Duayen sanayicinin bir döneme ışık tutan anıları…
Ünlü tarihçi Prof. Heat W. Lowry Kamhi’nin anıları için şöyle diyor:
Gördüklerim, Yaşadıklarım’da gün ışığına çıkarılan ilginç tanıklıklar sürpriz değildir. Bu anılar kitabının sayfalarından süzülen portre, sevgi dolu bir oğulun, bir eşin ve bir babanın, iş dünyasında başarılı olmuş bir girişimci ve yenilikçinin, kendi çıkarları pahasına zamanını ve servetini cömertçe vatanına adamış, Türkiye’nin özverili bir evladının portresidir.Bu hatıratın önümüze serdiği öykü her şeyden önce bir insanın öyküsüdür. Tüm böylesi insani anlatılardaki gibi iyi zamanlar kadar kötü zamanların da olduğu ama asıl dipten yankılanan mesajın özveri ve azimle güç kazandığı bir hikâye...
Cumhuriyet´le yaşıt bir ömür..."
1920’li, 1930’lu yıllarda çocukluğunu geçirdiği kentin tarihini, kültürünü ve sosyal yaşamını özümsemiş gerçek bir Antepli…
Cumhuriyet’in modern eğitimiyle yetişmiş, aydınlanma felsefesini ruhuna bütünüyle sindirmiş bir yurtsever…
Babıâli yokuşunda iz bırakan gazete ve dergilerde muhabirlikten yazı işleri müdürlüğüne kadar her kademede emek vermiş, hep gerçeğin izinde yürümüş bir gazeteci…
Siyasete İsmet Paşa’nın yanında girmiş, onun hükümetinde bakanlık yapmış ve çalkantılı dönemlerde hep onun yanında durmuş bir siyaset adamı…
Ali İhsan Göğüş’ün anılarında, Cumhuriyet’in ilk yıllarından 1970’lere uzanan kültürel, siyasal ve toplumsal hayata dair derin gözlemlerin renkli anlatımını bulacaksınız…
Kinzer, kitap yazarı rolüne geçince, The New York Times muhabirlerinin efsanevi mesafeliliğini, nesnelliğini, soğukluğunu bırakmış. Tam tersine düşündüklerini açık açık söyleyen, taraf tutan, gerektiğinde sert eleştiri sözcükleri kullanan, ama sık sık sevgi parantezleri açan bir üslup seçmiş. Bu yaklaşımı ´Dost acı söyler´ atasözümüzle özetleyebiliriz.`
Haluk Şahin
`Amerikan New York Times gazetesinin eski Türkiye şefi Stephen Kinzer, Türkiye´nin dünyada hak ettiği yere gelemeyişini siyasi liderlerin beceriksizliğine bağladı. Hilâl ve Yıldız adlı büyük ilgi çeken bir kitap yazan Kinzer, Türkiye´nin bazı engelleri aşması halinde dünyanın en önemli ülkelerinden biri olacağını savundu.`
Doğan Uluç
`… gerek kişisel gerekse analitik olarak çok parlak … yakın zamanlarda bu konu hakkında yazılmış en iyi kitap.`
Richard D. Holbrooke
`Stephen Kinzer, Türkiye´nin siyasi gerçeklerinin köylerden ve kahvelerden dile getirilmesini sağlıyor. Bu sayfalarda sıradan insanların sesini duyuyorsunuz. İyi bir gazetecinin, okuyucusuna perspektif kazandırmak amacıyla o ülkenin tarihini ve kültürünü de ifade etmesinin gerekliliğini görüyorsunuz. Sonuç, tarihî bir dönüşüm geçiren öncü bir ulusun merak uyandıran portresi.`
Robert D. Kaplan
Herhalde son yirmi yılda Türkiye’nin entelektüel hayatında en fazla tartışılan, en fazla çeviriye konu olan kavramlardan biri, “ideoloji”. Şerif Mardin’in ilk kez 1976’da basılan eseri, bu konu ve kavram hakkında Türkiye’de yayımlanmış ilk telif eserdir. Mardin bu çalışmasında ideolojik düşünce tarzının yapısal özelliklerini, kavramın tarihsel gelişim süreci içinde tartışıyor.
Geçmişin ihyası ya da tarihin ‘şimdi’ keşfi... Türk Tarih Tezi’nin iktidarın siyasî tasarruflarına bağlı olarak yaratıldığı ve geliştirildiği ‘altın çağ’ı ele alan İktidar ve Tarih; Türkiye’de “Resmî Tarih” Tezinin Oluşumu (1929-1937), Birinci ve İkinci Tarih Kongreleri’nden başlayarak hem tarih tartışmalarını hem de bu tartışmaların ders kitaplarına nasıl yansıdığını inceliyor. Afet İnan, Yusuf Akçura, Fuad Köprülü, Dr. Reşit Galip, Zeki Velidi Togan, Sadri Maksudi Arsal, Samih Rıfat ve Ahmed Refik gibi önemli aktörlerin tartışmalardaki rollerini ve yaklaşımlarını da ele alan kitap, tek parti dönemi bilimselliğinden örnek ders kitaplarının incelenmesine kadar uzanan geniş bir alanı tarıyor. 1990’larda yazılmış ders kitaplarını da araştırmanın mantığına yerleştiren ve ek bir bölümle ele alan çalışma, böylelikle 1930’lardan 1990’lara iktidar ve ideolojinin tarih algısı ve tarih yazıcılığı üzerinde yarattığı deformasyonu etraflı bir şekilde tartışıyor. Büşra Ersanlı’nın İktidar ve Tarih’i bu alanda yapılmış bir ilk çalışma olarak önemini hâlâ koruyor.
