Trump sayesinde zirveler tek oturum, bildiriler tek sayfa

NATO zirvelerinin sonuç bildirgeleri sayfalar tutar. Biz gazeteciler de paragraf paragraf satır satır okuyup, Türkler Yunanlılara, Yunanlılar Türklere, herkes Türklere, Türkler diğerlerine nerden nasıl diplomatik gol attı, gol yedi diye bakarız.

Sağ olsun, ABD Başkanı Donald Trump sayesinde bu işkenceden kurtuluyoruz.

Trump birinci döneminde NATO zirvesinde uzayıp giden taslak bildirileri görünce “bu ne ya” demiş. Bunun İngilizcesini daha da kaba bir şekilde ifade ettiğine eminim.

O nedenle, Haziran ayında Hollanda’da yapılacak NATO zirvesi sonuç bildirgesinin tek sayfa, bir kaç paragraf uzunluğunda olması bekleniyor. 

Malum, Hollanda’nın eski başbakanı Mark Rutte geçen sene NATO’nun genel sekreterliğine seçildi. Yılların tecrübesine sahip Rutte’nin bu göreve gelmesi özellikle de Trump’ın yeniden Beyaz Saray’a girmesi üzerine bir şans olarak görülüyor. Rutte için, Trump’ı iyi idare ediyor manasında “Trump’ın kulağına fısıldayan adam” deniyormuş.

Trump’ın anlayacağı şekilde; “bak Rusya’ya çok iyi davranırsan, Rusya’nın elini çok güçlendirirsen; bu Kuzey Kore’nin işine yarar. Bunu da istemezsin,” gibi denklemlerle yaklaşıyormuş.

İngilizcesi çok iyi olmayan bir tanıdığım, bir tek Trump’ın İngilizcesini anlayabildiğini söylüyor. Kelime haznesi çok kalabalık değil; “iyi-kötü, şahane-felaket.” Adamın ortası da yok. 

Trump’ı masada iki saat tutmak bir dert

24-25 Haziran’da yapılacak zirveye, Ukrayna lideri Volodimir Zelenski’nin davet edilmesi gündemde. Üstüne hem Rusya hem de Çin’e gözdağı vermek için, Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın da liderleri davetli. Ancak anladığım NATO’cular kara kara düşünüyor.  NATO’nun önce kendi arasında toplanması, üye olmayanlarla daha sonra ayrı toplantılarda bir araya gelmesi gerekir. Sorun şu ki, Trump’ı iki saatten fazla aynı yerde nasıl oturtacaksın.

İkinci döneminin başında Trump’ı kızdırmak da olmaz. Bu gidişle Hollanda ittifak tarihinin en hızlı zirvelerinden birine ev sahipliği yapabilir.

Bu “light” girizgahın ardından, zirvenin gündemini Trumpvari bir şekilde özetlemem gerekirse, NATO zirvesinde Trump’ı da mutlu edecek şekilde ittifak üyeleri;

1)Savunma bütçelerini arttırma,

2)Savunma üretimini arttırma sözü verecekler.

Söylerken Trumpvari basitleştirme mümkün de, uygulamaya gelince durum çetrefilleşiyor. 

Trump üye ülkelerin savunma bütçesini Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın yüzde 5'ine çıkarmalarını istiyor.

Müttefik ülkeler yıllar önce yüzde 2’ye çıkma sözünü yerine getirememişken; bu rakam tabii uçuk duruyor. Düşünün ki Türkiye yüzde 2’inin biraz üstünü daha yeni 2024’te gördü. Genel Sekreter Rutte, 3’ün üstüne oynuyor. Rakamlara dair bilek güreşi nasıl sonuçlanacak zirvede göreceğiz. Ancak müttefiklerden sadece bütçeyi değil, silah üretimlerini, altyapılarını da arttırmaları isteniyor. 

Şimdiye kadar sırtlarını ABD’ye dayamış, ve tabii bir Baltıklar yada Polonya kadar Rusya tehtidine maruz kalmayan başta güney olmak üzere kimi ülkeler, “savunma harcamalarını bu kadar arttıramayız; sağlıktan eğitimden kesersek, halk bizi tefe koyar” diyor. Bir kısım da madem bu kadar savunma harcaması artacak, bunu haklı göstermek için Rusya tehtidini net olarak ortaya koymak gerek diyor. Malum, NATO ülkelerinin bir kısmı hala rejim olarak demokrasi kategorisinde bulunuyorlar ve toplumlarına hesap vermek gibi bizim giderek unuttuğumuz bir pratiğe sahipler.

İşler o noktada da çetrefilleşiyor. NATO’nun genel çoğunluğu, Ukrayna’da savaş bir şekilde bitse, -ama ateşkes, ama dondurulmuş bir çatışma alanı olarak- Rusya’nın “uzun dönemli varoluşsal bir tehdit” olarak konumlandırılmasını istiyor. 

ABD’nin ise “Rusya’yı bu kadar öcüleştirirsek; Ukrayna’yla masaya oturtmaya ikna edemeyiz” türünden bir yan çizme hali olabilir.

Trump her şeyi siyah beyaz görmek istese de; bir noktada herkesin her şeyi kendine yontmasına imkan veren, “yapıcı muğlaklıklara” razı gelmesi gerekebilir.