Madem bu kadar kolaydı, varsa Devlet aklı 25 yıldır neredeydi!

Türkiye’nin sözde en milliyetçi partisinin sözde milliyetçi lideri Bahçeli’nin Öcalan’a yaptığı çağrının üzerinden 6 ay geçti ve Siyasal Kürt Hareketi’nin şiddete dayalı siyaseti benimseyen kanadı PKK, dün Bahçeli’nin çağrısına yanıt vererek silahlı ve siyasi mücadeleyi bıraktığını açıkladı.

PKK’nın açıklamasındaki detayları, tutarsızlıkları, ideolojik boşlukları, sanki Türkiye’ye karşı savaşı kazanmış gibi üsttenci tavrı, Türkiye’nin kuruluş belgesi olan Lozan’ı tanımayarak Türkiye Cumhuriyeti’ni tanımıyor olmasını, üniter devletin kurucu belgesi olan 1924 Anayasası’nı yok sayışını burada değil aşağıdaki yazıda ele alacağız.

Burada “milliyetçilik şampiyonu” Bahçeli’ye çok basit bir soru soracağız.

Niye şimdi!

Niye 25 yıl önce değil.

Devlet Bahçeli’nin eski deyimiyle “terör örgütünün elebaşı” şimdiki tabiriyle “Kürt hareketinin kurucu önderi” Abdullah Öcalan, 1999 yılında Kenya’da ABD tarafından yakalandığında, Devlet Bahçeli o gün Türkiye’yi yöneten koalisyonun ortağıydı.

Öcalan, Türkiye’nin zorlaması ile Suriye’den çıkarılmış, Rusya, Yunanistan, İtalya gibi çeşitli ülkelerde kısa bir turdan sonra Kenya’ya gitmiş, Kenya’da CIA tarafından yakalanıp Türkiye’ye teslim edilmişti.

Bahçeli’nin ortak olduğu koalisyonun başbakanı Ecevit o günlerde tarihi cümlelerinden birini etmiş ve “Vallahi niye bize teslim ettiler, ben de anlamadım” demiş ve ABD’nin uzun vadeli bir planı olduğuna dikkat çekmişti.

O günlerde Türkiye’de “idam cezası” hâlâ yürürlükte idi ve Öcalan’ın idamı kesin görünüyordu. Hele hele MHP gibi bir partinin ortak olduğu bir koalisyon Apo’yu kesin asardı.

Rahmi Turan’ın yönetimindeki o günlerin Meydan gazetesi de unutulmaz bir başlık atmış ve “Uzatmadan asalım” manşetiyle çıkmıştı.

Öcalan’ın asılmasının Türkiye ile ABD ilişkilerine zarar vereceği, AB ile olan süreci bitireceğini bilenler idam cezasının kalkmasından yanaydı ama MHP ve Bahçeli varken bu nasıl olacaktı!

Beklenmeyen oldu. Bahçeli idam cezasının kaldırılmasını öngören anayasal değişikliğe onay verdi.

Kenya’dan Türkiye’ye gelirken uçakta ilk sözü “Devletimin emrindeyim” olan Öcalan idamdan kurtulmuştu.

Bazı celselerini benim de izlediğim İmralı’daki yargılama sırasında Öcalan son derece tutarlı idi.

1997 yılında yaptığımız röportajda bana ne dediyse aynı çizgide konuşmaya devam etti.

Bugün de aynı çizgide.

Aradaki tek fark, örgüt o gün yenilgiyi kabul etmişti ve Öcalan kaybetmiş bir örgütün lideriydi.

Aradan 25 sene geçti.

Bu 25 senede Devlet Bahçeli ve MHP’si PKK üzerinden varlığını sürdürdü.

PKK karşıtlığı, bölücü örgüt karşıtlığı, bölünme tehlikesi üzerinden yaratılan paranoyanın ekmeğini 25 yıl daha yedi MHP.

Erdoğan’a Apo’yu asması için ip attı, legal bir parti olan HDP ile görüştüğü için CHP’yi ihanetle suçladı.

2015 seçimlerinde iktidar şansı önüne geldi, “HDP’nin destek verdiği bir koalisyonun ortağı olmam” dedi. Başbakan olma önerisini bile geri çevirip AKP’yi yeniden iktidar yapacak yolu açtı. O kadar HDP ve siyasal Kürt hareketi karşıtı idi.

Sonra 6 ay önce bir gece Devlet Bey’e gökten bir vahiy geldi.

Adını bilmediğimiz bir “melek” bir gece vakti Devlet Bahçeli’ye göründü ve “Ey Devlet, PKK ile barış. Öcalan’ı önder bil. Kandil’i barış dağı olarak tanı” dedi.

Ve Devlet Bahçeli ertesi gün çıkıp “Öcalan ulusal önderdir, TBMM’ye gelmelidir. Malazgirt’te PKK kongresi toplanmalıdır. Barış gelmelidir” falan demeye başladı.

Başkası böyle dönüş yapsa hastaneye gönderilir, muayene ettirilir, rapor istenirdi.

Devlet Bahçeli yapınca “Devlet aklı” dendi nedense.

