman da değildir, dost da değildir. Dünyada insanlığın ortak sorunları için kurulmuş kurumlar vardır. Dünya Sağlık Örgütü ve UNESCO da böyledir Dünya Bankası ve IMF de böyledir. Dünyada milletlerin ortak menfaatleri de vardır, çatışan menfaatleri de vardır.

Dış güçler” veya “Haçlı ittifakı” diye bakarsak bu ayrıntıları göremeyiz, Türkiye için istifade edemeyiz. “Uluslararası normların” değerini, ülkenizdeki demokrasi standardının yatırımları nasıl etkilediğini, “rasyonel düşünce”nin neden gerekli olduğunu da yeterince değerlendiremeyiz.

İktidarın tarih hamasetinin, Batı’dan gelen haklı, haksız eleştirileri “bize saldırıyorlar” diye gösterip popülizm yapmasının hasarını yasıyoruz.

Her alanda “rasyonel zemine” geçmek zorundayız.