Ankara ve İstanbul

Nihayet mahalli seçim; iki gün sonra belediye başkanlarını, mahalli meclislerin üyelerini seçeceğiz. Şimdiden hayırlı olsun… Türkiye’nin genel siyasetini birinci derecede etkileyecek iki büyükşehir var. Ankara ve İstanbul.

AK Parti’nin 2019 seçimlerinde kaybettiği, iki büyükşehir. Erdoğan bunu içine sindiremedi. İstanbul’u İmamoğlu’nun kazanması konusunda “yanlışlıkla görevi devraldı” demedi mi? Bu nasıl demokrasi anlayışı?

Uzak sınır vilayetlerinde ve iç Anadolu’da yaptığı seçim mitinglerinde bile, Ankara ve İstanbul için oy istiyor.

Ankara’dan ümidi kestiler, mağlubiyet hezimete dönüşmesin diye çalışıyorlar. Anketler İstanbul’u da kaybedeceği yönünde…

İki temel faktör gözüküyor: Biri ‘büyükşehir sosyolojisi’ diğeri Mansur Yavaş’ın ve Ekrem İmamoğlu’nun siyasi kişiliği.

BÜYÜKŞEHİR FAKTÖRÜ

Genelde AK Parti metropollerde Türkiye ortalamasının altında kalıyor. Üç büyükşehirde İzmir, öteden beri muhalefete oy verir, Atatürk zamanında da Serbest Fırka muhalefetinin kaynağı İzmir’di.

Ankara ve İstanbul hem baskın metropol karakteriyle muhalefete yatkındır: Yani bireyleşme ve profesyonelleşme ileri düzeyde gelişmiştir. Ama İstanbul ve Ankara aynı zamanda barındırdıkları geniş iç göçe dayalı muhafazakâr doku sebebiyle AK Parti’ye de yatkındır. Zaten 2019 seçimlerinde çok büyük olmayan oy farkıyla, CHP ve İYİ Parti ittifakının adayları Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu kazanmışlardı.

Her ikisi de kitlelerle iletişim kurmada, özellikle bu enflasyon döneminde yoksullaşmaya karşı geliştirdikleri sosyal yardım faaliyetleriyle başarılı oldular. Vatandaşta, iktidarın engellemeleri olmasa daha başarılı olacakları kanaatini uyandırdılar.

Pandemi zamanında iktidar muhalefet belediyelerinin aşevlerini bile kapatarak engellemeye başladı. Muhalif belediyelerin sağladıkları uygun kredili projeler Beştepe’de evrak mahzeninde bekliyor. Erdoğan “oy yoksa hizmet yok” diyerek aslında muhalif belediyeleri nasıl engellediğini ifade etmektedir.

İKİ BAŞKAN

Metropol özelliklerinden başka, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun siyasi kişiliği de çok önemli bir faktördür. Her ikisi de CHP’nin adayları fakat “klasik CHP’li” tipinde olmayan, geniş milliyetçi-muhafazakar kitlelerin hassasiyetlerine sahip insanlar…

Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi sağ seçmene açması doğru bir başlangıçtı. Siyasi hayatımızı 112 yıldır düşman mahallere bölen bütün duvarların yıkılması lazım. Siyasetin rasyonelleşmesi için bu şart.

Mansur Yavaş eskiden beri tanıdığım, dürüst ve çalışkan karakterini bildiğim bir insandır. İlçe belediye başkanlığı tecrübesiyle başladığı yolculukta, Ankara’nın en başarılı Belediye başkanlarından biri oldu. Hem de Cumhur İttifakı’nın elindeki Belediye Meclisi ile Beştepe’nin engellemelerine rağmen.. Bütün kamuoyu araştırmalarında açık farkla kazanacağı görülüyor.

Ekrem İmamoğlu da ilçe belediye başkanlığından geliyor. Yaptırdığı camiye Diyanet imam ataması yapmayınca, “gelir namazı ben kıldırırım” diyen, bu donamıma sahip bir insan. Erdoğan “tüm metrolar bizim” derken İmamoğlu Ataköy-İkitelli metrosunu açıyordu. Kimin yıllık ne kadar metro yaptığı konusunda doğrulukpayı.com sitesine bakabilirsiniz. Engellere rağmen, anketler İmamoğlu’nun farkı büyüterek kazanacağını söylüyor.

SEÇİM SONRASI?

Her belediye başkanında eleştirilecek ve takdir edilecek yönler kolayca bulunabilir. Özellikle merhum Kadir Topbaş’ı saygıyla ve rahmetle anarım. Fakat “metal yorgunluğu” diyerek Cumhurbaşkanı istifa ettirmişti, değil mi?!

Bu seçimin belediye hizmetlerini aşan bir siyasi önemi var. İktidar tarafından devlet imkanlarının kullanılması, TRT’nin parti kanalı gibi yayın yapması, medyaya baskılar, “oy yoksa hizmet yok” kampanyaları, montajlar, uydurma belgeler, sahte afişler; fakat bunlar geri tepiyor. Ön önemlisi, ekonominin vahim hali.

İktidara tepki duyan kesimlerde, siyasi tercihleri farklı olsa da İstanbul’da İmamoğlu’na, Ankara’da Yavaş’a bir yöneliş var.

Bu seçimler mahalli seçimlerdir. Fakat sonuçları iktidara güç vererek muhalefetten milletvekili transfer etme ve “yeni anayasa” girişimlerine güç verebilir… Veya aksine, İmamoğlu ve Yavaş kazanırsa, bunun önüne geçebilir. Bu bakımdan siyasi önemi de büyük.

Pazartesi göreceğiz gerçek tabloyu.

‘Acı ilaç’ ise kaçınılmaz; geçen beş yılın ekonomide açtığı yaralara tuz basılacak.