Muhalif çevrelerden, “Yahu Türkiye’nin bütün derdi Ekrem İmamoğlu mu? CHP’nin tek konusu İmamoğlu oldu. Artık Türkiye’nin gerçek gündemine dönelim!” şikayetleri gelirken, yaşanan yargı süreci iktidara yakın isimleri bile isyan ettirir hale geldi.
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, Türkiye’nin tek derdi İmamoğlu değildir ama bu dosya çevresinde olan bitenler bize Türkiye gerçeklerini göstermektedir ve İmamoğlu’ndan öte bir meseledir.
***
Cem Küçük, Türkiye Gazetesi’ndeki köşesinde Murat Çalık ve Ayşe Barım’ın sağlık durumu ile ilgili elindeki bilgileri paylaştı ve bu isimlerin tahliye edilmeleri gerektiğini söyledi. Bir başka AKP’li isim Mücahit Birinci, “Madem herkesi tutuklayacaktık, neden ev hapsi diye, adli kontrol diye mekanizmalar var” diye sosyal medyada bir paylaşım yaptı.
Karşımızda biraz vicdanı olan herkesi isyan ettirecek bir tablo var.
***
Medya A.Ş Müdürü Elif Atayman Afyon Cezaevinde. Kendisini görmeye giden arkadaşına şunları anlatıyor:
“Her ay, yüzüme bakılmadan aynı süreç tekrar ediliyor. Her ayın ortasına doğru aylık tutukluluk değerlendirmesi için SEGBİS’le İstanbul’daki mahkemeye online bağlanıyorum. Avukatlarıma haber verilmiyor. SEGBİS online açıldığında 15-20 dakika boş mahkeme salonuna bakıyorum. Hakim geliyor, cübbesi bile yok. ‘Önceki ifadene eklemek istediğin bir şey var mı?’ diye soruyor. Tek başıma kendimi savunmaya çalışıyorum. Hakim yüzüme bakmıyor… Ya cep telefonuyla ilgileniyor ya mübaşirle konuşuyor. Tutukluluk kararı veren ilk hakim gibi. İçimden diyorum ki; ‘tutukluluğa devam’ diyecek, çünkü hiç dinlemiyor.”
Benzer bir durumu Fatih Altaylı da anlatmıştı. Hakim Altaylı’nın son cümlesinin bitmesini bile beklemeden tutukluluğunun devamına kararını söyleyivermişti.
***
Asıl korkunç başka bir detay… Bunu daha önce Özgür Özel söylemişti. Ekrem İmamoğlu teyit etti ve daha kapsamlı anlattı. İmamoğlu’nun ifadesini alan savcı İmamoğlu’nun yüzüne aynen şöyle demiş:
“Sayın Başkan, kusura bakmayın. Yarın siz cumhurbaşkanı olursunuz, masanın bu tarafına siz oturursunuz. Ben diğer tarafa geçerim, o zaman da siz bizi yargılarsınız.”
Kan dondurucu…
Hayatı ile ilgili karar vereceği insanları zahmet edip dinlemeyen hakimler, yapılan yargılamaların dibine kadar siyasi olduğunu çekinmeden söyleyiveren savcılarla karşı karşıyayız.
Yargı rövanşizm aracına, siyasi hesapların görüldüğü bir yere dönüşürse bunun ülkece altından kalkamayız. Yargı üzerinden yapılan siyasi mühendislik Türkiye’yi verimsiz ve etkisiz siyaset bataklığına çevirir.
19 Mart bir çılgınlıkla başladı, ancak bir noktada buna bir dur denmesi, yargının bağımsız vicdanla işlemeye başlaması gerekli…