Lozan Barış Antlaşması hakkında çok yalan uyduruldu. Gizli maddeleri varmış… Süresi 100 yılmış falan…
Bunların palavra olduğu artık görüldü, iddia edenler sustu.
Ancak bazı konular var ki, işin hakikatini araştırmadan Lozan’ı karalamaya çalışanlar konuşmaya devam edecektir. Bunlar Musul’u ve Adalar’ı niye almadığımız, Yunanistan’ın Anadolu’daki tahribata karşı istediğimiz tazminattan niye vazgeçtiğimiz, laikliğin bize Lozan’da kabul ettirildiği ve Hilafetin kaldırılmasının Lozan’da gizlice karar verildiği gibi konulardır.
Mehmet Haberal Hocamızın Türkiye’ye kazandırdığı büyük eserlerden biri olan Başkent Üniversitesi, Lozan’ın 102. yıldönümü münasebetiyle bir panel düzenledi. Konuşmacılardan benim konum, bu “tartışmalı konular”dı. Özetini okurlarıma da takdim ediyorum.
MUSUL’U NEDEN ALAMADIK?
Uzatmadan, bu konuda Meclis’te çıkan tartışmada Başvekil Rauf Bey’in sözlerini nakletmekte istiyorum. Musul’daki İngiliz hava kuvvetlerini anlatan Rauf Bey diyor ki:
“İngiliz tayyarelerine, İngilizlerin maddi vasıtalarına ve diğer vasıtalarına, silâhına vesairesine karşı koyacak vasıtaları tedarik ederek harp etmek hükümetimizin kudreti dahilinde değildir...” (Gizli Oturum, 8 Ocak 1921)
Kazım Karabekir Paşa da orduyu Musul’a gönderirsek, Yunanistan’ın Batı Trakya’da yaptığı
yığınakla tüm Trakya’yı işgal edebileceğini söylemişti.
Anadolu’da hezimete uğrayan Yunan, Batı Trakya’da 130 bin kişilik bir ordu kurmuş, bekliyordu.
ADALAR’I NİYE ALMADIK?
İtalya 1911’de Libya’yı işgal ederken 12 Adaları da işgal etmişti. Ege adalarını ise 1912 Balkan savaşında kaybetmiştik. 1912 Uşi Antlaşması ve 1913 Londra Anlaşmaları ile Türkiye buraları kaybetmişti. Bu yüzden Misak-ı Milli’de adalardan bahsedilmemiştir.
Lozan’da “Gökçeada, Bozcaada, Tavşan Adaları ve Anadolu sahillerine üç milden az uzaklıkta bulunan adalar” Türkiye’de kaldı, diğerleri İtalya ve Yunanistan’da kaldı.
Geri almak için, bırakın çıkarma gemilerini, Mehmetçiğin elinde kayık bile yoktu.
Dahası İngiliz ve Fransız donanmaları İzmir Körfezi’nde bekliyordu.
TAZMİNAT MESELESİ
Lozan’da Türkiye, Yunan ordusunun Anadolu’da yaptığı katliam ve tahribatın uluslararası “mezalim” raporlarını ortaya koyarak Yunanistan’dan 160 milyon altın lira tazminat istedi.
Fakat İsmet Paşa tazminat talebinden vazgeçti!
Çünkü Yunanistan da Anadolu’da kalan Rum malları için 223 milyon altın lira,
İtilaf devletleri 30 milyon altın lira harp tazminatı istiyordu. Onlar da bundan vazgeçtiler.
Rakamlar itibariyle Türkiye kazançlıydı.
LAİKLİK VE LOZAN
Türkiye’de hak ve yükümlülüklerin dine göre değil “eşit vatandaşlık” kavramına göre belirlenmesi anlamında laiklik Lozan’da gündeme geldi.
Azınlık sorunları konuşulurken, Venizelos ve Curzon, medeni hukuk ve askerlik konularında gayri müslim azınlıkların “kilise hukukuna” tabi olmalarını, çünkü Şer’i hukuka tâbi olamayacaklarını savundular.
18 Aralık 1922 günlü oturumda İsmet Paşa bunu reddetti, “vatandaşların hak ve mükellefiyetlerde eşitliği” prensibini savundu. Rıza Nur, Türkiye’de saltanat ve hilafetin ayrılmasıyla din ve devletin de ayrıldığını, artık her dinden vatandaşların aynı hukuka tâbi olacağını söyleyerek “Türkiye laik bir devlet olmuştur” diye konuştu.
30 Ocak’ta hukuk danışmanları Münir (Ertegün) ve Tahir Taner de konuyu bu şekilde izah ettiler.
Bu kabul edildiği için Türkiye “hukuk birliği”ne kavuştu ki Osmanlı modernleşmesinin de ilkesi aynıydı.
Tek Parti devindeki otoriter militan laikliğin, Lozan'la pozitif ya da negatif ilgisi yoktur. Rejimin tercihiydi.
HİLAFET VE LOZAN
Türkiye’de hilafet 3 Mart 1924’te kaldırıldı, İngiltere, Lozan Antlaşması’nın parlamentoda onay sürecini 6 Mart’ta başlattı.
Bunun sebebi, İngiltere’nin hilafetin kaldırılmasını beklemesi değildir, İngiltere’deki hükümet krizleridir. Türkiye düşmanı Liberaller hükümet dışında kalıp barış yanlısı İşçi Partisi’nin iktidara gelmesiyle süreç başladı.
Kral, V. George, 15 Ocak 1924 konuşmasında Lozan’ın onay için Meclis’e gönderileceğini açıkladı. Ramsey MacDonald başkanlığındaki İşçi Partisi hükümeti, 22 Şubat’ta Lozan Antlaşmasını parlamentoya gönderdi, müzakereler 6 Mart’ta başladı.
Hilafetin kaldırılmasıyla Lozan’ın bir ilgisi yoktur.
Esasında Lozan, TBMM’de 23 Ağustos 1923’te onaylanarak uluslararası çapta yürürlüğe girdi. Buna göre de İstanbul’daki işgal kuvvetleri hemen çekilme hazırlığına başladı.
6 Ekim 1923’te Şükrü Naili Paşa kumandasındaki Türk ordusu İstanbul’a girdi, işgal tamamen sona erdi.
Lozan büyük bir diplomasi mektebidir. Kimse okumadan ahkam kesmesin.
Mustafa Kemal ve İsmet Paşalarla Başvekil Rauf (Orbay) Bey’e, tüm delegasyonumuza, emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.