Zion Kalesi

İran-İsrail savaşının başladığı gün, İsrail İran’ın tüm üst düzey komutanlarını evlerinde vurdu.

İran’ın gecikmeli yanıtı Tel Aviv’de ve Kudüs’te bazı hedeflere ulaşsa da, İsrail’in kayıpları çok az ve üst düzey kaybı yok.

Çünkü İsrail savaşı “Sığınaktan yönetiyor” ve bu sığınaklar efsanevi bir hal almış vaziyette.

İsterseniz gelin başa dönelim ve İsrail’in bu sığınakları nasıl ve ne zaman yaptığını anlatalım.

İran’ın bugün vurulma gerekçesi olarak gösterilen “nükleer programı” aslında 1950’lerde ABD desteği ile başlamıştı.

Şah rejiminin İran solu ve siyasal İslamcıların ortaklığıyla düşürülmesinin ardından program sona ermiş, daha sonra Avrupa destekli olarak daha düşük seviyede yürütülmüştü ve bilinen kayda değer bir noktaya gelmediği düşünülüyordu.

Ta ki, 2002 yılında İranlı bir bilim insanından İran’ın iki nükleer tesis inşa ettiği itirafı gelinceye kadar.

ABD ve İsrail bu gelişmeye sert tepki göstermiş ve savaş tamtamları çalmaya başlamışlardı.

İsrail bu durumu kabul edilemez görüyor, İran’ın barışçı nükleer programı atom bombası üretmekte kullanacağını ve bunun da İsrail’in yok olması ile sonuçlanacağını düşünüyordu.

Savaş kapıdaydı.

O sırada henüz daha herkesle kavgalı olmayan Türkiye’nin bir ağırlığı vardı ve devreye girerek bu sorunun görüşmeler yoluyla çözülmesini sağlayacak adımlar attı.

Aslında bu durum İsrail’in de işine geldi. Hem hazırlıklarını artıracaktı hem de İran içinde daha etkili bir gizli ağ oluşturacaktı.

İran nükleer programının barışçı olduğunu dünyaya ve nükleer silah yapma amacı gütmediğini Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’na anlatmaya çalışırken, İsrail suikastlar, siber saldırılarla İran’ın nükleer programını geciktiriyor, kendisi de savaşa hazırlanıyordu.

Savaş tehlikesi uzaklaşmıştı ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın Başkanı Mısırlı Muhammed El Baradey de 2005’te Nobel Barış Ödülü ile onurlandırılmıştı.

İsrail ise bu işin sonunun savaş olacağını biliyordu ve hazırlıklarını yürütüyordu.

2006 yılında dev bir sığınak inşasına başladılar.

Halk için yapılanlardan çok farklı, çok büyük bir sığınak.

Tüm devlet mekanizmasını yer altına alabilecek bir dev.

İran’ın olası bir nükleer saldırısı karşısında İsrail’in ayakta kalmasını sağlama amacı güttüğü için kimileri bu sığınağa “Nuh’un yeni gemisi” dese de, bilinen adı “Zion Kalesi” idi.

Hükümet ve Genelkurmay için iki ayrı bölümden oluşan ve 1000’den fazla kamu görevlisinin aylarca hatta belki daha uzun bir süre hayatlarını yer altında idame ettirmelerini sağlayacak bir yapı.

2006’da başlayan inşaat 10 yıldan fazla sürdü.

İlk kez 2018’de deneme amaçlı kullanıldı.

2022’de Netanyahu, üç kez kabineyi burada topladı.

İsrail, İran’a saldırıyı başlatmadan hemen önce Genelkurmay’ın komuta kademesini ve bakanlarla birlikte hükümetin tüm kritik 

birimlerini bir adı da “BOR” olan bu sığınağa indirdi.

Yaklaşık 1000 ila 1200 kişinin bu sığınakta olduğu ve devletin tüm kritik birimlerinin yer altında Zion Kalesi içinde toplandığı biliniyor.

Bunların arasında İsrail’in en seçkin askerlerinden oluşan birkaç bölük de yer alıyor.

İran, elindeki tüm füzelerle İsrail’i ve başkentini vuruyor.

Ama henüz yatak odasında vurulan bir İsrailli komutan yok.

Çünkü İran yıllardır elindeki kapasiteyi abarta abarta anlatıp övünürken ve sosyal medya üzerinden propaganda yaparken, İsrail hiç övünmeden ve sosyal medyada kendini abartmadan gerçekten hazırlanıyordu.

Bilmem anlatabildim mi! 

Kürecik, İsrail’in NATO ortaklığına onay, hepsi aynı yıl

Savaşın başladığı gün burada Kürecik’teki radar nedeniyle Türkiye’nin de hedef olabileceğini söyledim.

Aynı gün programıma katılan Arif Keskin, “İran Kürecik Radarı’ndan rahatsız ama Türkiye’ye bir saldırı yaparak cepheyi genişletmek istemez. Öyle bir tehlike yok” dedi.

Dün de CHP, iktidara “Hadi İsrail’e kritik istihbarat sağlayan Kürecik Radarı’nı kapatsanıza” diye seslendi.

İktidar tarafı ise “Kürecik’ten İsrail’e bir bilgi akışı yok” diye yanıt verdi.

Yemin etseler başları ağrımaz.

Doğru, İsrail Kürecik Radar Üssü’nün sahibi değil.

Radar sözde “NATO” radarı.

Yersen.

Bu radar Kürecik Radar Üssü Arap Baharı ile birlikte kuruldu.

Batı’nın Libya operasyonu sırasında önce bu operasyona karşı çıkan Türkiye’nin NATO ile ilişkileri bozulunca, NATO’nun gönlünü kazanmak için 2011 yılında Kürecik’e bir radar kurulması konusunda anlaşma sağlandı.

Ve tesis hızla hayata geçirildi.

İran ise daha o günlerde, 2011 Eylül’ünde Türkiye’ye sert bir yazı yazarak bu radarın İran’a karşı kurulduğunu söyledi ve olası bir savaş durumunda İran’ın aktivitelerini İsrail’e duyuracak bir sistem olduğu için duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

Türkiye’nin iddiası ise bu radarın Rusya ve Orta Asya’ya yönelik olduğu idi ama kimse buna inanacak kadar saf değildi.

Radar doğrudan İran’a bakıyordu.

Doğru olan tek şey ise bu radarın bir NATO üssü olduğu ve bilgileri NATO’ya aktardığı.

İsrail NATO’nun resmî bir üyesi değil ama NATO ile İsrail arasında çeşitli düzeylerde işbirliği anlaşmaları var. NATO’nun İsrail ile bilgi paylaşmasının önünde engel olmaması bir yana, Türkiye’nin İsrail’in NATO’ya “yarı üyeliğine” yani İsrail’in NATO’nun askerî tatbikat ve faaliyetler dışındaki işbirliği mekanizmalarına da katılmasına Kürecik’e radar kurulmasıyla aynı tarihlerde yani 2012 yılında izin verdiği de bir başka gerçek.

Tabii tüm bu gerçekleri McDonald’s’ta cam çerçeve indirmediğimiz için bizi İsrail yanlısı diye suçlayan ama asıl kimin İsrail’e hizmet ettiğini anlamayan ahmaklara anlatmak imkansız.

Tabii sonunda anlayacaklar.

Ama ne yazık ki, çok ama çok geç olacak.

Hem bölge hem Türkiye için.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Cehaletle yapılan yorum ve alınan kararların felaketle sonuçlandığını anladığımız zaman.