Çağımızda liberal demokrasiler gerileme halinde… 1930’larda totaliter diktatörlükler yaygınlaşmıştı. Arthur Conte, 1984’te yazdığı “Diktatörler Yüzyılı” adlı kitabında 1920 ve 1930’lardaki Lenin, Stalin, Mussolini, Hitler ve Castro’ya kadar diktatörleri anlatmıştı. (Merhum Ergun Göze tercümesi, Boğaziçi Yayınları)
Günümüzde ise böyle diktatörlükler değil ama karizmatik liderlere dayalı popülist seçimli-otokrasiler yaygınlaşıyor. Bir tür seçimli otokrasiler yüzyılı…
1930’ları hatırlamamızı gerektiren faktör, kuvvetler ayrılığını ve ferdî özgürlükleri esas alan “liberal demokrasi”nin o zaman yıkılmış, günümüzde ise gerilemiş olmasıdır.
Bu bakımdan 1930’lardan alınacak dersler var.
İKİ AKIM
1930’lar Türkiye’de otoriter parti-devleti rejimi vardır. 1930-1934 arasında iki eğilim ortaya çıktı: Biri Sol-Kemalist “Kadro” dergisi… Öbürü Serbest Fırka ve teorisyeni Ağaoğlu Ahmet Bey’in liberal muhalefeti...
Aralarındaki tartışma, bugün için hala değerlidir, öğreticidir.
Şevket Süreyya ve Yakup Kadri öncülüğünde Kadro dergisi, sıkı bir devletçiliği, hatta açıkça “ferdiyeti sıfırlayan” totaliter bir ideolojiyi savunuyordu. Bu çizgi sonradan Yön dergisi ve Doğan Avcıoğlu tarafından savunulacaktır.
Partisi kapatılan Ağaoğlu Ahmet Bey, Kadro’ya karşı ferdî hürriyetleri, liberal demokrasiyi savunan bir dizi yazı kaleme aldı. Cumhuriyet gazetesinde 13 Ekim 1932’den itibaren yayınlandı. Tartışma büyüdü…
AĞAOĞLU AHMET BEY
Azerbaycanlı Ağaoğlu Ahmet Bey, devrin en donanımlı aydınlarından biridir. Liberal milliyetçidir. İstanbul’un işgalinde İngilizler tarafından diğer vatanseverlerle birlikte Malta’ya sürüldü. Serbest bırakılınca Ankara’da Milli Mücadele kadrosunda yer aldı.
İnkılapçıdır fakat 1926’da Gazi’ye verdiği uzun raporda “inkılap fırkası”ndaki bozulmaları, güç zehirlenmesini anlatmış, daima açık rejimi savunmuştur.
Tek Parti devrinde üniversite kürsüsünde kuvvetler ayrılığını savunabilen tek anayasa profesörüydü. 1933’te Reşit Galip tarafından üniversiteden atılacaktır.
Ocak 1932’de yayına başlayan Kadro dergisi Kemalizm-Marksizm sentezi bir ideoloji inşa etmek istiyordu.
Ağaoğlu kaleme aldığı uzun eleştirilerini Ekim başında Yunus Nadi’ye götürerek yayınlanmasını rica etti. “Devlet ve Fert” ana balığı altında 13 Ekim 1932’den itibaren yayımlanmaya başladı. Devlet gücüne karşı “ferdî hürriyetleri” savunan yüksek akademik düzeyde yazılardır. 1933’te bazı ilavelerle kitap olarak yayınlandı.
TOTALİTER İTAAT
Ağaoğlu ilk yazısında, Kadro’nun totaliter fikirlerine kesinlikle karşı olduğunu ama “taze ve temiz bir havanın serinliğini” bularak takdir de ettiğini belirtir.
Keşke tartışmalarda bu medeni ve entelektüel seviye bugün olsa…
Ağaoğlu, Kadro’nun şu satırlarını alıntılar:
“Prensipleri idrak edenler ve kavrayanlar bir tarafa, idrak edemeyenler ve kavrayamayanlar diğer tarafa ayrılacak, prensipleri kabul edenler iradeleri ile, kabul etmeyenler ise iradeleri dışında bu prensiplere tâbi olacaklardır...
Ferde adeta onu cemiyetten ayıran bir hürriyet vermek değil; cihan içinde millete hak ve ferde de bu hür millet içinde iş ve vazife vermek idealidir.”
Ağaoğlu bu totaliter itaat ideolojisine “işte canımı sıkan, hoşuma gitmeyen zihniyet” diyerek tepki gösterir. Faşizmle komünizmin zıt olduklarına ama ferdî hürriyetlere ve liberal demokrasiye düşmanlıkta bir olduklarına dikkat çeker.
Bu ideolojilerin dinî fanatizminden farksız olduğunu gösterir. Demokrasiyi şöyle savunur:
“Demokrasi her türlü kabiliyetlerin inkişafına engelsiz ve pürüzsüz sahalar açan ferdi hürriyet temeli üzerinde kurulur…”
GELİŞMENİN YOLU
Ağaoğlu, zamanımızdaki Daron Acemoğlu ve James Robinson’ın tarih yorumunu, 1932’de özetler gibidir. 15. Yüzyıla kadar Doğu’nun, Osmanlı’nın ve Hindistan’ın Batı’dan ileri olduğunu hatırlatarak şöyle yazar:
“Doğu’da gittikçe azgınlaşan istibdadın tazyiki altında fert sıkıştırılmış, zayıflattırılmış, cılızlattırılmış ve nihayet kendinin dar ve boğucu kını içine sokuşturulmuştur. Garp’te ise istibdadın gittikçe zayıflaması sayesinde fert tedricen hürriyetini eline almış ve mütemadiyen açılarak yaşamak ve çalışmak zevkini duymuştur…”
Devamında bilim ve sanayi devrimlerini anlatır.
Ağaoğlu 1930’larda “demokrasinin modasının geçtiği” sanılırken demokrasiyi savunmuştu. Tarih onu haklı çıkardı. Çağımızda da öyle olacak. Liberal demokrasinin “eskidiğini” söyleyenler, lider karizmasından başka insanlara ne öneriyorlar?!