Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, siyaset planlamada gerçekten çok başarılı bir siyasetçi. 23 yıldır kendisini iktidarda tutacak ittifakları her daim yenilemeyi başardı.
- 2001’de AK Parti’yi kurarken “dört siyasi hareketi birleştiren lider” diye anıldı.
Muhafazakarları, milliyetçileri, merkezcileri (ANAP/DYP) ve liberalleri etrafında toplayarak tek başına iktidar oldu.
- 2007-2012 arasında daha sonra FETÖ adını verdikleri Gülen Cemaatiyle ittifakını güçlendirerek “vesayet” diye gördüğü cumhuriyetçi askeri ve sivil bürokrasiyi dizayn etti. Bu ittifak 2010 referandumundan sonra yargıyı da ele geçirdi. Liberaller bu sürece tam destek verdi.
- 2012-2015 arası cemaatle çıkar çatışması yaşamaya ve karşı karşıya gelmeye başladı, onların yerini “çözüm süreci” sayesinde Kürt siyasi hareketiyle doldurmaya başladı.
- 2016’da 15 Temmuz darbe girişiminden sonra da durum tamamen değişti. O tarihe kadar kurduğu bütün ittifakları geride bıraktı ve Türk milliyetçileriyle ittifak oluşturdu. Artık en büyük destekçisi MHP olmuştu.
- 2018’de geçilen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi “Yüzde 50 artı bir” şartını doğurdu ve bu defa MHP’nin desteği de yetmedi. 2023 seçimlerinde MHP tek başına yetmediğinden, MHP’den kopan pragmatist milliyetçilerle, HüdaPar’la ve solun “yağmur nerede yağsa tarlayı oraya taşıyabilen” pragmatik unsurlarıyla ittifak kurdu ve üçüncü defa kazanmayı başardı.
***
Bu süreçler yaşanırken AK Parti de çok kan kaybetti. Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın öncülük ettiği çok sayıda etkili siyasetçi AK Parti’yle yollarını ayırdı.
2002’de merhum Necmettin Erbakan’ı terk edip Erdoğan’la yola çıkan Bülent Arınç, Abdullatif Şener, Abdullah Gül gibi isimler geçen süreçte dışlandı, ötekileştirildi, terk edildi.
Ekonomik krizin de derinleşmesiyle artık MHP ve diğerleriyle ittifak da yüzde 50 artı biri yakalamaya yetmediğinden Erdoğan, iktidarını sürdürmek için yeni ittifaklara ihtiyaç duymaya başladı. Bu defa “Terörsüz Türkiye Projesi” devreye sokuldu.
2016’dan itibaren üzerinden adeta silindirle geçilen, Eş Genel Başkanları hapsedilen, 7 bine yakın üyesi hapse atılan ve adını son olarak DEM Parti olarak değiştirmek zorunda kalan Kürt siyaseti yeniden ittifak kurma ihtiyacı duydu.
***
İlginç olan şey ise hep şu oldu:
Erdoğan’ın dışladığı bütün siyasi müttefikleri sessiz sedasız bir kenara çekildi. İttifak kurmak istediği bütün siyasi gruplar da Erdoğan iktidarının başlarına getirdiklerini unutarak iktidara doğru hep koşa koşa geldi.
Şimdi aşağıdaki iki fotoğrafa iyi bakın lütfen.
Fotoğraftaki “Büyük İttifak” algı mı gerçek mi? - Resim : 1
- Soldaki fotoğraf, 1 Ekim akşamı TBMM’de çekilmiş ilk fotoğraf. Ortada Erdoğan oturuyor. İki yanı boş. İki tarafa dizilmiş sandalyelerde ise iktidar bloğu (eski meclis başkanlarıyla birlikte Hüdapar ve MHP liderleri, TBMM Başkanı) temsilcileri oturuyor.
- Sağdaki fotoğraf ise 1 Ekim akşamı TBMM’de çekilmiş ikinci fotoğraf. Değişimi görmüşsünüzdür ama ben yine de yazayım.
Erdoğan sağ yanına DEM Eş Başkanı Tuncer Bakırhan’ı oturtmuş. Numan Kurtulmuş kalkıp yerini Pervin Buldan’a vermiş. Kurtulmuş’un eşi Sevgi Kurtulmuş kareden tamamen çıkmış. Erdoğan’ın soluna Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Mithat Sancar gibi isimler dizilmiş.
Üstelik ikinci fotoğraftaki herkes çok neşeli. Hele Ahmet Davutoğlu, çocuklar gibi şen.
Bu arada Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı, Cumhur İttifakı’nın eski mensuplarından Fatih Erbakan oturacak yer bulamayınca o alanı terk etti.
***
Şunu da hatırlamak lazım:
Erdoğan resepsiyon salonunda da DEM’in ileri gelenleriyle yoğun bir samimiyet sergilemişti.
Erdoğan’ın ekibi hem resepsiyondaki hem oturulan yerdeki fotoğrafları da mümkün olduğu kadar çok yaymaya çalıştı. Bunu yaparken herhalde “geniş katılımlı bir ittifak oluşuyor” algısı yaratılmaya çalışıldı.
Bazı meslektaşlarımız, özellikle de iktidar yanlısı olanlar hızlarını alamayarak Erdoğan’ın sadece seçimlerin yenilenmesi kararı aldırıp aday olmakla kalmayıp, Anayasa Değişikliği de yapabilecek bir ittifakın temellerini attığı yorumları yapmaya başladılar.
***
Peki işin aslı da böyle mi?
Fotoğrafın öncesini/sonrasını bilmesem “olabilir” ya da “evet” gibi yanıtlar verebilirdim. Ancak öyle olmadığını biliyorum.
Fatih Erbakan ile İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu bu karenin bir parçası olmak istemediklerini açıkça ortaya koydular.
Davutoğlu ve Ali Babacan o kareye nezaketen ve Kurtulmuş’un davetiyle girmek zorunda kalmış ve ikisi de yakın çevresine “böyle bir ittifakın parçası değiliz” görüşünü iletmiş.
CHP zaten orada değildi.
Ez cümle yazıyı şu tespitle bitirmek mümkün:
İttifak algısı geçici olarak ortaya çıkmış olabilir ama gerçek hâlâ Erdoğan’ı mutlu edecek durumda değil.