Yeni kumpas ya da Neo Ergenekon

Sonunda bakla ağızdan çıktı.

Biz, tarafsız gözle baktıkça, Ekrem İmamoğlu Dosyası’nda somut hiçbir şey göremezken iktidar ve medyası görünmez suçlardan bahsedip, büyük yolsuzluklar olduğu iddiasında bulunuyordu.

Ancak yolsuzluk dedikleri şeylerin pek büyük bölümünün İBB’nin AKP yönetimindeki döneminin konuları olduğunu gördükçe soruşturmanın zaman ayarları ile oynamaya başladılar.

Zaten iş dünyasından tutuklu olanların neredeyse tamamının AKP’ye yakın ya da belediye ile ilişkileri AKP’nin ilk yıllarından beri süren kişiler olduğu da aşikar.

Hatta iş o hale geldi ki, AKP’nin ayrıcalıklı müteahhitlerinden bazılarına yine AKP medyasında saldırılar başladı ve “AKP döneminin bitmekte olduğunu gören bazı hainler şimdiden İmamoğlu’na yanladılar” haberleri yapılmaya başlandı.

Ancak bu haberlerden kısa sürede vazgeçildi çünkü hedefe oturtulan bu müteahhitlerin çok üzerine gidilirse, konuşma, bildiklerini anlatma tehlikesi hatırlandı.

Tam da İmamoğlu soruşturmasının boş, siyasi maksatlı bir soruşturma olduğu ve İmamoğlu’nu tutuklu yargılamak için artık hiçbir gerekçelerinin kalmadığı ortaya çıkıp, İmamoğlu yakında salıverilir havası oluşurken, ülkenin en yetkili ağzı baklayı ağzından çıkardı.

Düne kadar üç beş billboard, birkaç sokak tabelası, bazı kültür sanat işlerinde yolsuzluk diye yürütülen soruşturma için aniden “Eşi benzeri görülmedik bir suç örgütü” yakıştırmasını yapıverdi Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Bir yandan yargının bağımsız olduğuna inanmamızı istiyorlar, bir yandan da içeriğini bilmemeleri gereken dosyanın nereye evrileceğini anlatıyorlar diyerek çocukça bir eleştiri yapmayacağım, merak etmeyin.

Neyin ne olduğunu hepimiz zaten biliyoruz.

Yargının iktidarın emrinde olduğu ne ilk vaka bu, ne de son olacak, biliyoruz.

Ama asıl olan, şunu görmemiz.

“Ergenekon 2.0 is loading”

Hiçbir yaratıcılığı, hiçbir yenilikçiliği kalmayan, düşünce hayal dünyası daralıp körleşen AKP, bina okuyor, dönüp dönüp yine okuyor.

Takvimi 18 yıl önceye çeviriyor ve bir dönem çok ekmeğini yediği Ergenekon Davası’nın bir benzerini oluşturmaya çalışıyor.

O zaman da hayali bir suç örgütü yaratılmış, olmayan örgüte bir faaliyet alanı kadastro edilmiş, bu hayali alanda bulunduğu iddia edilen yüzlerce kişi tutuklanmış, kimi aylar, kimi yıllarca hapiste tutulmuştu.

O günlerde dönemin Başbakanı olarak Erdoğan “Bu davanın savcısıyım” diyor, Ergenekon Davası’nı yürüten savcılar milli kahraman ilan ediliyor, Başbakanlığın eski bir zırhlı Mercedes S600 aracı Ergenekon Savcısı olarak ünlenen Zekeriya Öz’e makam aracı olarak tahsis ediliyor, şimdilerde tasarlayarak adam öldürme suçundan hapiste olan dönemin İstanbul Emniyet İstihbarat Müdürü ve İstihbarat C Daire Başkanı olan Ali Fuat Yılmazer, Atatürk Havalimanı VIP terminalinde Başbakan’a Ergenekon Davası ile ilgili dosyalar sunuyordu.

Ergenekon Suç Örgütü öyle güzel bir örgüt haline getirildi ki, iktidarın hoşuna gitmeyen bir şey söyleyen herkes bu örgüte dahil edilebiliyor, “Ya burada bir hukuksuzluk var” diyen örgütün sözcüsü ve savunucusu olduğu için içeri atılabiliyordu.

Bir Ergenekon gulyabanisi yaratılmıştı.

Bir karadelik gibi çevresindeki her şeyi içine çeken bir dosya oluşturulmuştu.

Sonradan bunun içinin tamamen boş olduğu, FETÖ’nün iktidarı korkutup, kendine bağlamak ve yolunu açmak için kullandığı ortaya çıktı ama o dönemde iktidarın da çok işine yaramıştı.

