Ordu-Siyaset ilişkisi, Türkiye siyasetinin “ağırlıklı” bir özgül alanı. Kurtuluş Kayalı, bu alanda ve ilişkide Cumhuriyet’in kuruluşundan 12 Mart sonrasına dek yaşanan gelişmeleri, asker-sivil aydınlar ile halk arasındaki kopukluk açısından irdeliyor. Halk kitlelerinin Tanzimat döneminden beri sürdüregeldikleri “gizil” muhalefetle, asker ve sivil aydınların tahakkümcü tutumuna -gecikmiş ve dolaylı da olsa- tepki göstermelerini bir gelenek olarak yorumluyor. Bu “gizil” mücadeleyi esas alarak, ordu-siyaset ilişkilerindeki ve anti-demokratik güçlerle demokratik eğilimler arasındaki yüzyıllık çekişmede bazı süreklilikler tesbit ediyor. Kayalı’nın tahlilleri, özellikle 1960 sonrasında Türk siyasî hayatının şekillenmesini kavrama bakımından yol gösterici gözlemler ve ilginç iddialar ortaya çıkarıyor. “Sol”un yelpazedeki yerinin saptanması, AP ve CHP’nin aydın-halk ilişkisindeki konumları bakımından geçirdikleri köklü dönüşümlere dair yorumlar, günümüz açısından da ilginç ve düşündürücü. Kayalı’nın kitabı, Türkiye’de siyasetin biçimlenmesinde son derece etkili bir alan olan ordu-siyaset ilişkilerine hem resmî hem de yerleşik muhalif yaklaşımlardan farklı bir bakış açısı sunuyor.
Bu kitap, ilkokul öğretmeni olarak yetişmek üzereyken, Birinci Dünya Harbinde savaşa katılan ve sonra Büyük Turan´ı kurmak yolunda Kafkas, Hazer ülkelerine koşan bir Türk gencinin hikâyesidir. şimdi bu yeni baskısını sunduğumuz bu eserin yazarı şevket Süreyya Aydemir; Rusya´da, Sovyet inkılâbı cereyan ederken, aralarında Enver Paşanın da bulunduğu önemli şahsiyetlerle karşılaşmıştı. Yazar, Rusya´da tahsilini tamamlayarak memleketine dönmüş, hayatın acı ve tatlı çeşitli olaylarını yaşamıştır. Sonra devletin yüksek hizmet mevkilerinde çalışan şevket Süreyya Aydemir´in hayat hikâyesi, Orta Anadolu bozkırında bir “toprağa yöneliş“le biter. “Suyu Arayan Adam“da yüzyılımızın, Avrupa´dan Çin´e ve Himalayalara kadar uzanan çeşitli problemlerini de bulacaksınız.
.
Osmanlı Politik Modernleşmesi
.
Erken Cumhuriyet Dönemi ve Tek Parti Rejimi (1923–1946)
.
Türk Siyasal Hayatında Demokrat Parti Dönemi (1950–1960)
.
27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi Sonrasında Türkiye'de Ara Rejim Dönemi ve Sivil Siyasete Geçiş (1960–1964)
.
12 Mart Muhtırasına Kadar Geçen Zaman Diliminde Türkiye'de Siyaset: Değişim, Dönüşüm ve Yeni Politik Aktörler (1965–1971)
.
12 Mart 1971 Askeri Muhtırası ve İdeolojik Yarılmalar (1971–1980)
.
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ve Türkiye'nin Neoliberal Dönüşüm Yılları (1983–1991)
.
Türk Siyasetinin 90'lı Yılları: Politik ve Ekonomik Çalkantılar (1991–2002)
.
Türk Siyasetinde Adalet ve Kalkınma Partisi Dönemi (2002–...)
