Sıradaki ‘sarayın adamı’ kim?

Baykal'a "sarayın adamı" dediler.

Yerine etkili muhalefet yapacağını söyledikleri Kılıçdaroğlu'nugetirdiler.

Adını da "Gandi" koydular. Ülkenin başına getirmeye çalıştılar. Az daha başarıyorlardı da. Seçimi ikinci tura taşıyıp yüzde 52 alan Erdoğan karşısında yüzde 48'e kadar çıktılar.

Şimdi ona da "sarayın adamı" diyorlar. Bizzat CHP'li vekiller, seçimden sonra çıkıp "Allah Türkiye'yi korumuş. Kemal Bey iyi ki seçilemedi" bile dediler.

Hangi birini sayalım...

"Umudun adı" deyip seçmenin önüne alternatif diye koydukları Muharrem İnce'yi mi?

Onun da akıbetini biliyorsunuz işte. Cumhurbaşkanı olsun diye yeri göğü inlettikleri İnce'ye de Baykal'a yaptıkları gibi genel merkez tarafından belaltı komplo düzenlediler. Ve elbette "sarayın adamı" ilan ettiler. Yanılmıyorsam, geçenlerde yine "Gel bakalımMuharrem" dediler, o ayrı konu.

Evet, hiç ara da vermiyorlar.

19 Mart'tan beri 2028 seçimlerine ön ödemeli aday yaptıkları İmamoğlu'nun kirli çamaşırlarını ortaya döken ne kadar yakın çalışma arkadaşı varsa hepsini "sarayın adamı" ilan etmekle meşguller.

İki üç gündür de CHP'nin sembol isimlerinden biri olan Gürsel Tekin'i hedef tahtasına oturtmuşlar, parti binalarına sokulmayacak kadar büyük bir hain olduğunu söylüyorlar.

Eyvah eyvah! Son seçimlerde "hepsi oradaydı". Ya cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanıp ülkeyi yönetiyor olsaydı bu sarayın adamları, ne olacaktı? Tehlikenin farkında mısın "EyCehape seçmeni?"

Peki, sırada kim var? Sizce yarın çıkıp bugün arkasında hizalandıkları hangi ismi sarayın adamı ilan edecekler?

Özgür Özel'i mi, İmamoğlu'nu mu?

Evet, biliyorum, ikisini de ama önce hangisini diye soruyorum.

***

'ALLAHU EKBER' DEYİP TÜRK POLİSİNE SALDIRMAK

İzmir'de karakola saldırı düzenleyen, 2 polisi şehit edip 6 kişiyi de yaralayan 16 yaşındaki saldırgan "Allahu ekber" diye bağırıyordu.

Artık kafası nasıl bulandırıldıysa, dünyadaki tüm Müslümanların gözlerini çevirdiği, başı sıkışınca sığındığı ve bu yüzden Batı'nın hep arafta tuttuğu Türkiye'ye "Allah" diyerek saldırıyor.

Türkiye'yi "darülharp" ilan ederek gençlere hedef gösteren sakallı, sarıklı yabancı istihbarat aparatlarının sözlerine kandığı kesin.

Zira internetin karanlık dehlizleri, sosyal medyada her köşebaşı, Türk devletini, hükümeti "kâfir" ilan eden provokatörlerle dolu.

Kiminin ipini Körfez'dekiler tutuyor, kiminin İsrail, kiminin başka bir "komşu".

Siz hiç, Türkiye'de, Irak'ta, Suriye'de Müslüman kanı döken bu radikallerin İsrail'e taş attıklarını duydunuz mu?

Bu arada, acaba saldırgan yerde yaralı olarak yatarken elini çantasına attığı hâlde arkadaşlarını öldürdüğü polislerin tetiğe daha fazla basmadıklarını, merhametlerini fark etti mi?

Ettiyse bundan daha büyük bir vicdan azabı olamaz.

***

ÖZEL, İNGİLİZ'E NASIL ŞİRİN GÖRÜNECEĞİNİ BİLİYOR AMA...

Bir hafta önce, yolsuzluk zanlılarını savunmak için, ne ilgisi varsa Vahideddin'den bahsedip "İngiliz zırhlılarına binip kaçanlar" kalıbını tekrar eden Özgür Özel sıkışınca soluğu yine Londra'nın sahiplerinin gazetesinde aldı.

Financial Times'a verdiği mülakatta, "Türkiye'nin Rusya gibi tek parti sistemine sürüklenmesine izin vermeyeceğiz" diyor.

Demek ki Osmanlı tarihine ilkokul seviyesinde dalmazdan önce, Türk yargısına müdahale etmedikleri için "Terk edilmiş hissediyoruz" diye sitem ettiği İngiliz dostlarından hepten ümidi kesmemiş.

Gelin görün ki ABD'den sonra İngiltere de kendilerinden ümidi kesmiş durumda...

Özel'in hâlâ anlamadığı, bir Zelenski'nin bile İngiltere'ye ağır geldiği. Dolayısıyla, Okyanus ötesinden esen soğuk Trump rüzgârını cepheden yiyen Londra'nın en son ihtiyacı olan şeyin, ikinci bir Zelenski'yi başına bela edip üstüne de Türkiye'yi karşısına almak olduğu.

***

AİLE ALBÜMÜ

Dünün karesi, CHP İstanbul İl Başkanlığı'nda barikat kurup mahkeme kararının uygulanmasını engelleyen Mahmut Tanal'dan geldi. Altına da şu notu iliştirmiş:

"Polis kapalı yerde sigara içiyor. Kanunun bekçisi kanuna uymuyor."