Yargının siyasi araç olarak kullanılması, 1950’den itibaren darbeler hariç, hiç bu boyutlarda olmamıştı. Doğan tepkileri sırf ‘muhalefet duygusu’na bağlamak yanlıştır. Çünkü iktidar partisinin kurucularından ve Ak Parti’yi reformist döneminde desteklemiş olan hukukçulardan, politikacılardan ve aydınlardan da tepki geliyor.
Zaten bütün uluslararası ölçümlerde Türkiye hukuk sıralamalarında en aşağı seviyelere düşmüş durumda. “Hukuk güvenliği” görülmediğinden yatırım gelmiyor.
İLK YAPILMASI GEREKEN…
Geçenlerde yayınlanan “Adalete Çağrı” bildirisinden bahsediyorum. Hem imzacıları itibariyle önemli hem içeriğinin akademik kalitesiyle değerli bir bildiri.
Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç gibi, daima siyaset üstü, vesayete karşı özgürlükçü hukuk çizgisini savunmuş bir yargıç…
Hüseyin Çelik, Ertuğrul Yalçınbayır AK Parti kurucuları ve Bakan…
Ertuğrul Günay, Bahattin Yücel, Hakan Tartan eski bakanlar… Ve eski milletvekilleri, hukukçular, profesörler yöneticiler…
Bildiri, bir ‘siyasi muhalefet metni’ değil… İktidarın ihlal ettiği hukuk kurallarını, oluşturulan korku ortamını, keyfi tutuklamaları anlatıyor.
Tarihe not düşüyorlar: “Yüksek yargı organlarının yeniden yapılandırılması” yoluyla yargının siyasallaştırıldığına, “cezalandırma amacı taşıyan tutuklama ve adli kontrol” uygulamalarına, “kayyım atamalarına ve KHK uygulamalarına” dikkat çekiyorlar. “Gizli tanık, iltisak ve benzeri istismara açık uygulamalarla adil yargılama ilkesinin zedelenmesine” son verilmesini istiyorlar. Diyorlar ki:
“Yargının siyasi hesaplaşmaya ve keyfiliğe yol açacak uygulamalara alet edilmesi hukuk devletinin, demokrasinin ve özgürlüklerin sonunu getirir…
İlk yapılması gereken, kuvvetler ayrılığı ilkesine gerçeklik kazandırmak, devlet organları arasında denge ve denetimin sağlandığı bir yönetim biçimine geçmektir.”
ANAYASA HUKUKU
Önemle altını çizmek isterim: “İlk yapılması gereken, kuvvetler ayrılığı ilkesine gerçeklik kazandırmak”tır.
Evet, Aşil’in topuğu, “kuvvetler ayrılığı”dır. Kuvvetler ayrılığı yoksa anayasa da yoktur.
AK Parti’nin kuruluş belgelerinde ve Erdoğan’ın ilk dönem konuşmalarında “kuvvetler ayrılığı” savunuluyordu. Sonra “ayak bağı” sayıldı.
Merhum hocamız Ergun Özbudun “Anayasacılık ve Demokrasi” adlı kitabında iktidarın otoriterleşmesinin 2011’de başladığını anlatır: Adli Kolluk Yönetmeliği, HSYK Kanunu, yeniden kurulan Sulh Ceza Hakimlikleri, yüksek yargının yeniden kadrolaştırılması… Bunları yargıyı bağımlı hale getirmenin ilk adımları olarak belirtir.
Merhum Özbudun, CB sisteminin “yarışmacı otoriter, popülist” bir sistem olduğunu anlatır. (s. 123-146)
CB sistemi teklifi Aralık 2016’da Meclis’e getirildiğinde, saygın anayasacılarımızdan Prof. Kemal Gözler, şöyle yazmıştı:
“Teklifin asıl hedefi, ‘başkanlık sistemi’ veya ‘Türk tipi başkanlık sistemi’ kurmak değil, Türkiye’de bir ‘kuvvetler birliği sistemi’ kurmaktır.”
Aynen de böyle oldu.
Prof. Gözler’in “Elveda Anayasa” adlı kitabını önemle tavsiye ederim.
BAŞKANCI-OTORİTER SİSTEM
Yeni çıkan bir eser, anayasacı Prof. Mustafa Erdoğan’ın “Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset” adlı kitabıdır. Anayasa hareketleriyle siyaset arasındaki kuvvetli bağı tarihi bir süreç içinde anlatıyor.
Kitap, Sened-i İttifak’tan başlıyor. Cumhuriyet’in doğuş yıllarında yaşanan kuvvetler birliği ve kuvvetler ayrılığı ilkeleri etrafındaki mücadeleleri anlamak için değerli bir kaynak.
Prof. Erdoğan’a göre AK Parti 2007 seçimlerini kazandıktan sonra reform iradesini kaybetti. 2011 seçimlerinde sonra “çoğunlukçu otoriterliğe gidiş” başladı.
Prof. Erdoğan, “yargıda partizan kadrolaşma”nın 2014’te başladığını anlatıyor. Vardığı sonuç şu:
“CB sistemini başkanlık sistemi olarak nitelemeye imkân yoktur. Bu, Latin Amerikan tarzı ‘başkancı-otoriter’ bir rejim modelidir.” (sf. 347)
Prof. Erdoğan’ın kitabını önemle tavsiye ederim.
Gerek “Adalet Çağrısı”nda gerek ilmî eserlerde ortaya konulan tablo bu. Zaten hukuk devleti olduğumuza iktidar kimseyi inandıramıyor. İçeride ağırlaşan adalet sorunlarımızdan ve ekonominin halinden de belli zaten.
Bayram tebriki: Bütün okurlarımın, bütün Müslümanların Kurban Bayramını tebrik eden sağlıklı, huzurlu nice bayramlar dilerim.