İsrail, nükleer alanda yaptığı çalışmaların atom bombası üretme aşamasına yaklaştığını gözlemlediği için İran’a saldırdığı iddiasında. Saldırıda hedef aldığı belli başlı tesislerin ve kişilerin nükleer çalışmalar yapılan yerler ve isimler olması da, dışarıdan bakanlara, bu iddianın doğru olduğunu düşündürüyor.
Acaba?
Kuşku duymam, konu ne zaman gündeme gelse İran’daki en yetkili ağızların bu alandaki çalışmaların nükleer silahlar edinmek amacıyla olmadığını söylemelerine ve özellikle dini rehber konumundaki Ali Hamaney’in bir değil tam iki kez -2001 ve 2012 yıllarında- nükleer silahlara sahip olmanın İslam’a aykırı olduğuna dair fetva yayımlamasına dayanmıyor yalnızca…
Bu alandaki aşırı tedirginlikleri ve Washington’un kendisine uyguladığı yaptırımları sona erdirmek amacıyla, bütün nükleer alt-yapısını uluslararası denetçilere açık hale getirmesiyle sonuçlanan bir anlaşmaya, İran’ın, 2015 yılında, ABD’de Barack Obama başkan iken, imza attığını biliyoruz.
O anlaşmayla, İran, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na, santrifüjlerin üretimi, depolanması ve montajıyla ilgili tesislerine erişim yetkisi tanıdığı gibi, zenginleştirilmiş uranyum üretim kapasitesini dörtte bire indirme sözü de vermişti.
Bu anlaşmaya uydu da İran…
Donald Trump, ilk başkanlığı döneminde -2018 yılında-, İran tarafından da ‘tarihi’ olarak tanımlanmış anlaşmayı tek taraflı olarak iptal ediverdi.
Nisan ayından bu yana, eski anlaşmanın yenilenmesini amaçlayan ABD ile müzakerelere hiç tereddütsüz katıldığı da biliniyor İran’ın…
İsrail’in saldırıları, iki taraflı çatışmaya yol açarak pek çok sivilin hayatını kaybetmesine sebep olduğu gibi, İran’ın nükleer alandaki çalışmalarının nükleer silahlanmayı getirmeyecek şekilde sınırlanmasını sağlayacak müzakereleri de sona erdirdi.
Nükleer silahlanma, atom bombasına sahip olma niyetinin saldırılara gerekçe olarak gösterilmesi bu sebeple pek anlamlı gelmiyor. Oman’daki müzakereler aynı sonucu çatışmasız-savaşsız doğurabilirdi.
Buna karşılık, İsrail’in envanterinde, kendisi doğrulamasa bile, 100’den fazla nükleer silah olduğu biliniyor.
Saldırıların ardında siyasi gerekçe olabilir mi?
Hem İran’da rejim değişikliği beklentisi ve Netanyahu’nun ülkesi içerisinde karşı karşıya kaldığı sıkıntılar açısından, konuya siyasi çıkar yönünden yaklaşılması pek de akıl dışı görünmüyor.
Netanyahu geçmişte de defalarca yaptığı gibi, bu son saldırılar sırasında da, İran halkını mevcut yönetimi değiştirmeye teşvik eden çıkışlarda bulundu; elinden gelse devrik Şah’ın oğlunu elinden tutup yeniden ‘Tavuskuşu tahtı’na oturtmak ister…
Ancak, yine defalarca denendiği üzere, milli duyguların yükseldiği ortamlar, o tür değişiklikler getirmek bir yana, halkları yönetimlerle daha sıkı ilişkiye sevk edebiliyor.
Bunu da en iyi bilebilecek kişilerin başında Netanyahu geliyor.
İsrail iç-siyaseti bakımından ciddi sıkıntılar yaşıyor İsrail başbakanı. Hakkında açılmış çok sayıda davada karar aşamasına yaklaşıldı. Geçmişte Hamas tarafından rehine alınmış bir tek askerinin -Gilad Shalit’in- iadesi için binlerce Filistinli tutukluyu serbest bırakabildiği halde, Gazze’de 250 rehinenin çoğunun ölümüyle sonuçlanan bir çılgınlığa sapması onu siyaseten zora soktu.
Gazze’de yaklaşık 60 bin Filistinli’nin hayatına mal olan çılgınlık, Netanyahu için, dikkatleri kendi üzerinden uzaklaştırma fırsatıydı. Bizde de sıkça kullanılan ‘beka’ sözcüğüyle ifade edilen havanın etkisiyle muhalefetini işlevsiz hale getirebildi Netanyahu; ‘savaş kabinesi’ içerisine muhalefetten isimleri de alarak…
Kısacası, İran’a saldırı iç-siyasette Netanyahu’ya bir raddeye kadar yeni bir manevra alanı açıyor; ona bir müddet daha konumunu koruma imkanı sağlıyor. Ancak ne pahasına? İran’dan fırlatılan füzeler bütünüyle etkisiz değil; füzelere maruz kalabilme tedirginliği ve bu arada üzerlerine düşen bombalarla ölenler yüzünden Netanyahu’ya yönelik huzursuzluk her geçen gün biraz daha artırıyor İsrail’de.
Saldırılar İran’da rejim değişikliği sonucunu getirmese bile, İsrail’de iktidar değişikliğini gündeme taşıyabilir.
Nükleer silahlara, atom bombasına sahip olmasına ramak kaldığı için…
Mollalar rejimini değiştirme arzusundan dolayı…
İç-siyasette karşılaştığı sıkıntılar yüzünden…
Bunlar ve benzeri ilk bakışta makul gelen ancak irdelenince anlamsız bulunan gerekçeler değilse, İran’a durduk yere saldırmayacağına göre, İsrail’in başka bir hesabı olması gerekir…
Peki de nedir o hesap?
Üzerinde biraz daha düşünelim bakalım…