Tam öngörülemezlik halindeyiz. Böylesi durumlarda en kötü koşulu dikkate alarak adım atmak gerekir. Bu bağlamda CHP’nin 38. olağan kongresine ilişkin davadan “mutlak butlan” kararının çıkma olasılığından davanın ertelenmesine kadar her şey mümkün.
Yazı aramızda siyasal gelişmelere ilişkin düşüncemizi soranlara güçlü olasılıkları sıralayarak yanıt verirdik. 2 Eylül CHP İstanbul İl Kongresi kararından sonra görüş mesafesinin sıfırla sonsuz arasında zikzak yaptığı bir döneme girdik.
Siyasal tablonun genel görünümü şöyle:
İktidar ülke sorunlarını çözme gücünü yitirince, seçeneğini ortadan kaldırmayı seçti!
Yaşadıklarımızın özeti de bu zaten.
Ekonomi çökmüş... Çare ne? Esnafın üstüne çökmek. Dün Resmi Gazete’de yayımlanan kararnameyle damga vergisinden harca kadar her şeye zam yaptılar.
Orta vadeli program (OVP) açıkladılar. 2025 yılı enflasyon hedefinin yılbaşından bu yana kaç kez değiştiğini anımsamıyoruz. 2024’te dediler ki 2025 enflasyonu yüzde 17.5 olacak. 2025’in son çeyreğine giriyoruz. Hedef, 28.5! Bunun anlamı şu:
Yüzde 30’u geçecek ama diyemiyoruz!
Her şeyi sattılar sıra köprülere geldi. Satamazlar demiyoruz, akla gelen her şeyi satarlar!
Terörsüz Türkiye hedefinde işler Suriye’ye saplanınca işi “CHP’siz Türkiye”ye çevirdiler.
***
Başa dönelim... 15 Eylül’de ne olur?
8 Eylül’deki CHP İstanbul İl Örgütü binasına giriş, bize göre 15 Eylül’ün provasıydı. Ne pahasına olursa olsun, il binasına girmek... Ne pahasına olursa olsun, CHP’yi çatışmalı halde tutmak...
Partinin kuruluş yıldönümünde İstanbul’da çelenk koymak bile ister istemez parçalı hale geldi, getirildi. Gürsel Tekin’in yukarıda vurguladığımız “ne pahasına olursa olsun”ların bir parçası olarak önemli bir rol üstlendiğini görüyoruz. Satır aralarında söyledikleri elinde “satır” olduğunu gösteriyor!
Dün sabah 09.00’da biz de Anıtkabir’deydik. Özgür Özel, Anıtkabir Özel Defteri’ne, CHP’nin ağır saldırı altında olduğunu yazdı, direneceklerini vurguladı. Özel’in cümleleri, sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun özeti. Tören sonrası konuştuğumuz CHP’lilerin ağzından çıkan ortak cümlelerden biri şuydu:
“15 Eylül nöbetine hazırlanıyoruz!” Yüksek Seçim Kurulu’nda (YSK) sorumluluk alan hukukçuların da üzerinde birleştiği gerçek şu:
“Türkiye’de seçimler yargı güvencesi altında yapılır. Bunun en üst katı YSK’dir.” Aslında YSK de aldığı son kararla bunu anımsattı.
Buna karşın CHP genel başkanını yargı atarsa bir anlamda YSK’nin de kapısına kilit vurulmuş demektir.
***
CHP 30 Ekim Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer operasyonundan bu yana üçlü bir saldırı altında:
1-Yolsuzluk ve terör operasyonları.
2-Transfer operasyonları.
3-Tüzel kişiliğine saldırı operasyonları. Böylesine çoklu bir saldırıyı püskürtmek yetmez! Buradan güçlenerek çıkmak gerekir.
Güçlenmenin de tek yolu var:
Milletin içinde çoğalmak, haklılığı iyi anlatmak!
Eğer bu yapılabilirse, siyasi tarihimizin hemen her aşamasında olduğu gibi yargı yoluyla siyasete şekil verme girişimleri ters teper.
İktidar ve medyasındaki tüm beklenti şu:
CHP içinde çatlama!
Yukarıda sıraladığımız ilk iki saldırı istedikleri sonucu vermedi. Şimdi CHP’yi üçüncü ve en zorlu sınav bekliyor.
Atatürk’ün gençliğe hitabesindeki günlerdeyiz...
Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku’nu okuduğu günleri hedefleyerek büyük bir mücadele stratejisi çizmek gerekiyor.