Nereye geçiyoruz?

Cumhurbaşkanlığı Hukuk Kurulu Başkanvekili ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, pazar yazısında çok çarpıcı bir öneri ortaya attı.

“Terörsüz Türkiye” kampanyasına MHP lideri Devlet Bahçeli’den sonra en çok destek veren ve kampanya için en çok içerik üreten isim olan Uçum, TBMM’deki komisyonun çalışmalarına atfen şöyle bir değerlendirme yaptı:

“Genel kanunlar içinde özel düzenlemeler yapmak eşitlik yönü dahil hukuki tartışma çıkarır. Bu yüzden mevcut duruma uygun ayrı ve özel bir ‘geçiş süreci kanunu’ çıkarılması en isabetli çözüm olur.”

***

Gelin önce Uçum’un yasayla ilgili sıraladığı temel unsurların anlaşılır bir özetini okuyalım:

Tek olacak: Genel kanunlardan ayrı tek bir özel kanun yapmak.

Geçici olacak: Yasa geçiş sürecinde uygulanacak ve süreç bitince sona erecek.

PKK’ya özel olacak: Kanun özel kanun olacak sadece kendini fesheden terör örgütünün (PKK’nın) aktif ve destek unsurları olan kişileri kapsayacak.

Özgün olacak: Kanunun içeriği ve temeli Terörsüz Türkiye hedefinin özgünlüğüne dayanacak.

Kapsayıcı olacak: Kanun geçişte ihtiyaç duyulan (entegrasyon hukuku, ceza hukuku, infaz hukuku gibi) tüm hususları içerecek.

Mutabık kalınacak: Olabildiğince geniş veya yeterli toplumsal ve siyasal mutabakat sağlanacak.

***

Uçum önerdiği geçiş süreci kanunuyla ilgili iki de ilke yazmış:

- Anayasaya uygunluk

- Devlet, ülke ve millet hassasiyetlerine ve kırmızı çizgilere uygunluk.

Uçum’un bir de sonuç notu var:

“Geçiş sürecinde genel talepler ve haklar değil, kapsamdaki kişiler için geçişi sağlayacak teknik ve pratik hukuki koşullar esastır. Ulusal demokrasiyi güçlendirecek, hak ve özgürlükleri geliştirecek çalışmalar daha sonrasında gündeme gelebilir.”

Uçum’un yazısını okurken aklıma gelen ilk şey şu oldu:

“Nereden nereye geçiyoruz?”

Ya da şöyle ifade edeyim:

“PKK nereden nereye geçiyor?”

(Terörsüz Türkiye’ye özel çıkacak bir kanun sadece PKK’lıları kapsayacaksa içinde entegrasyon hukuku gibi unsurlar olacaksa, “Nereden nereye geçiyoruz” sorusunu “PKK nereden nereye geçiyor” olarak sormak daha mantıklı olur.)

***

Yazıyı okuduktan sonra aklıma gelen ikinci şey de 11 Temmuz 2014’te TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen “Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine dair kanun” oldu. Kanunun maddelerine bir göz atın isterseniz:

“Madde 1) Bu kanun amacı terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi için yürütülen çözüm sürecine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Madde 2) Hükümet, çözüm süreci kapsamında aşağıdaki hususlarda gerekli çalışmaları yürütür.

a) Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi, hukuki, sosyo-ekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında ve bunlarla bağlantılı konularda atılabilecek adımları belirler.

b) Gerekli görülmesi halinde, yurtiçinde ve yurtdışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar yapılmasına karar verir ve bu çalışmaları gerçekleştirecek kişi, kurum veya kuruluşları görevlendirir.

c) Silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal yaşama katılım ve uyumlarının temini için gerekli tedbirleri alır.

ç) Bu kanun kapsamında yapılan çalışmalar ile alınan tedbirlere ilişkin kamuoyunun doğru ve zamanında bilgilendirmesini sağlar.

d)Alınan tedbirlere ilişkin uygulama sonuçlarını izler ve ilgili kurum ve kuruluşlar arasındaki koordinasyonu sağlar

e) Gerekli mevzuat çalışmalarını yapar

Madde 3 - 1) Bakanlar Kurulu, çözüm sürecine ilişkin gerekli kararları almaya yetkilidir.

2) Çözüm sürecinde kapsamında yapılan çalışmaların koordinasyonu ve sekretarya hizmetleri Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından yürütülür.

Kararlar ve yerine getirilmesi

Madde 4 - 1) Bu kanun kapsamında verilen görevler, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca ivedilikle yerine getirilir.

2) Bu kanun kapsamında verilen görevleri yerine getiren kişiler hukuki, idari veya cezai sorumluluğu doğmaz.

***

Uçum’un çizdiği çerçeveye ne kadar benziyor değil mi?

Sadece içeriği değil, topluma sunuluş şekli de çok benziyordu.

Örneğin dönemin Başbakan Yardımcısı ve sürecin koordinatörü Beşir Atalay şöyle anlatıyordu bu kanunu: “Hedefimiz, terörün sona ermesi, silahların bırakılması ve insanların evlerine dönmesi”

Atalay’ın övdüğü kanunu Merhum Sırrı Süreyya Önder’e sormuştum. Özellikle de 4. maddesini. Rahmetli şöyle demişti: “Biz güvencemizi alalım. Yarın cayarlarsa hepimizi Kandil’e gittik diye içeri atarlar”

Finalde süreç hüsranla bitti ve tam da Önder’in dediği gibi oldu. Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder, Figen Yüksekdağ ve yüzlerce HDP’li yasaya rağmen süreçteki rollerinden dolayı hapse girdiler.

***

Bu okuduklarınızdan sonra sizde de “Biz bu filmi görmüştük” hissi oluştu mu?

Samimiyetle, bu sefer başarıyla sonuçlanmasını ve bu milletin finalde bir daha “Bu film de daha önce gördüğümüz gibi bitti” dememesini diliyorum ama çok da umudum yok.