İktidarın partisinin kamuda kadrolaşmak için geliştirdiği, istisna kadroları kullanım biçiminin suyu çıktı. Artık o kadar ileri örnekler anlatılıyor ki; ‘Bu kadarı da olmaz” diyenler yine AKP’li. Hatta hiç ihtiyaç yokken, Malta’ya hakim görevlendirdiğimizi biliyor musunuz?
AKP’nin iktidara geldiği ilk yıllarda oluşturduğu istisnai kadrolar; “kamudaki sınav süreçlerine bağlı kalmaksınız ataması yapılabilen personellerdir. Bu statüye atama yapılabilmesi için bahsi geçen kanunda öngörülen genel şartların taşınması yeterlidir” diye tanımlandı.
Kadrolaşma ve ayrımcılık olarak eleştirilen bu düzenleme, AKP yönetimi tarafından, “Göreve gelen her siyasi kendi ekibiyle çalışmak ister. Bu kadrolar sadece yazı işleri müdürü, özel kalem gibi özel alanlarda kullanılacak” diye savunulsa da şimdi kara deliğe dönüşmüş durumda.
Daha önce de birkaç kez değindiğimiz bu ayrıcalıklı kadrolar, o kadar yaygın hale geldi ki AKP’lileri bile çileden çıkartmaya başladı. Yaş, eğitim, meslek, liyakat, ehliyet gibi hiçbir kıstas aramadan alım yapılabildiği, bu kişilerin ilk alındığı kadroları basamak gibi kullandığı, daha yüksek maaş verilen başka bir kadroya geçmelerinin iki hafta bile sürmediğini anlatılıyor.
Sık sık haber yapılan bu çarpık sistemde, ‘temizlikçi kadrosundan özel kalem müdürlüğüne’, ‘kişiyi tarif ederek kadro açma’ gibi çok fazla örnek aktarıldı. Bizim anlatacaklarımız ise bunların en uç noktası;
- Evde canı sıkılan karısına iş arayan eski AKP milletvekili, gittiği bakanlıklardaki arkadaşlarından geçit bulamayınca, cumhurbaşkanlığını devreye sokuyor. Saray kadrosu üzerinden aynı talep yeniden gelince küçük bir tartışma yaşanıyor. Eski vekil, ilk bakanlıktan seken talebini bir başka bakanlıkta hayata geçiriyor ve yaşı devlet memurluğu için oldukça geçkin olan karısını istisnai kadrodan iyi bir maaşla işe aldırıyor.
- ‘İşe alınmakla kalmıyorlar, en yüksek maaşın olduğu yere atanmak istiyorlar. Yıllardır kurumlarda görev yapan deneyimli kadroların üstüne torpille konuyorlar’ diye anlatanlar var. Bu sistem sadece bakanlıklar da kullanılmıyor. Belediyeler, valilikler ve özerk kamu kurumlarının hepsinde istisnai kadro bulunduğu, kalifiye eleman almak için kurulan sistemin torpil, kayırmacılık ve kadrolaşma için kullanıldığı bizzat AKP’liler tarafından anlatılıyor.
Ayrıca ballı görevlere ilişkin anlatılanlar da hiç bitmiyor. Devlette öyle bir kaos yaşanıyor ki; sanki batan geminin malları…
- Örneğin, büyükelçiliklere ticaret ateşelerden sonra turizm ateşeleri atanması eski yıllara dayanır. Yargı mensubu görevlendirilmesini anlamayan çok siyasetçi var. Hakim ve savcı kadrosunda en az iki yıl kürsü deneyimi olan, dil bilen sınırlı bir kadronun, elçiliklerde geçici olarak istihdam edilmeleri konusunda yıllar önce bir düzenleme yapılıyor.
- Bekir Bozdağ’ın Adalet Bakanlığı döneminde başlatılan bu uygulama, çok tartışma konusu olmuş. Bu kadrolara büyükelçiliklerde ihtiyaç olmadığı, amacına uygun kullanılmadığı ve suistimal edildiği anlatılıyor.
- Aktarılanlara göre, şimdiye kadar yapılan görevlendirmeler arasında dil bilmeyen, iki yıllık kürsü deneyimi şartını taşımayan savcı ve hakimler var. Bu ballı işten bolca yararlandırılmış.
- Türkiye’nin Malta Başkonsolosluğu’nda hakim kadrosu olduğunu biliyor musunuz?
- Bozdağ’dan sonraki bakanlar, uygulamayı verimsiz ve gereksiz bulunarak bu kadroların geri çağrılması yoluna gitmiş. Bu sefer de torpilliler, başkalarını devreye sokarak kararı durdurmaya çalışmış. İş, yine saraya kadar gitmiş.
- Peki neden? Çünkü bu ballı kadrolarda geçici süreyle görev yapan hakim ve savcılar, 7 bin Euro maaşın yanı sıra, Türkiye’deki kadrolarındaki maaşları almaya devam ediyormuş. Açılan kadro 30 kadarmış. Yani 30 ülkede, 30 ballı görev…
Anlayacağınız, tuzun koktuğu yerdeyiz…