‘Karamsarlık yaymak’

Diploma sahtekarlığı toplumda büyük yankılanma yarattı. Yetkili makamlardaki bazı kişilerin elektronik imzalarını klonlayarak sahte diploma, akademik unvan ve ehliyet üretmişler. Bunları devlet kurumlarının elektronik sistemlerine yerleştirmişler.

E-Devletten girdinizde gerçek gibi görülüyor, buna göre işlemler yapılmış…

Olay iki iddianame ile adliyeye intikal etti…

Dahası var mı, hangi kurumlar? Bilmiyoruz.

Korkulduğu gibi yaygın mı yoksa ilgili resmi kurumların söylediği gibi erken tespit edilmiş, tedbirleri alınmış sınırlı bir olay mı?

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bu konudaki yoğun yayınlara tepki göstererek "Amaçları suçla mücadele değil; kaos ortamı oluşturmak, umutsuzluk ve karamsarlık yaymaktır" diye konuştu, resmi açıklamalara itimat edilmesini istedi.

Sayın Yılmaz, donanım ve dürüstlüğü ile liyakat sahibi bir teknokrattır. Bu bakımdan bazı gerçekleri dikkatine sunmanın faydalı olacağını umuyorum.

GİDİŞ NEREYE?

Meseleye “karamsarlık” açısından bakarsak, sahte diploma olayı böylesine yankılandığına göre, toplumda işlerin iyi gitmediği, usulsüz, yolsuz uygulamaların yaygın olduğu şeklinde bir kanaat var ki, bu sahte diploma skandalı da böylesine ilgi gördü.

Ankara Enstitüsü’nün PanoramaTR araştırmasına göre Temmuz ayında ekonominin kötüye gittiğini düşünenlerin oranı yüzde 76’dır. İyimserlerin oranı yüzde 6’dan ibarettir.

Bu konjonktürel bir veri değil, karamsarlar uzun zamandan beri yüzde 70 civarında…

Columbia Üniversitesi merkezli mutluluk araştırmasına göre, Türkiye 2012’de 77. sırada iken, 2023 mutluluk endeksinde 106. sıraya gerilemiş durumdadır.

Aslında bütün veriler, hukuk endeksi dahil, AK Parti iktidarının son on yılında hızla bozuldu.

Türkiye’de yolsuzluk algısı da 2012’de 54. sırada Doğu Avrupa ülkelerinden daha iyi iken, 2024 sonunda 115. sıraya düştü.

Böyle bir toplum iyimser olabilir mi? Böylesine karamsar bir toplumda diploma sahtekarlığı ve emsali haberlerin büyük yankılar uyandırması kaçınılmaz değil mi?

‘MÜLAKAT’ NEYİN GÖSTERGESİ?

Toplumdaki “karamsarlığın” somut delillerinden biri “mülakat” sınavlarıdır. Yazılı sınavda çok yüksek puan alanların “mülakat”larda kaybetmesi, kaç defa yargıdan döndü ama uygulama devam ediyor.

Hatta Cumhurbaşkanı seçimler öncesinde mülakatları kaldırma sözü vermişti. Demek ki yaygın rahatsızlığı görüyordu. Ama hala devam ediyor. Çünkü “mülakat” sistemi “bizden”leri ödüllendiriyor.

Bunun kurumlarda ciddi liyakat sorunlarına yol açtığı da yine uluslararası raporlara geçmiştir.

Bu genel tablonun toplumda, özellikle de gençlerde ve “bizden” olmayan kitlelerde bir yabancılaşma, bir karamsarlık yaratmaması mümkün mü?

İLLE DE GENÇLER

Sabancı Üniversitesi Politikalar Merkezi’nin Mart 2024 yayınında Prof. Demet Lüküslü’nün çok önemli bir makalesi var. Türkiye’den yurtdışına göçler artıyor. En çok da 25-34 yaş arasındaki insanlarımızda göç eğilimi yüksek.

Dahası, 15-25 yaş arasındaki gençlerin yüzde 62.5’i “eğer imkanları olsa bir yabancı ülkede yaşamak istediklerini” söylüyor. Başta Avrupa, sonra ABD ve Kanada’ya…

Bu olgular maalesef karamsarlık gerçekleridir.

Oksijen gazetesinde Prof. Selçuk Şirin’in önemli bir makalesi yayınlandı. Prof. Şirin’in akademik kalitesi herkesçe bilinir. Çeşitli Anadolu illerini gezerek gençlerle konuşan Şirin, gençlerin sürekli sorduğu bir soruyu yazısına başlık yapmış: “Başarmak için çalışmak yetmiyorsa ne yapalım hocam?”

Prof. Şirin şöyle diyor:

“Genç nüfusu hızla yaşlanan bir ülkede elimizde kalan son genç kuşağı; liyakatsizliğe, adaletsizliğe ve umut yoksunluğuna teslim etmek bu ülkenin geleceğini ateşe atmaktır… Liyakati kutsayan adalet sistemini yeniden kurmak zorundayız.”

İYİ YÖNETİM

Bu yazımı olabildiğince maddi olgularla, verilerle sınırlı tuttum. Toplumda iyimserlik ve enerji ya da karamsarlık ve umutsuzluk yaratan politikalar hakkında siyaset biliminde geniş izahlar vardır.

Yazımı maddi verilerle sınırlı tutmak istediğimden bunlara girmiyorum.

Sadece şu kadarını belirteyim ki, çağımızda iyi yönetimin şartı; kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge, liyakat, şeffaflık, ve Şimşek’in deyişiyle “rasyonel zemin” gibi olmazsa olmaz ilkelerdir.