“Kayyum” artık istisna olacakmış!

Keyfi yönetim” kitapta şöyle anlatılır:

“Keyfi yönetim, hukuk, anayasa ya da yerleşik kurallara dayanmadan, yöneticinin kendi iradesi, arzuları veya çıkarları doğrultusunda karar aldığı bir yönetim biçimidir.”

Diğer bir değişle “kural” değil, “kişi”nin egemen olduğu yönetime “keyfi yönetim” deniyor.

Kitapta bu tür yönetimlerin nasıl işlediği de şöyle anlatılır:

1-Hukukun üstünlüğü yoktur: Kararlar anayasa, yasa ya da yargı denetimine tabi değildir.

2- Kurumsallık zayıftır: Devlet kurumları kişisel sadakatle işler, liyakat değil yakınlık esastır.

3-Yöneticinin niyeti belirleyicidir: Keyfine göre af çıkarabilir, ihale verebilir, kişileri görevden alabilir.

4-Hesap vermezlik: Denetim, şeffaflık ve toplumsal mutabakat mekanizmaları ya hiç yoktur ya da işlemez.

Peki bu şekilde yönetilen bir ülkede nasıl bir sonuç elde edilir?

Kitabın ortasından aktarıyorum:

- Hukuksuzluk artar

-Yatırımcı güveni azalır

-Adaletsizlik yaygınlaşır

- Toplumsal huzursuzluk büyür.

***

Yaşadığınız ülkenin nasıl yönetildiğini kitaplardan çok uygulamalardan yola çıkarak tespit edebilirsiniz.

Ben şahsen “Türkiye keyfi yönetiliyor” demek gibi toptancı ve tümden gelimci bir yaklaşımı doğru bulmam.

Bunun yerine somut olarak yaşadıklarımızdan yola çıkarak tümevarımcı bir yaklaşımla doğru tanımı bulmaya çalışırım.

Bu açıdan baktığımızda şu tespitleri yapabiliriz:

Ne yazık ki Türkiye’de,

- Denetimin, şeffaflık, toplumsal mutabakat kalmadı.

- Yöneticiler istediklerinde af çıkarıyorlar, istediklerine ihale verebiliyorlar, istedikleri kişileri atayıp istedikleri kişileri görevden alabiliyorlar.

- Devlet kurumlarının yöneticilerinin büyük bölümü liyakatle değil yakınlıkla belirleniyor.

- Hukuk devleti kurallarına ve Anayasa’ya uyma konusunda da ciddi sıkıntılar yaşanıyor.

***

Şimdi size somut bir örnek vereceğim:

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dünkü AK Parti TBMM Grup toplantısında şöyle bir cümle kurdu:

“Terör örgütünün kendini feshi ardından siyasetin güçlü devreye girmesiyle, belediyelerdeki kayyım uygulamasının yeniden istisna haline geleceğini düşünüyoruz.”

Malumunuz, iktidar yıllardır her seçimden sonra DEM Partili belediye başkanlarını görevden alıyor ve yerlerine kayyum atıyor.

Kayyum adeta “rutin” bir uygulamaya dönüşmüş durumda.

Daha Terör örgütünün ve lideri Abdullah Öcalan’ın açıklamalarından başka ortada hiçbir şey yok ama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bundan sonra kayyum uygulamasının “İstisna” bir uygulamaya dönüşebileceğini söylüyor.

Kayyum istediğiniz zaman “rutin” istediğiniz zaman “istisna” olabiliyorsa bunun hukuki bir dayanağı olur mu?

Aynı tutukluluk gibi. Tutukluluk istediğiniz zaman “istisna” istediğiniz zaman “rutin” oluyorsa orada hukuk devletinden söz edilebilir mi?

***

DEM Partililer de iktidar korosuna dahil olmuş ve Türkiye’nin demokratikleşeceğini iddia ediyor. Kayyumun ya da tutukluluğun, yöneticiler istediğinde “rutin” ve yine yöneticiler istediğinde “istisna” olacağı bir ortamda demokrasiden söz edilebilir mi? İktidara ayrı, muhalefete ayrı bir hukuk ortamının oluştuğu bir yerde demokratikleşme olur mu?

Zor dostum zor!