Sonra dava çöktü, hapistekiler salıverildi.

Her şeyin bir “kumpas” olduğu anlaşıldı.

Bu arada sahte kahramanlar yaratılmış oldu ve bugün hâlâ o sahte kahramanlarla uğraşıyoruz.

Şimdi de İmamoğlu Davası üzerinden yeni bir Ergenekon Davası yaratılmak ve herkes ve her şey içine tıkılarak yeni bir baskı dönemi oluşturulmak isteniyor, besbelli.

Ama açık söyleyeyim.

İlki bir trajedi idi, bu seferki gerçek bir komedi.

Meşhur laftır “Güleriz ağlanacak halimize” diye.

Ülkeyi ters yüz eden AKP bu cümleyi de ters yüz etti.

Ağlıyoruz gülünecek hallerine!

Gerçek babayiğit

Hadi iyi bir haber vereyim.

Biliyorsunuz, AKP’nin hukuksuzluk döneminde iş insanlarımız Türkiye’de yatırım yapmıyorlar.

Zaruri bazı yenileme yatırımları dışında hiçbir hakiki yatırım ortalıkta yok.

Koç, Sabancı gibi gruplar dahi yatırımlarını yurt dışına kaydırıyor, başka ülkelerde sanayi tesisleri alıyor ya da kuruyorlar.

Türkiye artık net sermaye ihracatçısı durumuna gelmiş vaziyette.

Yerlisinin bile hukukuna güvenmediği için yatırım yapmadığı ülkeye yabancı da haliyle gelmiyor.

Ülkede yaprak kımıldamıyor.

Bu yüzden de büyüme ancak kamu harcamaları ve kamu destekli yatırımlar ile olabiliyor ve bunlar da genelde verimliliğe göre değil, yandaşlığa göre oluştuğu için uzun vadeli katkısı da olmuyor.

Son zamanlarda BYD’nin 1 milyar dolarlık otomotiv yatırımı dışında gözle görülür bir yeni yatırım yok ve BYD de zaten bu yatırımını ithalatta sağladığı vergi indirimi ile çoktan çıkardı. Cherry’nin ise yatırımdan vazgeçtiği söyleniyor.

Ve tüm bu negatif ortamda bir iyi haber var.

Türkiye’de %100 yerli bir yatırımcı, dev bir otomotiv yatırımı yapıyor.

Sessiz ve derinden.

Türkiye’nin köklü ve eski gruplarından HABAŞ, iki ayrı otomotiv yatırımını sürdürüyor.

Anadolu Bank’ın da sahibi olan grup, Manisa ve Kocaeli’de iki ayrı otomotiv yatırımını tamamlamak üzere hızla ilerliyor.

Biliyorsunuz, Honda birkaç yıl önce Türkiye’deki üretimini sonlandırıp İzmit’teki fabrikasını da satmıştı ve bu fabrikayı Habaş’ın sahibi Mehmet Başaran almıştı.

Daha sonra Mehmet Başaran’ın burada kamyon ve çekici üreteceği söylenmişti.

İş tam da öyle olmadı.

Mehmet Başaran Honda fabrikasını satın aldıktan sonra burada otomobil üretmek için harekete geçti.

Ancak bu fabrika tam anlamıyla yeterli değildi.

Başaran bunun üzerine Honda’nın İngiltere’deki fabrikasını da satın alarak Türkiye’ye getirdi.

Kamyon ve çekici üretimi için Manisa’da yeni bir fabrika kurmaya başladı.

Kamyon motoru için duyduğumuz kadarı ile Mercedes ile anlaşmış ve pek yakında HABAŞ markası ile yollarda olacak.

Ancak daha önemlisi, yerli ve milli bir otomobil markası için de artık gün sayıyor.

Bir Çin firması ile alt yapı konusunda anlaşmış vaziyette.

Hibrit ve elektrikli olarak üretilecek olan model büyük bir gizlilik içinde çizdirildi ve üretime hazır hale gelmek üzere.

Çok kısa süre içinde büyük bir ihtimalle HB markası ile yollara çıkmaya hazır hale gelecek.

Dünyanın en önemli otomobil koleksiyonerlerinden biri ve gerçek bir otomobil ve motosiklet delisi olan Başaran, bunları yazdığım için muhtemelen bana kızacaktır.

Ama açıkçası yazmadan duramadım.

79 yaşında, hâlâ bu ülkenin bugününe değilse bile yarınlarına güvenen biri olarak bu ülkeye böylesine bir yatırım yapması ne yalan söyleyeyim çok umut verici.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Bataklığa çevirdiğimiz bir yerde debelendikçe battığımızı anladığımız zaman.