Her bedene uygun elbise gibi suçlama

LeMan dergisinin İstanbul Beyoğlu'ndaki binası önünde toplanan grup

Ekrem İmamoğlu’na yönelik darbe girişiminin ardından başlayan protesto eylemleri sırasında yapılan boykot çağrıları nedeniyle oyuncu Cem Yiğit Üzümoğlu’nun da arasında bulunduğu 21 kişi hakkındaki hapis cezası istendi.

Savcının iddianamesine göre, boykot çağrısı “halkın sosyal sınıf bakımından farklı özelliklere sahip bir kesiminin diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edilmesi” suçunu oluşturuyor.

Gördüğünüz gibi bu oldukça elverişli bir suçlama haline geldi.

 

Rejimin beğenmediği fikirleri savunuyor, barışçı eylemler öneriyorsanız “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” sopası kafanıza indiriliyor.

Bu iddiayla en son olarak LGBTİ + aktivisti Enes Hocaoğulları tutuklandı.

Dedim ya savcılar bu suçlamayı pek seviyorlar, çünkü her bedene göre uydurulan bir elbise gibi.

Kanun metni aslında çok açık bir şekilde bu suçun oluşabilmesi için “kamu güvenliğine karşı açık ve yakın tehlike oluşması” şartını arıyor.

Böyle bir tehlike meydana gelmediyse ortada suç da yok.

Son yıllarda böyle bir tehlikenin meydana geldiği tek olay LeMan dergisinin birtakım kişiler tarafından kışkırtılan kalabalıklar tarafından basılması olayı.

O gün can kaybı olmadıysa bu şans eseri binanın o gün o saatte boş almasından kaynaklanıyor.

Ancak halkın belli bir kesimine karşı kışkırtılan kitle, cana değilse de mala zarar verecek taşkın hareketlerde bulundu, cam çerçeve kırıldı.

LeMan dergisinin İstanbul Beyoğlu'ndaki binası önünde toplanan grup, 30 Haziran

Polisin bütün bu olay süresince gözaltına alıp savcılığa sevk ettiği tek bir kişi var: Saldırganları engellemek isteyen barış akademisyeni Aslı Aydemir!

Sadece buna bakarak bile emniyet ve adliyenin aslında “halkın bir kesimine karşı kin ve nefret içinde olmak” suçunu nasıl yorumladığını, hangi kesime nasıl baktığını söyleyebilmek mümkün.

Protestolara neden olan karikatür LeMan dergisinde yayınlanmıştı.

Bu nedenle derginin bazı çalışanları ve karikatürü çizen kişi halen tutuklu.

Oysa bir suç varsa, bu suç basın yoluyla işlenmiş bir suç.

Tutuklu olarak yargılananlar derginin sorumlu yazı işleri müdürü, yazı işleri müdürü, karikatürün çizeri, derginin grafikeri ve müessese müdürü.

Oysa kanuna göre “basın yoluyla işlenen suçlardan dolayı ceza sorumluluğu, suçu vücuda getiren yazıyı veya haberi yazan veya resmi veya karikatürü yapan kimse ile bu mevkutenin ilgili sorumlu müdürüne aittir.”

Aynı kanun, sorumlu müdürler için verilecek hapis cezalarının süresine bakılmaksızın para cezasına çevrilmesini de emrediyor.

Sorumlu müdürler için “emniyet gözetimi altında bulundurma cezası” da verilemez diyor.

Sorumlu müdür, yazı işleri müdürü, grafiker ve müessese müdürü niye hâlâ tutuklu?

Savcı, “karikatürün kışkırtıcı tutum ve davranışlar sergilemeye yönelik ifadeler ve görseller içerdiği ve bunların halkın bir kesiminin diğer kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa, ayrımcılığı gerektirecek şekilde nefrete yönlendirici nitelikte olduğunu” söylüyor.

Oysa olaylar karikatürün yayınlanmasından beş gün sonra çıkartılmıştı.

Dergi mensuplarının tutuklanmasına neden olan suçu işleyenler aslında insanları kışkırtıp, sokağa dökerek olası bir linç ve katliama yol açabilecek provokatörlerden başkası değildi.

Ama onlar serbest!

Anlaşılıyor ki beşinci günün gecesinde “kamu güvenliği için açık tehdidi” yaratanlara kanun işlemiyormuş.