Türkiye tarihinin en “tartışmalı” meclisi olan ve Anadolu ihtilâlini başaran Birinci Meclis’te demokratik bir müzakere ve temsililik zemini vardı. “Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde” bile hükümet ve ordunun zaman zaman aşırıya kaçan uygulamalarının eleştirildiği Birinci Meclis’te, iktidar ve muhalefet arasında sertleşen tartışmalar yaşanmıştır. Sözkonusu tartışmaların dikkat çekici bir kısmı gayrimüslimlere yapılacak muameleler etrafında yoğunlaşırken, fiili bir yasama-yürütme ayrılığının yaşandığı Birinci Meclis, kendi otoritesi altında düzenli bir ordu kurmayı başarmış, ancak yargı alanındaki en büyük tasarrufu olan İstiklâl Mahkemeleri ile eleştirilere hedef olmuştur. Bu dönemin bugüne kadar üzerinde yeterince durulmamış konuları olan devlet erklerinin kullanılması ve devletin hukuki işleyiş ve tanımlanış süreci gibi, Kurtuluş Savaşı’nın yürütülmesi bakımından önem taşıyan noktalarını araştıran Rıdvan Akın, ciddi bir emek ürünü olan bu çalışmasıyla siyasi tarihin yanı sıra siyaset bilimi ve kamu hukukunun da alanına giriyor. TBMM’nin egemen bir siyasi otorite olarak nasıl ve hangi koşullarda ortaya çıktığını, Ankara merkezli yeni siyasi varlığın devlet çatısını nasıl inşa ettiği sorusunu ve devlet bürokrasisinin işleyiş mekanizmalarını inceleyen bu eser, Türkiye yakın tarihine ilişkin temel kitaplar arasında kayda değer bir konumu hak ediyor.
Between 1945 and 1960, the birth of a multi-party democracy and NATO membership radically transformed Turkey's foreign relations and domestic politics. As Turkish politicians, intellectuals and voters rethought their country's relationship with its past and its future to facilitate democratization, a new alliance with the United States was formed. In this book, Nicholas L. Danforth demonstrates how these transformations helped consolidate a consensus on the nature of Turkish modernity that continues to shape current political and cultural debates. He reveals the surprisingly nuanced and often paradoxical ways that both secular modernizers and their Islamist critics deployed Turkey's famous clichés about East and West, as well as tradition and modernity, to advance their agendas. By drawing on a diverse array of published and archival sources, Danforth offers a tour de force exploration of the relationship between democracy, diplomacy, modernity, Westernization, Ottoman historiography and religion in mid-century Turkey.
Genellikle birbirine koşut olarak anılan Türkçülük, Turancılık, Pantürkizm´in özgül siyasal ve ideolojik içerikleri nedir? Türkçülük-Turancılık-Pantürkizm, Türk ulusçuluğunun oluşum dönemine özgü romantik aşırılıkları mı? Yoksa Türkçü-Turancı-Pantürkist akımlar, ulus-devletin ve resmi miliyetçiliğin kuruluş sürecinde de etkilerini sürdürdüler mi? Kısmen muhalif radikal hareketler aracılığıyla, ama kısmen de rejim bünyesinde bu düşünceleri izlemeyi sürdürenlerin siyasal konumu nasıl tanımlanmalı? Günay Göksu Özdoğan, Cumhuriyet´in kuruluş yıllarındaki Türkçü ve Turancı akımlara ilişkin incelemesinde, bu soruları doyurucu cevaplar getiriyor. Sözkonusu akımların Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura´ya dayanan mirasını irdeledikten sonra, Cumhuriyet´in milliyetçilğinin, başka bir terimle Kemalist ulusçuluğun bu mirasla ilgili açmazını hatırlatıyor. Öte yandan, o dönemin Nazizm´e kaynaklık eden coşkulu Alman milliyetiçi-popülist ideolojisinin Türkçü-Turancı-Pantürkist akımları (hem manevi hem `maddi` olarak!) besleyen etkisine dikkat çekiyor. Kitabın özellikle yakından baktığı olay: Türkçü-Turancı akımın İkinci Dünya Savaşı dönemindeki yükseliş ve düşüşü. Başta Nihal Atsız ve Reha Oğuz Tükkan olmak üzere, Türkçü ideologların siyasal, düşünsel ve kişisel profili çiziliyor. Siyasal tarihimizin çarpıcı vakalarından `Irkçılık-Turancılık Davası`nın hikayesi anlatılıyor. Türkçü-turancı akım, İkinci Dünya Savaşı arefesinde ve sırasında, adıyla sanıyla ve önemli bir aktör olarak siyaset sahnesinde boy gösterdi. Onun Cumhuriyet tarihindeki bu kısa ömürlü `altın çağı`, varlığını gizil ve dolaylı olarak ondan sonra da sürdüren bu ideolojinin anlaşılması bakımından kilit önemdedir.
