Eskiler “Araba devrilince yol gösteren çok olur” deyimini tam da şimdikine benzer durumlar için kullanırlardı.
Gazetelere üstün körü bakan, TV’lerdeki alışıldık yorumcuların çıktığı tartışma programlarına kulak verirken, nedense aklıma bu eski deyim takılıyor.
[İsmet İnönü ve Bülent Ecevit CHP’sinin önemli isimlerinden Prof. Turan Güneş’in ‘Araba Devrilmeden Önce’ adını taşıyan bir kitabı da vardır. Zamanında önemli tavsiyeler içeren bir eserdi.]
İktidarın her yaptığına, sözcülerinin her söylediğine itiraz etmeyi ayıp sayacak kadar terbiyeli olanların bile bir haftadır dilleri çözüldü, her kafadan bir ses çıkıyor.
AK Parti’ye akıl veren verene…
Partinin içerisinden de koroya katılanlar az değil.
İlk elde, ‘yenilgi’ diye adlandırılan sonucun sorumluları aranıyor.
‘Yenilgi’ kabul edilir edilmez, faturayı hafifleteceği umuduyla bulunan formül, “AK Parti yenildi ama CHP kazanmış değil” cümlesi olmuştu. Kimin kazanıp kimin kaybettiğini gösteren haritalar devreye girince, haritalardaki oranj renk -AK Parti- ile kırmızı -CHP- arasındaki farkın o formülle gizlenecek gibi olmadığı anlaşıldı.
Vazgeçtiler.
Ardından, “Yenilginin sebebi ekonomi” formülü devreye girdi, arkasından da “Emeklilere seyyanen birkaç bin TL ödense seçimi kazanmıştık” gerekçesine sığınıldı. MYK’ya katılanlar arasında da bu gerekçeyi kullananlar çıkmış olmalı ki, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Tek sebep ekonomi değil” dediği kulaklara geldi.
Toplantıya katılanlardan biri çıkıp da, “Sebebi tek başına ekonomi olarak görüyorsanız, ne yani, yenilginin faturasını liderimize mi çıkartmak istiyorsunuz” demiş midir acaba?
[Bu seçimde AK Parti’ye sandıktan 16 milyon 339 bin 771 oy çıktı. Bir önceki seçimde -2019’da- AK Parti’nin oyu 19 milyon 766 bin 640 idi. Son seçime AK Parti’nin iktidar ortağı MHP 30 büyükşehirin 28’inde, çok sayıda ilde ve yüzlerce küçüklü-büyüklü ilçede aday göstermedi, MHP’lilerin oyu AK Parti’ye gitti. Pek azı MHP’ye kaldı. MHP’nin oyunun son seçimde %5’in altında kalması o partide de tartışılmış herhalde; partinin en yetkili isimlerinden biri “Bu yanlış bir hesap; belediye seçimlerinde il genel meclisi oyuna bakılır, bu seçimde bizim il genel meclis oyumuz %16” açıklamasını yaptı. Esas yanlış bu hesap. İl genel meclisi büyükşehir olan yerlerde yok, bu sebeple 30 ilde oy pusulasında bulunmadığı için oralarda il genel meclisine oy kullanılmıyor.]
Bazen insanlar gibi kurumlar da en çok övündükleri yönden darbe alırlar. AK Parti 11 milyon kayıtlı üyeye sahip olmakla övünür. Bu seçimde aldığı 16 milyon oya bakarak, “Acaba üye olanların hanelerinde kendisinden başka AK Parti’ye oy kullanan olmadı mı?” sorusu pekala sorulabilir.
AK Parti’ye yakın olduğu bilinen yazar ve yorumcular son haftayı onu yeniden canlandırmak için neler yapılması konusuna yoğunlaşarak geçirdiler. Siyasi literatürde bizde son 20 yılda hiç kullanılmadığı çoklukta eski bir sözcük gündeme girdi: Kibir…
“Kibirlenme yüzünden seçim kaybedildi” iddiasını seslendirmeyen yorumcu ve yazar kalmadı gibi…
Bir siyasetçi veya bir siyasi kadro için kullanılabilecek en olumsuz sözcüklerin başında gelir ‘kibir’… O sözcüğün geçtiği yazıları okur, yorumları dinlerken bununla kimi veya kimleri kast ettiklerini anlamakta zorlandım.
Hangi türden davranışlara ‘kibir’ sıfatını yakıştırdıklarını da açıklasalar rahatlayacağım.
Eskiden her genel seçimden sonra sırf lâcilerini çekerek kulislere gelmiş olan vekilleri görmek için Meclis’e giderdim. Her an başbakan tarafından çağrılıp bakanlık görevi lütfuna uğrayacağı beklentisi içerisine girerdi milletvekilleri…
Artık bakanlar Meclis’ten seçilmiyor; Cumhurbaşkanı istediğini dışarıdan bakan olarak atıyor. Acaba bakan olma beklentisi içerisindeki siyasiler şimdi nerelerde görülebiliyor?
Tamam biliyorum, Pazar günü yapılan genel seçim değildi, iktidar da değişmiş değil ama yine de hükümette köklü bir değişikliğe gidileceği herkesin dilinde.
Arabanın devrilmesinden, öncelikle, bakanları suçluyor yol gösterenler…
Parti yönetiminde yer alanlar, Meclis başkan ve başkanvekilleri ile bakanlar için yazı-tura atılıyor.
O görevde olanlardan ayrılması istenecekler olduğunda onlardan boşalacak makamları doldurmak gerekmeyecek mi?
Koyu lâcivert takım elbiseler ile beklentilerini dışa vuranları görmek isterdim doğrusu.