CHP'nin dik duruşu

Atatürk’ün 9 Eylül 1923 tarihinde kurduğu CHP 102. yılını geride bırakıyor.

Türkiye Cumhuriyeti’yle yaşıt.

Atatürk’ün “Benim iki eserim var, biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri CHP” sözleri CHP’ye cumhuriyet kadar önem verdiğini gösteriyor.

CHP, Atatürk’ün liderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’ni, İsmet İnönü liderliğinde demokrasiyi kuran parti.

Bu özellikleriyle de CHP, demokratik, laik, üniter, hukuk devletinin de güvencesi.

CHP her zaman devletin bu temel niteliklerine sahip çıkmıştır.

Bugün olduğu gibi.

CHP’nin 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden birinci parti olarak çıkması ve iktidara doğru yürüyüşe geçmesi, hükümeti harekete geçirdi.

İktidar CHP’nin bu yürüyüşüne durdurmak için kamu gücünü kullanarak, cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu tutuklatıp cezaevine koydu. Diplomasını iptal etti. Bütün çabası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan karşısında İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçimini kazanma şansının yüksek olması. İmamoğlu dahil 16 CHP’li belediye başkanı aylardır cezaevinde tutuluyor.

Bununla da yetinilmedi.

İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik görevden alındı, seçildiği il kongresi iptal edildi ve yerine kayyım atandı.

Bu da yetmedi.

CHP İstanbul İl Başkanlığı polis ablukasına alındı.

CHP’lilere şiddetle müdahale edildi.

Kayyım olarak atanan Gürsel Tekin daha önce “polisle girmem” dediği il başkanlığı binasına polisle girdi.

Milletvekilleri, il yöneticileri, partililer yaralandı.

Bütün bu baskıya karşı CHP çok dik bir duruş sergiledi.

İl binasında partisini korumak için mücadele etti.

İmamoğlu’nun tutuklandığı günden bu yana da CHP Lideri Özgür Özel büyük bir enerjiyle haftada, iki, üç, beş miting yapmayı sürdürdü, dik duruşa devam etti. İmamoğlu da cezaevinden gönderdiği mesajlarla katkı verdi, aynı dik duruşu o da cezaevinde gösterdi.

İmamoğlu ve diğer belediye başkanlarının hukuki değil siyasi nedenlerle cezaevinde oldukları çok açık.

Bu dik duruşu kırabilmek için iktidarın CHP İstanbul İl yönetimi ve binasında yaptığı operasyonlar, kayyım uygulaması CHP’yi durdurmaz.

CHP’de il başkanlığı, genel sekreterlik, milletvekilliği yapmış, 40 yıllık Gürsel Tekin’in kayyım görevini kabul etmemesi gerekirdi. Bu görevi kabul ettiği gibi il binasına polisle girmesi de yapmaması gereken bir işti. İl binasının önünde polisin CHP’lilere şiddet uygulamasına da vesile oluşturdu.

Oysa daha önce il binasına gitmeyeceğini duyurmuştu.

Halk TV’de geçtiğimiz cumartesi günü Açıkça programında CHP’nin iç kavgaya tutuşmaması ve il binası önünde kavga görüntüsü vermemesi gerektiğini söylemiştim.

Bu sözlerim yanlış yerlere çekildi.

Sanki ben “CHP direniş göstermesin” demişim gibi yorumlar yapıldı.

Ben “CHP direnmesin” demedim, “iç kavga görüntüsü vermesin” dedim.

Keza hem Halk TV’deki konuşmalarımla, hem yazılarımda İmamoğlu ve diğer belediye başkanlarının serbest bırakılması gerektiğini, hukukumuzda tutuksuz yargılamanın esas olduğunu ancak iktidarın siyasi amaçlarla İmamoğlu ve diğer başkanları cezaevine gönderdiğini vurgulamıştım. Ortada ciddiye alınacak bir iddianame olmadığını, iddiaların itirafçı denilen kişilerin kanıtsız, delilsiz, iftira gibi beyanlarına dayandığını da her fırsatta ifade ettim.

Cumartesi günkü Halk TV konuşmamda da bu suçlamalara CHP’nin her fırsatta yanıt vermesi gerektiğini ifade etmeye çalıştım.

Ancak bu sözlerimin de yanlış yere çekildiğini, “ortada suç var” demişim gibi istismar edildiğini gördüm.

Bu yorumlar doğru değil.

Sözlerim kasten yanlış yere çekildi.

Bu nedenle ne söylemek istediğimi tekrar yazmak zorunda kaldım.

İktidarın CHP’yi parçalamak, bölmek, iç kavgaya sürüklemek için yoğun çaba harcadığı ortada.

Şimdi de 15 Eylül’de CHP’nin 38. Kurultayı’nın iptal edilmesi, mutlak butlan kararı verilmesi bekleniyor.

Belli ki iktidar İstanbul İl Başkanlığı’ndaki gibi CHP’nin Genel Merkezi’nde de operasyon yapılmasını bekliyor. Özel’i ve yönetimini çalışamaz hale getirmeyi hedefliyor.

CHP, İstanbul’daki gibi bir operasyona Genel Merkez’de izin vermemek için elinden geleni yapacak, yine dik bir duruş sergileyecektir.

Bu sorumluluk sadece Özel ve parti yönetiminde değildir.

Bu konuda bir önceki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na da görev ve sorumluluk düşüyor.

İktidarın CHP’nin yürüyüşünü kırmak için Genel Merkez’e de operasyon düzenlemesine izin vereceğini, vesile olacağını düşünmüyorum.

Daha önce de ifade ettiğim gibi CHP, birlik, bütünlük içinde bu operasyonları saf dışı bırakacaktır.

İktidarın CHP’yi bölme girişimini boşa çıkaracaktır.

Bu konuda başta eski ve yeni yöneticiler olmak üzere tüm CHP’lilere görev ve sorumluluk düşmektedir.