An incisive account of Erdoğan’s Turkey—showing how its troubling transformation may be short-lived
Since coming to power in 2002 Recep Tayyip Erdoğan has overseen a radical transformation of Turkey. Once a pillar of the Western alliance, the country has embarked on a militaristic foreign policy, intervening in regional flashpoints from Nagorno-Karabakh to Libya. And its democracy, sustained by the aspiration to join the European Union, has given way to one-man rule.
Dimitar Bechev traces the political trajectory of Erdoğan’s populist regime, from the era of reform and prosperity in the 2000s to the effects of the war in neighboring Syria. In a tale of missed opportunities, Bechev explores how Turkey parted ways with the United States and Europe, embraced Putin’s Russia and other revisionist powers, and replaced a frail democratic regime with an authoritarian one. Despite this, he argues that Turkey’s democratic instincts are resilient, its economic ties to Europe are as strong as ever, and Erdoğan will fail to achieve a fully autocratic regime.
Bu incelemede Cumhuriyet anayasaları, ideoloji, özgürlükler rejimi, devlet yapısı, yapılma ve değiştirilme prosedürü açısından değerlendirilmektedir. Yürürlükte olan anayasal sistemi belirleyen 1982 Anayasası´nın sürmekte olan ezici ağırlığı vurgulanırken, bir yandan bu anayasanın emsal normlarının genel kanının aksine 1961 Anayasası´nda bulunduğu, öte yandan 1987 ile 2001 arasında yapılan çeşitli değişkliklerin demokratikleşme için gerekli, esasa ilişkin değişiklikler olmadığı gösterilmektedir. İnceleme, Türkiye´de siyasal rejimin gerçekten demokratikleşebilmesi için, bunun temel yasa çerçevesini çizen anayasada hangi esaslı değişkliklerin hala yapılmayı beklemekte olduğuna da işaret etmektedir.
Koçak’ın iki ciltlik araştırması, Atatürk döneminin son siyasal tecrübelerinden Savaş’ın bitimine dek uzanıyor: Türkiye, dış politika açısından “netameli” ve bir dönemi geride bırakmış; iç siyasal gelişmeler, bugün bile izleri silinmemiş karar, uygulamalarla biçimlenmiş, iktisadî alanda önemli değişimler yaşanmıştır. Birinci cilt, Atatürk - İnönü ilişkileri ve çatışmalarından başlayarak, Bayar hükümeti, İnönü’nün geçmiş dönemle hesaplaşmaları ve Savaş yıllarının dış politika stratejileri üzerinde yoğunlaşıyor.
Siyasett Kitaplığı Türk siyasal hayatıyla ilgili Cumhuriyet döneminde yayınlanan Türkçe ve yabancı dildeki eserlerin pratik bir formatta listelenmesini ve kullanıcılarımızın hizmetine sunulmasını amaçlıyor.
Başta üniversitelerde siyaset bilimi eğitimi alan gençler olmak üzere, ülkemizde ve yurt dışında Türkiye’deki siyaset dünyasına ilgi duyanlar için Siyasett Kitaplığı’nın güçlü bir referans kaynağı olmasını arzu ediyoruz.
Zaman içerisinde bu menü başlığı altındaki yayınları güncelleyerek kitaplığımızı daha da zenginleştireceğiz.
Türk siyasetine ilgi duyan Siyasett.com kullanıcılarının bu çalışmamıza katkı sunmalarından memnuniyet duyacağımızı da belirtmek isteriz.
Bu listede bulunan eserlerden böyle bir çalışmada yer almamasını düşündükleriniz veya listeye eklenmesini önereceğiniz eserler olursa bu sayfanın altında yer alan linki tıklayarak bu görüşlerinizi bizimle paylaşabilirsiniz.