Meclis’te partiler arası komisyon kurulmasıyla iş, daha bir ciddi hale geldi. İYİ Parti katılmadı, bu sürece karşı olanları Meclis’te o temsil edecek.
Bu süreç özellikle CHP’nin katılmasıyla “iktidar politikası” olmanın ötesinde bir ağırlık kazandı.
Erdoğan “Biz AK Parti, MHP ve DEM Parti olarak bu yolu beraber yürümeye karar verdik” demişti. Bu sözü, onun üçüncü defa adaylık yolunu DEM oylarıyla açma düşüncesinin ifadesidir.
DEM, mutlaka CHP’nin de katılmasını istedi. CHP’nin karşı çıkacağı bir süreç, geniş bir tepki cephesinin teşekkül etmesi olurdu…
CHP’nin “beşte üç çoğunluk” talebi kabul edildi, Komisyon teşekkül etti. Bu nitelikli çoğunluk, iktidarın hiç olmazsa muhalefetin bir kısmıyla uzlaşmasını gerektirecektir.
KOMİSYONUN ADI
Komisyona henüz resmen bir ad verilememiş olması, müzakerelerin de tartışmalı geçeceğinin ilk işaretidir.
AK Parti “Terörsüz Türkiye” diyor, propaganda kabiliyeti yüksek bir adlandırma...
MHP “Kardeşlik ve Dayanışma” ismini önerdi.
DEM, Abdullah Öcalan’ın sık kullandığı bir kavram olan “Barış ve Demokratik Toplum” adını öneriyor. Böyle bir adlandırma ateşkes yapılmış da şimdi barış müzakeresine geçilmiş gibi bir izlenim verir. Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihli bildirisi “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” başlığını taşır. KCK’daki temel kavramlardan da biridir. Temmuz 2011’de “Demokratik Toplum Kongresi” tek taraflı “özerklik” ilan etmişti.
DEM, Komisyon’un adını Öcalan’ın koymuş olmasını itiyor.
Öcalan’ın “demokrasi” kavramı, bildiğimiz demokrasiden farklıdır, bu da ayrı bir sorundur.
CHP ise “demokrasi/demokratik” ve “adalet” kavramlarını içeren bir ad olmasını istiyor. “Adalet” kavramını niye istediği belli: İktidarın yargıyı kullanarak CHP’ye uyguladığı ağır otoriter baskı…
İktidarın 2014’ten itibaren kadro kanunları ve OHAL KHK’ları ile ve özellikle CB sisteminde, yargıyı kendine göre yapılandırdığı uluslararası hukuk belgelerine geçmiş bir gerçektir. İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan süreç, bunun uygulamasıdır. CHP’nin bu konudaki tepkileri ve Komisyon’un işlevi konusundaki hassasiyeti haklıdır. İktidar bu partizanlığı yapmamalıydı.
TECRÜBEDEN DERSLER
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, komisyonun “fikri olan herkesi dinleyeceğini” söylüyor. Doğru bir prensip fakat “ucu açık” bir süreç anlamına gelebilir ve iktidarın seçim takvimine göre ayarlanabilir. Öyle bir durumda Komisyon işlevini kaybeder.
Herhalde komisyonun ilk işi, kendi çalışmaları için bir usul ve bir takvim tespit etmek olmalıdır.
Geçmiş tecrübelerden mutlaka yararlanılmadır.
2013-2015 sürecinde iyi beklentilerle yola çıkılmıştı. Hatta 10 Temmuz 2014’te “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşme” adıyla kanun çıkarılmış, silah bırakanların ceza görmeyip eve dönüşü ve sosyal hayata katılımlarını sağlamaya varıncaya kadar, hükümete çok geniş yetkiler verilmişti.
Abdullah Öcalan da bu kanun için hükümete teşekkür etmişti. (11 Temmuz 2014)
Fakat PKK “Rojava devrimini” yani Suriye’deki süreci Türkiye’ye taşımak için hendekler kazarak, silah ve mühimmat depolayarak süreci sabote etmişti.
Bugün de Komisyon’un önündeki en zor sorun, Suriye meselesidir. YPG’den Mazlum Abdi ve İlham Ahmed’in açıklamaları “silahlı özerklik” tezinde ısrar ettiklerini gösteriyor.
ÖNCELİKLİ İKİ PRENSİP
DEM’in ve Öcalan’ın Türkiye için böyle bir talebi yok. DEM birinci planda, “Öcalan’ın statüsü”nün süreci yönetecek hale getirilmesini istiyor. Öcalan da DEM de bu aşamada genel kamuoyunu tedirgin edecek kavramlardan sakınıyorlar. Bahçeli’nin “Gelsin, DEM grubunda konuşsun” sözüne bakarak, bu konudaki “devlet projesi”nde Öcalan’ın statüsüyle ilgili henüz bilmediğimiz birtakım düzenlemeler öngörüldüğünü tahmin edebiliriz. Komisyonda bütün ayrıntılar görüşülecek…
Bana göre yolun başında öncelikli iki prensip:
- Çözümlerin “üniter devlet” ilkesi içinde geliştirilmesi… Yani ister bölgesel, ister kamu haklarında kimliklere göre ayırım yahut kategorileştirme yapılmaması, devlet önünde tek ölçünün “vatandaşlık” olması…
- Komisyonun sağlıklı işleyebilmesi için ülkedeki hiper tansiyonu düşürmek zorunludur. Bunun sorumlusu da yetkisi de hükümettir, Cumhurbaşkanı’dır. İngiltere’de IRA’ya silah bıraktırırken iktidar ve muhalefet dayanışmalı hareket etmiş bu olgunluğu göstermişlerdi.