“Cumartesi günü Cumhurbaşkanı çok önemli açıklama yapacak” denilerek beklentinin yükseltilmesi fikri kime aitti bilmiyorum ama doğru bir iletişim yöntemi izlenmediğini söyleyebilirim.
Beklentinin böyle yükseltilmesinden sonra yapılan açıklama zaten günlerdir bilinenlerden ibaret olunca özellikle süreç ile ilgili daha ileri adımlar bekleyenlerde bir hayal kırıklığı yaratması kaçınılmaz.
Oysa buna hiç gerek yoktu.
PKK’nın silah bırakmasının sağlanması ve sembolik bir törenle bunun ilan edilmesi yeteri kadar önemliydi aslında.
Erdoğan’ın konuşmasının en kritik cümlesi, bundan böyle AKP – MHP ittifakına DEMP’in de katılacağı ile ilgili sözleriydi:
“AKP, MHP ve DEM biz üçlü olarak beraber yürüme kararı verdik. Derdimiz var dertliyiz. El ele verdiğimize göre bu engelleri aşarız. Artık yumruk sıkmayacağız.”
Bu sözlere ilk yanıt DEMP adına Pervin Buldan’dan geldi. Buldan, ittifakın sadece barış süreci ile sınırlı olacağının altını çizdi.
Buldan’ın yanıtından daha önemli olan ise Erdoğan’ın bu sözlerinin, AKP ve Cumhurbaşkanlığı sitesindeki konuşma metninden çıkarılmış olmasıydı.
Bunun iki nedeni olabilir: Birincisi, bu sözlerin yazılı metinde yer almaması olabilir.
Erdoğan kendi sesinin gazına kolayca gelebilen bir lider.
Önündeki prompter cihazında akıp giden konuşmayı okurken coşup, bu sözleri o anda eklemiş olabilir.
Saray’ın ve partinin internet sitelerini yönetenler, ellerindeki yazılı metin ile konuşmayı karşılaştırmayı akıl etmeyince böyle bir farklılık oluşmuş olabilir.
Ancak daha büyük olasılık, “DEMP ile yürüyeceğiz” sözlerinin AKP ve MHP tabanında yaratabileceği huzursuzluğu en başından engellemek için konuşmanın sansür edilmesi olasılığı.
Nitekim sadece resmi sitelerde değil, “yarı resmi” iki gazete, Hürriyet ve Sabah’ın haberlerinde de bu sözler yer almıyordu.
Çok değil, bundan üç ay öncesine kadar halk nezdinde şeytanlaştırılmaya çalışılan bir siyasi partiyle yürüneceği bilgisinin böyle “pat” diye söylenmesinin yaratabileceği tepki, konuşma yazılırken belli ki hiç akla gelmemiş.
Bu da ilk kez olmuyor, daha önce de Erdoğan’ın konuşmasının, resmi sitelerde sansürlenerek yayınlandığına tanık olmuştuk.
Erdoğan’ın konuşmasında bir yandan TBMM’de kurulan komisyona büyük görevler düştüğünü söylerken diğer yandan da muhalefete sertçe çatmayı da ihmal etmedi.
Buradan anlaşılıyor ki Erdoğan, komisyon çalışmalarında muhalefet ile iş birliğine kolayca yanaşmayacak.
AKP – MHP – DEMP ittifakının, komisyonun gerekli gördüğü adımları atmak için yeterli olacağını düşünüyor.
Kürt seçmen ile arasını bozmak istemeyecek CHP’nin, gönülsüz de olsa bu çerçeve içinde kalmaya gayret edeceğini de hesaba katıyor olmalı.
Milliyetçi muhalefeti etkisizleştirme silahı da üzerinde dini bir sos ile servis edilen bir “milletler ittifakı” hayali olacak gibi görünüyor.
“Türk – Kürt – Arap el ele verince” önermesinin başkaca bir izahı yok.
Bu söylem, barış sürecinin MHP ve AKP tabanında yaratabileceği tepkiyi bastırmaya yönelik bir vaat içeriyor.
Bir yandan da sürecin ne kadar zorlanarak yürütüleceğinin ip uçlarını da veriyor.
PKK’nın sembolik silah bırakma görüntülerinin yayınlanmasının ardından böyle bin dereden su getiren ve yeni hiçbir şey anlatmayan bir konuşmanın başka bir anlamı yok.
Erdoğan belli ki ip üzerindeki bir cambaz gibi kılı kırk yararak ve aşırı tedbirle bu süreci yürütecek.
Hedefinin ne olduğuna kuşku yok: Ne yapıp edip, bir dönem daha seçilebilmek.
Seçime girmesinin önünde bir engel olmadığını biliyor; CHP muhalefetinin 6 ay öne alınmış bir seçime itiraz edemeyeceğini düşünüyor.
Ancak bildiği bir başka şey daha var ki o da artık yüzde 50 + 1 oyu alamayacağı.
Onun için artık tek hedefi var, o da Anayasa’yı değiştirirken, seçilmek için gerekli oy miktarını düşürmek, “ilk turda en çok oyu alan seçilir” gibisinden kendi işine yarayacağını düşündüğü yeni bir formülü Anayasa’ya sokmak.
Bunun dışında bir sorunu yok ve bu sorunu aşabilmek için daha önce şeytanlaştırdığı DEMP ile “barış sürecinde” el ele yürümekten başka bir çıkar yolu da yok gibi görünüyor.
Önümüzdeki yıllarda bu sürecin inişli çıkışlı bir seyir izleyeceğini, al – ver pazarlıkları tıkandıkça Erdoğan’ın sertleşeceğini, pazarlıklar sonuç verdikçe yumuşayacağını da izleyeceğiz.