Alaska Zirvesi ve ‘dağ fare doğurdu’

Ukrayna-Rusya savaşını sonlandırma hedefiyle ABD’nin Alaska eyaletindeki Anchorage şehrinde düzenlenen Donald Trump-Vladimir Putin zirvesinden beklentiler çok yüksekti. Ancak üç saat süren bu kritik toplantının sonucu, başlıkta da belirtildiği gibi, “dağ fare doğurdu” atasözünü haklı çıkardı.

Beklentilerin bu kadar yüksek olmasının nedeni şuydu: Geçen hafta yazdığım gibi, zirveyi organize etmek için Trump’ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Wittkof, bizzat Putin’le görüşmek üzere Moskova’ya gitmişti. Dahası, zirveyle ilgili Amerikan basınına sızan olası çözüm parametreleri de yok değildi. Ancak bu durum, Avrupa’da uygulanan diplomatik “süreçten” oldukça farklıydı. Avrupa’da önce, şerpa adı verilen özel danışman ve uzmanlardan oluşan heyetler bir araya gelir, ardından dışişleri ve hatta savunma bakanları buluşur. Liderler düzeyinde bir toplantı yapılıyorsa, bu genellikle çözümün neredeyse tamamlandığı anlamına gelir; liderler sadece siyasi konularda son pürüzleri gidermek için bir araya gelirler.

Alaska’da Ukrayna ile Rusya arasında bir barış anlaşması beklenmiyordu bile. Sadece bir ateşkes anlaşması sağlanması umuluyordu, ancak o da gerçekleşmedi. Ayrıca, Trump’ın Avrupalıları müzakerelerin dışında tuttuğunu belirtmek de önemli. Wittkof’un Moskova temaslarının ardından Trump, sadece birkaç Avrupalı lideri telefonla arayarak bilgi verdi; ancak onların görüşlerini ne kadar dikkate aldığı bilinmiyor.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, sanki ABD’nin NATO ve AB nezdinde bir büyükelçisi yokmuş gibi, AB dışişleri bakanlarıyla yaptığı video konferans görüşmesinde bir yandan ABD’nin pozisyonunu savunurken, bir yandan da Rusya’yı uyarmaya devam etti.

Avrupa’nın tepkisi ve Trump’ın stratejisi

İki F-35 savaş uçağı arasında düzenlenen karşılama töreni ve üç saat süren görüşmenin ardından Trump, Putin’den bir ateşkes anlaşması koparamadı. Avrupalılar süreçten dışlanmış olmalarına rağmen, Almanya Başbakanı Merz liderliğinde toplanan Macron, Meloni, Stubb, Tusk ve AB kurumları başkanları, nezaketi elden bırakmayarak Trump’ın ateşkes çabalarından duydukları memnuniyeti dile getirdiler. Ayrıca, Ukrayna liderinin katılımı olmadan bir çözümün mümkün olmayacağını hatırlatarak, ABD-Ukrayna-Avrupa arasında üçlü bir zirve önerisinde bulundular ve Rusya’ya karşı uyarıları yinelediler. Savaş bitene kadar Ukrayna yönetimine desteklerinin devam edeceğini de belirttiler.

Trump, Putin’i Alaska’ya davet ederek

aslında Kremlin’in “kiracısının” uluslararası izolasyondan çıkmasına, dünyanın en güçlü ülkesinin lideriyle fotoğraf çektirmesine ve tokalaşmasına olanak sağladı. Bu durum, Putin’in kendi ülkesindeki imajını tazeleyip güçlendirmesine yardımcı oldu. Buna karşılık, ABD’nin askeri ve ekonomik gücüne rağmen, siyasi olarak bir miktar daha erozyona uğrama sürecini hızlandırdı. Kendi kamuoyundaki desteği de Mart ayından bu yana düşüşte olan Trump’ın oy oranı, New York Times’ın son anketine göre %44’e geriledi.

Ancak belki de gelişmeler o kadar da olumsuz değil. Zira Trump, Putin’le baş başa veya heyetler şeklinde görüşerek istediği sonucu elde edemeyeceğini artık anlamıştır. Dış politikada sadece ekonomik ve askeri açıdan güçlü olmak yetmez, siyasi açıdan da güçlü olmak gerekir. Bu çerçevede, Avrupalı müttefikler olmadan Putin’i “kıvama getirip” Ukrayna ile ateşkes imzalamaya ikna etmenin zor olduğunu idrak etmiştir.

Sonuç

Bu zirveden belki de “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” misali, ABD Çin’e de Arktik bölgesi ve eriyen buzulların oluşturacağı yeni deniz yolları hakkında bir mesaj vermiş olabilir. Bu konuda sevgili Deniz Kilislioğlu’nun dün aynı köşede yayınlanan makalesini tavsiye derim.

Keza, Alaska’daki görüşmelerle ilgili olarak Milliyet gazetesindeki çalışma arkadaşlarıma da büyük bir alkış göndermek isterim. Bu değerli gazetede yazdığım için söylemiyorum, Alaska’daki görüşmeler Türkiye saatiyle çok geç bitmiş olmasına rağmen, gazetenin baskıya yetişerek görüşmenin protokolü, içeriği ve detayları hakkında kapsamlı haberler yapması müthiş bir başarı. Görselleri de katabilmiş olması cabası. Türk basını bir yana, Avrupa basınında bile bu kadar kapsamlı görsel ve içerik yoktu. Bunun altını çizmekte fayda var.

ABD, Çin’e de göz kırpmaya çalıştı mı bilinmez ama Alaska’da “dağ fare doğurdu”. Ancak Çin burcuna göre farenin kim olduğu sorusunun yanıtını siz değerli okurlarıma bırakıyorum. İyi pazarlar.