Siyasî düşünce tarihimiz konusunda klasikleşen bu eserinde Mardin, Jön Türkler’in günümüzün siyasî akımlarında görebildiğimiz fikirlerinin ortaya çıkışını ve şekillenmesini inceliyor. Beşir Fuat, Mizancı Murat, Ahmet Rıza, Abdullah Cevdet ve Prens Sabahattin gibi fikir ve siyaset adamlarının düşüncelerine eğiliyor.
Modern Türkiye’nin kurucu ideolojisi Kemalizmin ancak ulusaşırı bir olgu olarak analiz edildiğinde anlaşılabileceğini öne süren Kemalizm – Osmanlı Sonrası Dünyada Ulusaşırı Siyaset, Kemalizmin iki savaş arası dönemde Türkiye, Arnavutluk, Bulgaristan, Kıbrıs, Mısır ve Yugoslavya’daki çok yönlü etkileşim ve alışverişlerle inşa edildiğini ortaya koyuyor. Bir parti mensubiyetinden bir dizi kültürel sembole, bir siyasi doktrinden belirli bir
yönetim tarzına birçok farklı anlamda kullanabilen ve Türkiye toplumunun kolektif bilincini etkilemeye devam eden Kemalizm teriminin alternatif bir tarihsel tanımını yapıyor.
Bu kavramın eski Osmanlı coğrafyasına ait farklı ülkelerdeki çeşitli kültürel ve siyasal pratiklerin analizi için ortak bir platform teşkil ettiğini gösteriyor. Kemalizmin doğuşu ve evrimini kapsamlı bir ulusaşırı perspektife yerleştirmesi ve geniş bir coğrafyayı taramasıyla alanında bir ilk olma özelliği taşıyor.
“Bu kolektif kitapta göstermeye çalıştığımız üzere, Kemalizm Türk entelektüelleri tarafından yeniden sahiplenilmeden çok önce, ilk olarak Türk siyaset sahnesinin dışındaki aktörler tarafından şekillendirilmiştir. Ve Türkiye dışında, eski Osmanlı topraklarındaki (Müslüman dünya ve ötesindeki) gözlemciler, ama aynı zamanda aktörler tarafından da şekillendirilmeye ve kullanılmaya devam etmiştir. Dolayısıyla Kemalizmi totolojik bir biçimde Türkiye (Türkiye = Kemalizm = Türkiye) üzerinden açıklamak yerine, kavramın birçok farklı görüş açısından ve özgül uzamsal konfigürasyonlarda neyi temsil ettiğini göstermeyi umuyoruz.”
"Kitabın türünü belirleyemedim. Roman değil, ama roman. Anı değil, ama anı. Günce değil, ama günce. Özyaşamöyküsü değil, ama özyaşamöyküsü. Bir araştırma değil, ama bir araştırma. Bence, bilimkurgu denilen roman türünün yeni ve gerçekçi bir modeli diyebiliriz bu kitaba. Çünkü bilimsellikle düşsellik, imgeyle gerçek, varolanla varsayılan, söylenenle söylenmek istenen iç içe. Kitabın başarısı da, söylemiş olduğu tasarlanan sözlerin, tasarım ve düşüncelerin, gerçekten de Kenan Evren'in söylediği sözlerin mantığıyla, biçem ve biçimiyle uygunluğu, hatta tıpkılığıdır. Bir konuşmasında Kenan Evren şöyle diyor: 'İstiyorlar ki, ben konuşmayayım. Hep onlar konuşsunlar, yazsınlar. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı bir köşede otursun, konuşmasın istiyorlar.'
Gerçekten, Kenan Evren'in konuşmasını istemeyenler varsa, onlara çok şaşarım. Ben, Evren'in daha da çok konuşmasından, bizleri sık sık uyarmasından yanayım. Bu yüzden, Cumhurbaşkanlığından çekilince radyolarda ve TV'de konuşturulmayacağı, bu güzel söyleşilerinden yoksun kalacağımız için üzülüyorum. Her ne denli kendileri 'Çankaya'yı artık bırakıyorum. Çankaya'ya hevesliler gelsin, biz hevesimizi aldık' demişlerse de, bir Anayasa maddesi değişikliğiyle Evren'in Çankaya'da oturması daha da uzatılabilir ve uzatılmalıdır, diye düşünüyorum.
Gerek Kenan Evren'in konuşmalarından derlenmiş, gerekse onun konuşma biçemiyle anı biçiminde yazılmış olan bu kitaptan, özellikle yaşadığımız böyle günlerde aldığım tadı, başkalarıyla da üleşerek artırmak istediğim için, kitabın okunmasını salık veriyorum.
