İngiliz anahtarı

Macaristan Başbakanı Viktor Orban mektubunda şöyle diyordu: “Beş gün önce, Alaska’da Trump ve Putin arasındaki tarihi görüşmeden hemen önce, Ukrayna, Rusya’daki Drujba petrol boru hattına İHA saldırıları düzenledi. Bu boru hattı, ham petrol ithal etmek için başka bir yolu bulunmayan Macaristan ve Slovakya’ya petrol tedarik ediyor.”

Trump’ın Orban’a yanıtı şöyle oldu: “Viktor, bunu duymak hoşuma gitmedi. Bundan dolayı çok kızgınım. Slovakya’ya da söyle. Sen benim büyük dostumsun.” (Sputnik, 22.8.2025)

UKRAYNA’YA ASKER GÖNDERME ÇATIŞMASI

Trump’ın Putin’le görüşmesinden hemen önce, Zelenski’nin bir nevi son çırpınışıydı bu sabotaj. Ukrayna’nın İHA’lar ile Drujba petrol boru hattına düzenlediği saldırı, kuşkusuz, ne sürecin gidişatını değiştirebilir ne de adı geçen ülkelerin tutumunu...

Macaristan da Slovakya da başından beri bu meselede AB içinde daha dengeli tutum izleyen ülkelerdi. O nedenle bu sabotaj, Ukrayna’nın iki ülkeyi kızdırmasından öteye gitmeyecektir.

Peki o zaman neden yapıldı? Bu soruya doğru yanıtı bulabilmek, sabotajın arkasındaki asıl kuvveti çözümlemeye bağlı.

Daha önceki sabotajlarda, Kuzey Akım’a saldırılarda asıl fail ABD’ydi. Bu kez İngiltere görünüyor. Zira “Rusya’ya karşı Ukrayna savaşını sürdürebilme” çizgisinin sahibi Londra. Londra’nın bu sabotajla maksadı ise daha çok AB içindeki “Ukrayna’ya asker gönderme” tartışmasıyla ilgili.

LONDRA’NIN GÖNÜLLÜLER KOALİSYONU

Anımsayacaksınız, Trump’ın başkan seçilmesinin ve Ukrayna-Rusya savaşında farklı pozisyon alacağını ilan etmesinin hemen ardından İngiltere öne çıkmış ve ABD’nin yeni tutumuna karşı, “Geniş Avrupa’dan” Gönüllüler Koalisyonu oluşturmuştu. Ve Londra, Ankara’yı da bu koalisyona dahil etmişti.

Ankara’nın önüne konan havuç ise Türkiye’nin Avrupa güvenlik mimarisinin bir parçası olmasıydı. İktidar buna dünden hazırdı ve Erdoğan, “Türkiye olmadan Avrupa’nın güvenliği sağlanamaz” iddiasını savunuyordu.

Oysa bu Türkiye’ye tuzaktı ve tuzağa düşüldüğünde, AB’ye jandarmalık anlamına gelecekti. Çünkü Türkiye AB üyesi olmayacaktı ama Avrupa’nın güvenliğini sağlayacaktı!

MACRON-ERDOĞAN GÖRÜŞMESİ

Tuzak sürüyor. Şimdi Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron üzerinden çağrı geldi, Türkiye’den “Ukrayna’ya asker göndermesi” istendi.

İngiltere ve AB, Ukrayna’yı Rusya’ya karşı savunma hattı ilan ediyor, AB’nin bazı ülkeleri asker göndermiyor ama AB üyesi olmayan Türkiye, Ukrayna’ya asker göndermek istiyor!

Evet, istiyor ne yazık ki... Milli Savunma Bakanlığı, bu tartışmalar ilk başladığında, yaptığı “Önce kapsamı bir belli olsun” özetli açıklamasıyla, Ukrayna’ya asker göndermeye yeşil ışık yakmıştı zaten.

Işık hakikaten de yeşildi. Karşılığında Türkiye’ye uçak satışına izin verilmesi türünden ön anlaşmalar vardı. Türkiye’nin gayri resmi AB toplantılarına davet edilmesi türünden “ıslak diplomasi” vardı.

İNGİLTERE’NİN SABOTAJCISI

Yeniden sabotaja dönersek Zelenski, Alaska Zirvesi’nden hemen önce Macaristan ve Slovakya boru hatlarını vurarak Ukrayna’ya güvenlik garantisinin nasıl sağlanacağı konusunda çatışmaya “İngiliz anahtarı” sokmuş oluyor.

Konu bazı AB ülkelerinin Ukrayna’ya kesinlikle asker göndermeyeceğini söylemesiyle sınırlı değil sadece. İngiliz basınının yazdığına göre masada dört ayrı seçenek var. Dört seçenek de İngiltere’nin asli rolüne işaret ediyor öncelikle. Ama aynı zamanda bu türden sabotajlara başvurmaları, dört seçenekle de bir sonuç alamayacaklarını gösteriyor.

ABD olmadan İngiltere ve AB’li ortaklarının Ukrayna’da savaşı sürdürebilme şansı yok. Zelenski boynundaki ipin ucunu Washington’dan Londra’ya vererek ne kaybettiklerini geri alabilir artık ne de kendisine sağlam bir siyasi gelecek çizebilir.