Sürece dair hiçbir eleştiri yapmadan şunu sormak istiyorum.

Niye şimdi!

Devlet Bahçeli bu tavrı 1999 yılında sergilese barış 1999 yılında gelecek, o günden bugüne hayatını kaybeden on bini aşkın Türk ve Kürt çocuğu hayatta olacak, Ortadoğu bugünkünden çok farklı bir şekle evrilmiş olacaktı. YPG diye bir örgüt kurulmamış, Suriye’de ABD ile işbirliği yapıyor olamayacak, YPG’nin kahraman kadınları Batı’da bir efsane olarak anlatılmayacaktı.

Hadi o gün yapmadı. O kadar öngörüsü yoktu, o kadar siyasi aklı yoktu, o kadar bilge lider değildi.

Peki 1. açılım süreci denilen süreçte bugünkü gibi tavır alsa bu mesele 2015 yılında bitmiş, 10 yıldır başka şeyler konuşuyor olmayacak mıydık!

Hiç değilse Diyarbakır’ın yarısı yıkılıp yakılmamış, 500’e yakın güvenlik görevlimiz 1000’i aşkın Kürt yurttaşımız ölmemiş olacak, o günden bugüne yüzlerce şehit vermemiş, Suriye’nin kuzeyinde, Irak’ın dağlarında yüzlerce askerimizi ölüme yollamamış olacaktık.

Biz Rus uçağını vurmamış, Rusya Türk birliğini bombalayıp sayısını bilmediğimiz ama 35 zannederek avunduğumuz askerimizi şehit etmemiş olacaktı.

Ne oldu Devlet Bey?

25 sene önce yapmadığınız şeyi şimdi niye yaptınız?

Bu 25 yılda binlerce cana niye kıydınız?

Binlerce ananın evlatsız, binlerce çocuğun babasız, eşin kocasız bırakılmasına göz yumdunuz.

Şimdi ne oldu!

Elbette gökten vahiy gelmedi.

25 sene önce gelmeyen ne geldi?

Bir anlatsanız da bilsek.

KCK duruyor, KONGRA-GEL duruyor, ya MHP!

Kürt ulusal ya da siyasal hareketinin yapısını bilmeyenler açısından PKK’nın (yoksa PKK’nin mi demeliydim) PKK’nın dünkü açıklaması çok önemli gelebilir.

Ama gerçekten öyle mi!

PKK, yıllardır Türkiye’yi kana bulamış teröristlerin en namlılarının fotoğraflarından oluşturduğu bir dekoru “Türk milliyetçilerinin” gözüne soktuğu bir basın toplantısı ile kendini feshettiğini açıkladı.

Ancak “sadece ve sadece” PKK feshedildi.

Bu ne demek!

Siyasal Kürt Hareketi, 1960’ların ve 70’lerin şiddete dayalı devrimcilik siyasetini benimseyen kanadını kapattı.

Çünkü her ne kadar fesih bildirgesinde sözünü etmese de çağdışıydı, yeni dünyaya uygun değildi ve dönemini tamamlamıştı.

Hiçbir etkisi olmadığı halde Kürt hareketine “terörist” damgası yapışmasına neden oluyor, “düşmanlarının” eline koz veriyordu.

Bir anlamda “ihtiyaç fazlası” idi.

1978 yılında kurulan PKK 47 yıllık siyasi, 42 yıllık terör faaliyetine son verdi.

1980’lerin başında Özal’ın “mekaplılar” dileyerek küçümsediği, sonrasında ise Türkiye’nin başına büyük bela olan örgüt kapandı.

Tabii yersen!

Peki KONGRA-GEL ne oldu!

KONGRA-GEL dediğin, PKK tarafından oluşturulmuş “Kürt parlamentosu”, PKK bu parlamentonun bir parçası idi sadece.

KONGRA-GEL kendini feshetti mi!

Yooo!

Aynen devam.

Peki ya KCK.

Siz KCK’yı PKK ile aynı şey zannedenlerden misiniz!

Güldürmeyin beni.

KCK Kürdistan Topluluklar Birliği demek. Yani içinde PKK, PYD (evet bildiğiniz PYD), PJAK ve PÇDK’yı barındıran yapı!

KCK kendi feshetti mi!

Tabii ki hayır!

Sadece içindeki partilerden biri “Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi” bıraktı.

Peki, ne oldu!

KCK ve KONGRA-GEL yani Kürt Milliyetçi Hareketi, Türk Milliyetçi Hareketi’ne karşı önemli bir üstünlük elde etti.

Kendi liderini Türk milliyetçi hareketine “kurucu önder” olarak kabul ettirdi.

Türk Milliyetçi Hareketi’nin ideolojik temelini ortadan kaldırdı.

MHP’nin söylem etkinliğini bitirdi.

PKK’nin fesih kararı, aslında MHP’nin ideolojik olarak fesih kararıdır.

PKK ortadan kalkmış, ama KCK ve KONGRA-GEL olarak yoluna devam edecektir.

MHP de artık kendini gereksiz hale getirmiştir.

Bundan sonraki süreçte muhtemelen AKP içinde eriyip kaybolacaktır.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Düşünmeyen yaratığı insan zannetmediğimiz zaman.