Yaşamım boyunca bu denli keyifle okuduğum başka bir kitap anımsamıyorum."
AZİZ NESİN, 26 NİSAN 1989
Tarih alanında dünyanın tartışmasız en büyük isimlerinden biri olan Halil İnalcık'ın kaleminden Milli Mücadele Tarihi.
İnkılap tarihini bir bütün olarak kavrayabilmek için 1908 yılındaki II. Meşrutiyet'in ilanından başlanması gerektiğini söyleyen İnalcık, ilk olarak 1908-1918 arasındaki belli başlı gelişmeleri kuşbakışı bir perspektifle ele alıyor. Bu çerçevede imparatorluğu kurtarmak için Osmanlılık ve Türkçülük akımlarının gelişimini, İttihat ve Terakki'nin iktidar sürecini, I. Dünya Savaşı'ndaki gelişmeleri ve savaş bitiminde memleketin işgaline giden aşamaları irdeliyor.
İzmir'in işgali ve sonrasında Mustafa Kemal'in Anadolu'ya geçişi ile başlayan süreç Türk Kurtuluş Savaşı'nın odağını oluşturmaktadır. Bu çerçevede İnalcık, milli iradenin hakim olması için Erzurum ve Sivas kongreleri ile başlayan mücadelenin 23 Nisan 1920'de Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışı ile ivme kazandığını ve sonrasında Doğu, Güneydoğu ve Batı Anadolu'da Mustafa Kemal liderliğindeki Türk ordusunun elde ettiği başarılar ile saltanatın kaldırılması ile neticelendiğini ortaya koyuyor. İnönü Muharebeleri, Sakarya Muharebesi ve Büyük Taarruz'dan başarılı bir netice elde eden Ankara Hükümeti'nin 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile siyasi olarak mevcudiyetini dünya kamuoyuna tescil ettirdiğini gösteriyor.
Milli Mücadele Tarihi, Halil İnalcık'ın kaleminden 1908-1923 yılları arasında milli iradenin hakim kılınmasının aşamalarını ve Mustafa Kemal Atatürk'ün bu aşamalardaki etkin liderliğinin detaylı anlatımı.
Levent Köker, Türkiye’de demokratik geleneğin kökleri ya da köksüzlüğü tartışmasına değişik boyutlar getiriyor. Kemalizm’de nihaî hedef olarak modern Batı demokrasisinin benimsenmediğini belirtiyor, halkçılık ilkesinin “Türkiye’de sınıflar yoktur, çoğulculuğa da gerek yoktur” anlayışından doğduğuna işaret ediyor.
İletişim Yayınları’ndan daha önce AP- Ordu İlişkileri: Bir İkilemin Anatomisi adlı kitabı yayımlanan Ümit Cizre’nin 1994-97 yılları arasında yabancı dergilerde çıkan makalelerinin biraraya getirilmesi ile oluşan Muktedirlerin Siyaseti, ‘siyasal sistemin krizi’ hakkında analitik sağlamlığa sahip yorumlar içeriyor. Cizre’ye göre Türkiye’de siyaseti rejim ve muktedirler tıkıyor, oysa siyaset, problemleri çözmek ve bu yönde tartışabilmek için şart. Cizre’nin analizinde muktedirler, yalnızca devlet katındakileri değil muhalefette olanları da kapsıyor. Parti karşıtı politika açmazı, Türkiye merkez sağın -özelde DYP’nin- kimlik bunalımı, Türk ordusunun siyasi özerkliği, Cumhuriyet Türkiyesi’nde İslâm-devlet etkileşimi, Türkiye’nin Batılı kimliğinin İslâm’la ilişkisi, Türkiye’nin İslâmcı yazarlarının gözüyle Kürt milliyetçiliği ve yayımlandığı zaman epey ses getiren TOBB Raporu’nun eleştirisi, Ümit Cizre’nin makalelerinin ana temaları.
Siyasett Kitaplığı Türk siyasal hayatıyla ilgili Cumhuriyet döneminde yayınlanan Türkçe ve yabancı dildeki eserlerin pratik bir formatta listelenmesini ve kullanıcılarımızın hizmetine sunulmasını amaçlıyor.
Başta üniversitelerde siyaset bilimi eğitimi alan gençler olmak üzere, ülkemizde ve yurt dışında Türkiye’deki siyaset dünyasına ilgi duyanlar için Siyasett Kitaplığı’nın güçlü bir referans kaynağı olmasını arzu ediyoruz.
Zaman içerisinde bu menü başlığı altındaki yayınları güncelleyerek kitaplığımızı daha da zenginleştireceğiz.
Türk siyasetine ilgi duyan Siyasett.com kullanıcılarının bu çalışmamıza katkı sunmalarından memnuniyet duyacağımızı da belirtmek isteriz.
Bu listede bulunan eserlerden böyle bir çalışmada yer almamasını düşündükleriniz veya listeye eklenmesini önereceğiniz eserler olursa bu sayfanın altında yer alan linki tıklayarak bu görüşlerinizi bizimle paylaşabilirsiniz.