Ya İmamoğlu yapsaydı?

Geçen hafta bazı meslektaşlarımın sosyal medya hesaplarında gördüm.

İlim Yayma Cemiyeti, 2-4 Mayıs tarihleri arasında “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” adı verilen Yassıada’da “İstişare Kampı” düzenlemiş.

Bazı meslektaşlarımız da o kampa davet edilmiş.

***

Doğrusu neyi istişare ettiklerinden ne konuştuklarından çok Ada’nın son durumunu merak ettim.

Malumunuz, Türkiye tarihi açısından utanç verici bir olaya ev sahipliği yapan Yassıada’ya 176 kişilik (Katre Island) Otel, 500 kişilik kongre merkezi, 7 bin 700 metrekarelik müze ve 1.200 kişilik cami inşa edilmişti.

Bütün bu işlerin 110 milyon doları (bugünün kuruyla 4 milyar 200 milyon lirayı) bulan maliyetini de Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği karşılamıştı.

Plana göre TOBB’un bir iştiraki, bu maliyet karşılığında Katre Island Otel’i 29 yıl işletecekti.

***

Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı.

Söz konusu tesis ölü bir yatırıma dönüştü.

Adayı üç yılda çoğunluğu Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA), Gençlik ve Spor Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi, Maarif Vakfı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve bazı valiliklerle belediyelerin düzenlediği gezilere katılanlar olmak üzere sadece 37 bin kişi ziyaret etti.

İşletme maliyeti de artınca TOBB adayı bir yük olarak görmeye başladı ve kurtulmak istedi.

TOBB’un bugünün parasıyla 4 milyar 200 milyon lira harcadığı tesisler 2023 başında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredildi.

Bakanlık da devraldıktan sadece 20 gün sonra oteli Birun Ada Otelcilik adlı şirkete kiraladı.

20 yıllığına verilen otelin bir yıllık kira bedeli ise 4 milyon 200 bin lira olarak belirlendi.

***

Birun Ada Otelcilik adlı şirketin iktidara çok yakın ve ünlü bir şirketin bünyesinde olduğunu söylememe gerek yoktur herhalde.

Katre Ada Otel’de rezervasyon yaptırmak için dün tur şirketlerine baktım. Otel tanıtımına şöyle yazıyordu:

“Deniz, baştan çıkarıcı bir deneyim. Görkemli Marmara Denizi’nin incisi Birun Hotel’de hayatı uyum içinde yaşıyoruz.

Bakışlarınızı sonsuz maviye çevirin ve içinizi denizin taze tuzlu kokusuyla doldurun. Kalbinizi ve ruhunuzu doğanın senfonisine, martı seslerine ve kayalara çarpan dalgaların ritmine açın; senfoninin bir parçası olun. Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda yer alan Birun Ada Hotel’de İstanbul’un silüetinin ve Marmara Denizi’ne bakan Prens Adaları’nın nefes kesen manzarasının keyfine varacaksınız.”

Bu arada iki günlüğüne karaya bakan executive oda 37, denize bakan executive oda ise 41 bin liraya satılıyordu.

TOBB’un işletemediği, zarar ettiği için devretmek zorunda kaldığı bir oteli özel bir şirket uçurabilir mi emin değilim.

Tahminim şu ki Katre Ada Otel hala karlı bir işletme değil ve yeni işletmecisi de büyük karlar elde edemiyordur.

***

Peki ben bu konuyu neden bu köşeye taşıdım ve Ekrem İmamoğlu’yla nasıl bir bağlantı kurdum?

Arz edeyim:

TOBB aynı zamanda bir kamu kuruluşu. Bir şirket kurduğunuzda odalara para ödüyorsunuz. O paralar da TOBB’un kasasında toplanıyor.

Topladığı paralarla esnaf ve sanayicilerin hakkını hukukunu savunması, zor zamanlarda onlara destek olması gereken TOBB, bunun yerine ticari iştirakleriyle iktidarların propaganda projelerine para yatırıyor.

Yassıada projesi için harcanan 4 milyar 200 milyon lira esnafın, sanayicinin dişiyle tırnağıyla artırdığı paraydı, aynı zamanda kamunun parasıydı.

TOBB’un 4,2 milyar lira harcadığı bir tesisi bila bedel (TOBB yetkilisine göre kurumlar vergisinden mahsuplaşarak) devretmesi hiçbir şekilde açıklanamaz.

4 milyar 200 milyon lira harcanan bir tesisin yıllık 4 milyon 200 bin liraya kiralanması ise izah dahi edilemez. (Şöyle düşünün 4 milyon 200 bin lira kirayla TOBB’un harcadığı para, ancak bin -1000- yılda geri dönüyor.)

***

Gördüğünüz gibi, kamunun, esnafın, sanayicinin 4 milyar 200 milyon lirasıyla yapılan bir tesis, maliyeti ancak bin yılda ancak karşılanacak bir şekilde iktidara yakın bir şirkete kiraya verilmiş.

Adadaki tesisleri de iktidara yakın “Sivil Toplum Kuruluşları” kullanıyor.

Burada inceleme/soruşturma yapan bir görevli en iyi ihtimalle 4 küsür milyar liralık ciddi bir kamu zararı tespit ederdi.

Hiç şüpheniz olmasın ki böyle bir şeyi Ekrem İmamoğlu’nun başkanlığında İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapsaydı, yandaş kanallar aylarca üstünde tepinirdi.

İmamoğlu ve ekibi sırf bu proje nedeniyle ömürlerini cezaevinde geçirirdi.